Kategori Dışı

Bu kadar çok yok edip öldürürsen, bir gün sende ölürsün.

(Ben yararlı mikroplardan yanayım. Bütün virüsler, bakteriler zararlı değil.)

 Bir görüşe göre; yeryüzünün en vahşi yaratıklarından biridir insan. Katılıp, katılmazsınız bilemem ama yazılı ve görsel basında hayretle izlediğimiz haber ve olaylarda insanların kendi ırkına olduğu gibi diğer ırklara hatta doğaya, çevreye karşı yapmış olduğu zararlı eylemler karşısında hayrete düşmemek elde değil.

Bendenizde yıllarca öldürmek, yok etmek üzere çeşitli eğitimler alan bir kimse olarak acaba doğru mu yapıyoruz hissine kapıldım. Hemen telaş etmeyin benim alanım DEZENFEKSİYON, zararlı mikroorganizmaları (yani mikropları) öldürmek. Bu konuda aldığım eğitimler gereği zararlı mikroorganizmaları yok edip öldürmek için hem üretici oldum hem de uygulayıcı. Gıda ve Sağlık sektörüne uzun yıllar kimyasal öldürme ajanları ve cihazları üretip satıyorum. Bugüne kadar karşımızda pek şansı olmayan bu gözle görülmeyen küçük zararlı mikroorganizmalar zaman zaman isyan edip yeter artık durun dercesine Salgın (Pandemi) şeklinde onlarda bize ve diğer canlılara karşı cephe alıyorlar (Grip, Sars, Ebola, Covid 19, kuş-domuz gribi …).

Biz insan ırkı bu dünyanın sahibinin bizler olduğunu düşünerek büyük bir yanılgı içinde onlara haksızlık ediyoruz. Oysaki onlar bizden çok daha eski yaratılmışlar. 19. yüzyılda Charles Darwin insanların maymunlardan geldiğini söylemiş ve bu tartışma günümüze kadar sürmüş ve devam etmektedir. Dini inanç ve görüşlerin yanında birçok bilim insanı da atalarımızın bu mikroplar (bakteriler) olduğunu söylüyor?

Bu tartışma ve dini görüşler ne olursa olsun herkes herkesin yaşamına ve yaşam alanına saygı duymalı. İnsan vücudunda 100 trilyon mikroorganizma vardır. Bunların çoğu bakteri, virüs, mantar ve protozoalardır. Toplam ağırlıkları 2-3 kg civarındadır. Bağırsaklarımız bakterilerin bulunduğu en fazla yerdir ve buradaki bakteriler bizim sağlığımız için çalışmaktadırlar.

Gıda mikrobiyolojisinde yararlı bakteriler temel olarak gıdaların üretilmesinde kullanılan çeşitli mikroorganizmaları tanımlamaktadır. Bilindiği gibi başta yoğurt, kefir, kımız olmak üzere çeşitli süt ürünleri, boza üretiminde doğrudan mikroorganizmalardan yararlanılmaktadır.

Mikropların biz insan, hayvan, bitki, çevre ve doğaya normal şartlarda zarar verdiklerine inanmıyorum. Sadece yaşamda kalabilmek için mücadele ediyorlar. Zira bizler onların yaşam alanlarını o kadar vahşice katlederek onlara yaşam alanı bırakmıyoruz. Doğal döngüyü bozuyoruz.

Önce zararlı maddelerle (içki, sigara, uyuşturucu, sahte gıda ve kimyasallar vb ) kendi içimizdeki bize hizmet eden mikropları öldürmeye başladık, daha sonra hayatımızın en değerli maddesi olan kullanma ve içme  Su’larını kirlettik. O yetmezmiş gibi dünyamızın 3/2 sini kaplayan deniz ve okyanusları birer çöp atık sahalarına çevirdik. Ormanları kestik, yaktık, beton yığınlarıyla doldurup güzelim doğanın altını üstüne çevirdik. Bitti mi? Hayır !!!. Tertemiz havamızı solunamayacak hale getirdik.  O kadar ileri gittik ki dünyamızı koruyan Ozon tabakasını bile deldik. Küresel ısınmayla buzulları eritmeyi başardık. Maden çıkartacağız diye güzelim Kaz dağlarını “KEL” dağlara çevirdik, şimdi de sıra deniz ve okyanuslardaki doğal kaynaklara geldi.

