Kategori Dışı

Hep birlikte uçuruma doğru koşmak

90’lı yılların ortalarında hızlanmaya başlayan bilgisayar ve internet teknolojisi, sanayi ve finans sektörlerinin her yıl rekorlar kırarak büyümesine ve verimliliklerini artmalarına sebep olmuştur. Son yıllardaki cep telefonu uygulamalarıyla birlikte de, mal ve ürünler zaman, mekan şartı olmaksızın tüketicinin ayağına ve oldukça rekabetçi fiyatlarla gitmeye başladı.
Tüm bunları,ilk aşamada; yeterli sermaye, bilgi birikimi, büyüklük ve organizasyon kapasitesine sahip, dünya şampiyonu marka ve şirketler yaptılar. Daha sonra daha küçük çap ve nitelikteki üretici ve dağıtıcılar da pastadan pay alamaya başladı.
Bunlar olurken, 2002 yılından başlayarak 2012 yılına kadar, 10 yıl boyunca dünyaya para yağdığı uzmanların üzerinde mutabakata vardıkları bir diğer husus…

Piyasaya, talepten fazla arz edilen her şeyde olduğu gibi,dünyadaki paranın bolluğu dayatırım ve finansman maliyetlerini ucuzlattı. Finansa erişim imkânları artıp, yatırım maliyetleri düştükçe mal ve hizmet fiyatları da makul seviyelerde seyretti.
Emek azalırken, Endüstri 4.0 modeliyle yapılan verimli üretim maliyetleri düşürüyor, daha fazla satış ve üretim-dağıtım yapanlar servetler kazanırken, mal ve hizmetler makul fiyatlarla ayağına gelen tüketiciler de, bundan mutlu oluyordu.

Ülkemizin bulunduğu coğrafya, demografik yapımız, siyasi ortamdan kaynaklanan kendimize has sorunlarımız olmasına rağmen, bahsedilen 10 yıllık dönem, ülkemiz açısından ekonomik olarak olum değerlendirilebilir. Endüstriyel üretim ve endüstri ürünleri tüketimi ile hizmetler sektöründe, Cumhuriyet Tarihi’nde görülmemiş büyümeler gerçekleşti. Belli kesimlerin ulaşabildiği mülk, otomobil, elektronik eşya gibi emtialarla, periyodik yurtiçi ve yurtdışı tatilleri, ücretli çalışanların da erişebileceği düzeylere gelmişti.
2012 yılı bahar aylarından itibaren, önce gıda fiyatları yükselmeye başladı. Sonrasında ardarda yapılan yabancı kaynak gerektiren büyük yatırımlar için alınan krediler,ithalata bağlı üretim-ihracat-tüketim sebebiyle ülkemiz ekonomisinde döviz bağımlılığının getirdiği kırılgan yapı… Arkasından malum gelişmeler, pandemi ve son olarak da önce enerji fiyatları ve sonrasında da savaş…
Kronik sorunlarımız ve kırılgan ekonomik yapımızdan dolayı sonbahar aylarından itibaren zaten dövizde olağanüstü artışlar olmuştu. Pandemi ve enerji fiyatları bütün dünya ülkelerindeki enflasyonu yükseltirken, ülkemizde ise adeta şaha kalktı.Sadece gıda işletmecileri değil, orta ve küçük çaplı işletmelerin neredeyse tamamı şaşkınlık içinde günü kurtarmanın peşinde… Genç nesil yaşananları büyükler kadar fark etmese de, ev geçindirme sorumluluğu hisseden ebeveynler, nelerden ve nerelerden tasarruf edebileceklerinin hesabındalar…
Genelde dünya ve özelde de ülkemizdeki bu durum,geçmiş yıllarda kaleme aldığımız yazılarda anlattığımız ve yazılarımızı takip edenlerin yakın bilecekleri gibi, göz göre-göre geldi. 20. yüzyıl sosyologlarından Ali Şeriati“Konfor ruhun bataklığıdır” der. İstediğimiz zaman ayağımıza gelen ürünleri bol bol kullandık. Dünya nüfusu artıp, tarım alanları genişlemezken, modern üretim gereçlerini ellerinde tutanlar az adamla çok ürün ürettiler. Oysa ki, dünyanın çok ürüne ve çok istihdama ihtiyacı vardı.
Evde yapacağımız yemekler için lokantaya gittik. Lokantada yiyeceğimiz yemekleri kağıt, plastik türevli paketlere koydurtup, ayağımıza getirttik. 2 çift ayakkabı, 3 gömlek, 3 pantolon ihtiyaçlarımızı karşılayacakken mağazalara gidip onlarca çift ayakkabı, pantolon, gömlek, çorap, kemer, saat, manşet, kravat aldık. O da yetmedi internetten sipariş verip ayağımıza getirttik. Bir telefon ve bir bilgisayar işimizi çok uzun yıllar görebilecek durumdayken, bizler çok kısa sürelerde telefon, tablet, bilgisayar, televizyon değiştirdik. Aynı anda birkaç tanesine birden sahip olduk. Evimizde, işimizde, yolda, tatilde, seyahatte daha fazla elektrik, doğalgaz, akaryakıt, sarf malzemesi kullandık.
Tüm bunlar standardımız haline geldiği için ve bu standartları sürdürebilmek için daha fazla paraya ihtiyaç duymaya başladık. Bordrolu çalışanlara ücretleri, tüccara kârı yetersiz geldiğinden, çalışanlar daha çok ücret, tüccar da daha yüksek fiyat talep etmeye başladı. Yoğun talep gelen ürünlerde ise çeşmenin başında oturan musluğu her açtığında farklı ve bir öncekinden yüksek fiyat çekti. Bu döngü bir taraftan domino etkisi yaparken, özellikle ithalata bağlı olan ve her zaman aldığımız ürünleri alamayacak duruma geldik. Sözün kısası; konfor bataklığına battık.
Geldiğimiz noktada, aşırı tüketimin maliyetini birbirimizden çıkartmaya çalışıyoruz.Buna devam ettiğimizde, uzun zamandır kenarında durduğumuz uçurumdan yakın zamanda hep birlikte aşağı yuvarlanacağız. Diğer bir seçeneğimiz de; alışkanlıklarımızı tekrar gözden geçirip gerçekten ihtiyacımız olmayan, çevreye zarar veren, hem enerji kaynaklarını, hem de şahsi ve toplumsal enerjimizi eriten tüketimden vazgeçip, uçurumun kenarından dönmektir.

 

 

 

 

Loading

Engin Güner
Latest posts by Engin Güner (see all)
Paylaş :

Comments (2)

  1. Her zamanki gibi ; değerli görüşlerinizi, keskin kaleminizle kağıda dökmüş,sorunların kaynaklarını yerinde tesbitlerle aktarmissiniz.Emeginize,gönlünüze sağlık.

    Ben de müsaadenizle dostlarla paylaşacağım.

    Bu denizden bir yıldız daha kurtarsak fena mı olur?

    Başarılarinizin devamını diliyor,saygı ve sevgilerimi gönderiyorum Pamukova/Sakarya’dan….

  2. Harikââaa bir yazı kaleme almışsın
    Engin bey, Eline Beynine Sağlık..

Sedat Özkan için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et