Kategori Dışı

Çorba parasına kurumsallık

 


Çorba parasına kurumsallık

Firma olarak 40 yıl, şahsım olarak 35 yıldan buyana insanlara yemek hazırlıyor, dağıtıyoruz. Her zaman gelir elde etmeyi hedeflerken, insanların sağlığını her şeyin önünde tuttuk. Sırf para kazanmak için inanmadığımız, hiçbir işe girmedik. Bu hareket tarzımız, bizi sektörde 40 yıl ayakta tutan ender firmaların arasına soktu.

Durun, durun, amacım reklam yapmak değil… Son yıllarda sektörümüzde ortaya çıkan bir başka garabeti anlatmaya çalışacağım.

2000’li yıllara gireli, neredeyse 20 yıl oldu. Dünyanın, şehirlerin nüfusu sürekli artıyor. İnternet, bilgisayar ve cep telefonu teknolojisi, ticaretin de şeklini değiştirdi. Neredeyse artık tüm pazarlar, kelle hesabıyla çalışmaya başladı. Eğer yaptığınız işin yüzler, binler, milyonlar müşterisi varsa, artık dijital pazarlama ve organizasyonların radarına giriyorsunuz.

Bunu önce yemek çekleriyle gördük. Lokantanız var. Yemeğe gelen insanlar size yemek çeki ile ödeme yapıyorlar. Yemek çeklerini pazarlayan firma, kurduğu altyapı ve pazarladığı çekler üzerinden, sizin satışlarınızdan komisyon alarak, size ortak oluyor. Müşterinin kullanmadığı ve kullanım süresi dolan yemek çeklerinde kalan krediler de ayrıca bu firmaların kâr hanesine yazılıyor.

Söyledik ya, eğer kelle sayınız çoksa hemen radara giriyorsunuz. Toplu yemek sektörü günde 6-7 milyon yemek dağıtır da, bu potansiyel birilerinin dikkatini çekmez mi? Yemek firmaları, genellikle hizmet verilen işletmelerin en büyük ciroya sahip taşeronlarıdır. Bu da, yeni nesil pazarlamacıların iştahlarını kabartıyor.

Giriş paragrafımızda altını çizerek yazdık. Her ne kadar para kazanmak birinci hedefimiz olsa bile, asıl görevimiz insanların sağlığını korumak ve onları beslemektir. Bunun için bizim gibi düşünen meslektaşlarımız hep seçici olmuşlar ve güvenli, sağlıklı yemekler üreterek sektörde dimdik ayakta kalmışlardır. Bizler yemek işini meslek edinmiş, yemek üretimi ve istihdamı mukaddes sayan, müşterilerine servis ettiği yemeği özenle hazırlayan işletmeleriz. İyi yemek yapar, ama az, ama çok satarız. 100 gram et parasına bir öğün yemek satmayız, satamayız.

Bir de sektöre plansız, programsız, hesapsız, kitapsız  “alt tarafı yemek işi, hem kolay, hem de bir sürü müşterisi var” deyip, balıklama girenler ile mesleği aşçılık olup, bir müddet çeşitli işletmelerde çalışıp, yemek firması kuranlar genellikle yaptıkları/yapacakları yemekleri satacakları müşteri ve aradıklarını bulamazlar. Tam da bu noktada, yukarıda tarif etmeye çalıştığımız ve ünvanının içinde illa da “KURUMSAL” ifadesi bulunan pazarlamacılarla yolları kesişir.

Bunu anlamakta biraz zorlanıyorum. Hadi işi bilmeyen bir işletmeci yemeğini satamıyor ve kurumsal (?) pazarlama firmalarna gidiyor. Peki yemek alan işletmelere ne oluyor da, aracılar üzerinden yemek alıyorlar? Pazarlamacılar bunu şöyle açıklıyorlar. “Bizim yüzlerce üye yemek firmamız var. Bunların hepsinin gıda güvenlik normları ve denetimleri, müşteri adına bizim tarafımızdan yapılıyor. Müşterimiz bir firmayı beğenmedi mi, başka bir üye yemek firmasına yönlendiriyoruz, onu da beğenmedi mi bir başka yemek firmasına yönlendiriyoruz” diyorlar.

Ben bu “KURUMSAL” lafından pek hazzetmem. “KURUMSAL” kavramı, ilkelere ve prensiplere bağlı olarak çalışmak demektir. Ticaret hayatında, bizim dönemimizde görerek öğrendiğimiz ilke ve prensiplerin başlıcaları ahde vefa ve sözün senet olmasıydı. Bugünkü gibi en basit işlemde bile onlarca imza, bir sürü e-posta yazışması, bir sürü WhatsApp mesajı, sözleşmeler-protokoller değildi. Kurumsallık adam gibi iş yapmaktı. Şimdiki anlaşıldığı gibi yazılım, müdür çalıştırıp evrak yürütmek, “olmayacak duaya amin demek” değildi.

Adının içinde KURUMSAL olan firmalar, neredeyse lokantadaki çorba parasının altına müşterilerine yemek tedarik edip, bir de pazarladıkları cirolardan komisyon kesiyorlar. Yakın çevremde, sistemi kullanarak yemek tedarik eden firmalarda çalışanlara sorduğumda, genellikle olumsuz geri bildirim alıyorum. Nasıl olumlu cevap olabilir ki? Bizler kendi yemeklerimizi kendimiz dağıtıp,  gerçek fiyatlarla fatura edip, hiçbir yere komisyon ödemememize rağmen, maalesef bu dönemde para kazanamıyoruz. Çorba parasına yemek satıp, bir de buna komisyon ödeyenlerden nasıl bir yemek servisi vermesi beklenebilir ki?

Burada her ne kadar (üretici için) pazarlama ve (müşteri için) danışmanlık faaliyeti yapılıyor gibi gözükse bile, bu aslında bir finansman yöntemidir. Banka değil, faktoring firması değil, varın adını siz koyun. İşletmeler doğru yemeği, doğru fiyata almak ve fayda sağlamak istiyorlarsa, bunun adresi işi hakkıyla yerine getiren yemek firmalarıdır. Ancak amaç; yasak savmak kabilinden yemek verilen (özellikle sendikal örgütlenmenin bulunduğu) işletmelerde, “yemek beğenilmiyor mu, yemekçiyi değişitirin”se, diyecek sözümüz yok.

Loading

Engin Güner
Latest posts by Engin Güner (see all)
Paylaş :

Comment here