Sonra geldik bütün suçu mikroplara attık. Hiç de öyle değil, yaşam döngüsü içerisinde bir kırılma olduğunda bu muhakkak hepimize yansıyor.

Oysaki mikropların içlerinde bize yararlı o kadar çok mikroorganizma var ki, Onların dünyasını elektron mikroskopunda izlediğinizde şaşırırsınız. Rengarenk ve o kadar muhteşemleri ki hayran olmamak elde değil. Aslında hem bize hem doğaya hizmet etmek için var olmuşlar. Onların da hem iyi hem kötü olanları olduğu gibi bir de kararsız olanları var. Kim daha kuvvetliyse kararsızlar onların safına geçiyor (Sanki biz insanlara benzemişler).

Biz insanlar; kendimizi, çevremizi, doğayı kirletmesek onlarda bize daha fazla hizmete hazırken, tam tersine biz zararlı mikroorganizmaları çoğaltmak için elimizden gelen kötülüğü yapıyoruz. Sonra da bu zararlı mikropları (mikroorganizmaları) öldürmek için çareler arıyoruz. Ancak bu savaşta kurunun yanında yaşında yanması kaçınılmaz oluyor. Bize dost olan birçok mikroorganizmalar da ölüyor, kötülere gün doğuyor.  İşte sana SALGIN HASTALIKLAR. Hatta ne olduğunu ve çaresini bilmediğimiz yeni hastalıklar. Bak bakalım ne haldesin? Evden çıkamayacak, en yakın anamızı, babamızı, çocuklarımızı göremeyecek hale gelirsin. Yılbaşında bile eve hapis olursun.

Virüs ve bakterilerin hepsi zararlı değil. Koruyucu Etkisi Olanlar var. Bazı virüsler aslında bakterileri öldürebilirken, diğerleri ise daha tehlikeli olan virüslere karşı savaşabiliyorlar. Bu yüzden; koruyucu bakteriler gibi, vücudumuzda da bazı koruyucu virüsler bulunuyor.

Koruyucu ‘fajlar, bakteriyofajlar (veya “fajlar” bakteri katili olarak da bilinir), belli bakterilere bulaşan ve onları yok eden virüslerdir. Sindirim, solunum ve üreme yollarının mukus membran kaplamasında yer alırlar.

İşgalci bakterilere karşı fiziksel bir engel sağlayan, kalın ve jel benzeri bir madde olan mukus; alttaki hücreleri koruyarak bulaşmayı önlüyor. Son yapılan araştırmalar; mukusta yer alan fajların, doğal bağışıklık sistemimizin bir parçası olduğunu ve insan vücudunu bakteri işgaline karşı koruduğunu öne sürüyor.

Çağdaş teknoloji, insan vücudunun bir parçası olan mikrop topluluklarının karmaşıklığı hakkında daha fazla şey anlamamıza olanak sağladı. İyi bakterilere ek olarak; bağırsak, cilt ve hatta kanda mevcut olan faydalı virüslerin de olduğunu artık biliyoruz.

Bu daha iyi günlerimiz. Biz faydalı mikroorganizmaları öldürdükçe, aslında kendimizde, çevrede, doğada ölüyor. Bu kadar aşırı kimyasal dezenfeksiyon kötülerin daha güçlü olmasını sağlayacak. Onların yaşama şansları bizden daha fazla, onlar bir şekilde kedilerini yenileyerek-değişikliğe uğrayarak hayatta kalmayı başarıyorlar. Bizler oksijensiz ortamda yaşama şansı bulamazken onlar oksijensiz, güneşsiz, ışıksız, eksi 270 derecede bile sağ kalmayı başarabiliyorlar. Karmaşık hücre yapıları sayesinde kendilerini bile kopyalayabiliyorlar.

Bir felaket senaryosuna göre bu vurdumduymazlık sayesinde kötü-zararlı mikroplar daha dev boyutlara ulaşıp biz insan ırkının ve doğadaki diğer canlıların sonunu getirebilir. İklim ve sağlık bilimciler, küresel ısınma sonucunda ortaya çıkan bakteri büyüklüğünde hatta daha büyük olan virüslerin sayısının artacağını ve gelecekte insanları tehdit edeceğini söylüyor. Bazı uzmanlara göre, yüzyıllardır buzulların altında bulunan ancak küresel ısınma ile dünyaya yayılacak olan dev virüsler insanlığın sonunu getirebileceğini söylüyor. Yani uyuyan Devi uyandırdık.

Çok eskilerde sütleri ne pastörize ederlermiş ne de içtiğimiz, kullandığımız suları klorlarlarmış. Düşünsenize buzdolabı bile yokken Gıdaları doğal yollarla muhafaza ederlermiş. Bugün Teknoloji çağında yaşadığımızda ise daha çok kazanmak, raf ömürlerini uzatmak ve türlü bahanelerle zararlı mikropları öldürürken birçok yararlı mikroorganizmaları da öldürüyoruz. Bağırsaklarımızda yaşayan ve bize hizmet eden binlerce yararlı mikroorganizmaları, tükettiğimiz kötü gıdalar sonucunda yok ettiğimizden bizde hastalanmaya başlıyoruz. Ve hatta bilmediğimiz yeni hastalıklarla karşı karşıya kalıyoruz.

İçtiğin suyu, teneffüs ettiğin havayı, çevreyi, doğayı kirletirsen, ektiğin biçtiğin tarımsal ürünleri Zehirlersen, tarlaları yakarsan, beslediğin hayvanlara otlak bırakmaz, onları kıpırdayamayacak yerlere hapis edersen, doğadaki zararlıları hep öldürmekten başka doğal çözümler bulmazsan sonuç ortada. Saffını belli edip bize yararlı dost mikropların yanında olmalı onları ve doğalarını korumalıyız. Tabi ki hastalık oluşturan bünyemizi ölüme kadar sürükleyebilen zararlı mikroplar ile savaşmak zorunluluğumuz baki kalmak şartıyla.

Önce Japonlar daha sonra diğer ülkeler baktılar ki denge bozuldukça problemler çoğalıyor doğadan iyi mikropları toplayarak üretmeye ve tekrar doğaya salmaya başladılar (Ülkemizde de bir yerli üreticimiz Yararlı mikroorganizmalar üretmeyi başardı). Bu sayede tıpkı iyi insanların dünyada çoğalması karşısında kötülüklerin azalması gibi doğada kendini yenilemeye cevap veriyor. Yeter ki biz sahip çıkalım.

Bu kadar çok yok edip öldürürsen, bir gün sende ölürsün/öldürülürsün. Bu dünya bizim malımız mı? Değil. Biz öldüğümüzde bile doğaya, toprağa karışmamız için binlerce mikrop çalışmaya devam ediyor. Onlara da saygı duymayı öğrenmeliyiz.  Dengeyi korumalıyız.

 

KAYNAKLAR :

https://popsci.com.tr/viruslerin-hepsi-zararli-degil-iste-koruyucu-etkisi-olabilen-bazi-virusler/

https://www.webtekno.com/insan-sagligi-icin-faydali-olan-7-virus-h51668.html

Loading

M.Baki Asutay
Latest posts by M.Baki Asutay (see all)
Paylaş :

Comment here