Gezi

Kaf Dağına Yolculuk 1

Yunan mitolojisinde Prometeus, ateşi Olimpos Dağı’ndan çalıp insanlara armağan edince, Tanrıların Kralı Zeus onu cezalandırmış. Kafkas Dağlarında bir kayaya zincirlemiş. Her gün bir kartal gelip ciğerinden bir parça kopartarak yemiş. Zavallı Prometeus Titan olduğu için ölmemiş. Ciğeri kendini onarmış. Fakat her gün bu acıyı çekmiş.

Antik Yunan’da barbarlar ülkesinde bulunan Kafkas Dağları ve buzullarıbizim de hayallerimizi süslemişti. SonundaPrometeus’u takip edip bu yaz dostlarımızla gitmeye karar verdik. Ne yapıp, ne edeceğimize bakarken Ritur’un çok güzel bir programına rastladık. Sonra“Turbizim için güzel bir program hazırlamış neden olmasın?” dedik. Böylelikle Köksal Bey ile iletişime geçtik.

Sürmene

Sonrasında heyecanla yolculuk hazırlıklarına başladık ve beklenen gün geldi çattı. Herkes farklı yerlerden hareket ediyordu ve istikamet Sürmene’ydi. Akşam tüm grup buluştuk. Sabah 09:00’da turumuz başlayacak, aracımız bizi alacaktı.

O sabah erkenden kalktık. Kaldığımız otel deniz kıyısına yakın olunca, attık kendimizi denize. Oh mis gibi Karadeniz! Buraya kadar gelmişiz boş geçmeyelim dedik. Kahvaltı sonrası tasımızı tarağımızı toplayıp düştük yollara. İlk durağımız Sarp Sınır Kapısıydı. Dikkatinizi çekerim! Gürcistan’a pasaportsuz, vize almadan sadece kimliklerinizle elinizi kolunuzu sallayarak girebiliyorsunuz. Biz desıkıntı yaşamadan kolayca geçtik. Artık Gürcistan’daydık.

Batum

Sarp Şelalesi’nin hemen yanında Aziz Andrew’un heykeliyle karşılaştık. Gürcistan’a Hristiyanlığı yaymak için gelen ilk kişiymiş. Yaptığı yolculukta bu şelaleden geçtiği kabul ediliyormuş. Birde evli çiftlere şans getirdiğine inanılıyormuş.

Batum’a ulaştığımızda rehberimiz Mişa bizi bekliyordu. Hiç zaman kaybetmeden Botanik Bahçesi’ne doğru yola çıktık.Adı her ne kadar bahçe olsa da çok büyük bir alana yayılmış. Dünyanın dört bir yanından gelen ağaç ve bitkilerle oluşturulmuş. Birbirinden yaşlı, yüksek ağaçlar altında çok güzel yürüyüş yolları yapılmış. Tepeden deniz ve tren manzarası eşliğinde bu güzel bahçeyi gezdik.

Panoramik şehir turundan sonra restoranda akşam yemeğimizi yedik.Haçapuri, Khingali’den tutunda Badricani Nigvzit’e kadar pek çok Gürcü yemeğini denedik.Haçapuri malum peynirli, yumurtalı yuvarlak pide.Khingaliyse bayağı iri etli veya sebzeli mantı.Badricani Nigzit, adından da anlayacağınız gibi patlıcanlı bir meze. Patlıcan kızartmasının içine peynir koyup sarmışlar. Tabii ki hepsi çok lezzetliydi. Farkıysa yemeklerin isimleri ve yörede yetişen ürünlerden kaynaklanıyordu.

Akşam yemeğimizi yiyip gün batımını seyrettikten sonra şehri gezmeye başladık.Yaklaşık 10 yıl önce gördüğümde şehir, harabe halindeydi.  Sovyet döneminin sosyal konutları yıkık dökük, hele İmparatorluk döneminden kalan güzelim binalarsa kullanılmaz durumdaydı. Şimdiyse inanılmazdı! Bütün binalar restore edilmiş, ışıklandırılmış, sosyal konutlar renk renk boyanmış o kasvetli görüntülerinden arındırılmıştı. Tabii bunda kumarhanelerin ve onlarla birlikte gelen lüks otellerin payı büyük olmalı.

Şehrin yakın geçmişine ufak bir bakış attıktan sonra gezmeye sahil şeridinden başlayalım. Bütün sahil halka açık plaj. Denize istediğiniz yerden girip çıkabilirsiniz. Otellerin kapattığı bir alan yok. 7 km.lik bu plaja paralel uzanan yürüyüş yolunun adı Batum Bulvarı. Etrafı park, bahçe, fıskiyeli havuzlar, heykellerle süslü. Gece aydınlatmasıyla ayrı güzel, gündüzleri ayrı güzel. Sürekli halk ve turistlerle dolu. Gece göl üzerinde bulunan fıskiyelerin ışıklandırması, müzikle dansları inanılmaz

Bu sahil yolundaki ilk ziyaret yerimiz2012 yapımı Alfabe Kulesi. Çok ilginç! Gürcü alfabesi,dünyada kullanılan en eski yazı sistemine aitmiş.İşte bu kadim harfleri tanıtmak için yaptıkları 130 m.lik kule, çelik borulardan oluşuyor. EtrafıDNA sarmalı şeklinde alüminyumdan yapılmış. Gürcü Alfabesinin 33 harfiyle çevrilmiş. Bu desende, harflerin tanıtımıyla birlikte insanın özgürlüğü de anlatılmak istenmiş. Tepesindeyse yuvarlak kocaman bir top var. Kulenin üzerinde 360 derece dönebiliyormuş.

Batum’un simgesi olan Nino ve Ali heykeli, Mucize Parkının içinde yer alıyor. Hareketli heykel, 1937 yılında Kurban Sait takma adıyla yayınlanan Nino ve Ali romanından ilham alınarak yapılmış. Hatta 2016 yılında filmi bile çekilmiş. Müslüman bir Azeri olan Ali ile Hristiyan Gürcü Nino’nun aşklarını anlatıyormuş. 7 m. boyundaki dev insan figürleri 10 dakika aralıklarla, birbirlerine yaklaşıyor, tek vücut olup uzaklaşıyorlar. Böylece doğu ve batı arasındaki imkânsızlığı, aşkın her şeyin üstünde olduğunu ve yok edilemediğini anlatıyormuş.

Nino ve Ali’yi hem gündüz hem gece izledik. Müthişti! Hele gece yapılan mavi ve kırmızı ışıklandırma altında daha bir güzellerdi.

Şehri yukardan görmek isteyenlerin için Ferris Dönme Dolabı, haraketli heykellerin hemen yanında yer alıyor. Her nedense şehirde dünyaca ünlü pek çok eserin kopyasını yapmışlar. İşte bunlardan bir tanesi de London Eye’ın kopyası olan Ferris Dönme Dolabı. Oda Mucize parkının içinde bulunuyor.10 dakikalık bir turla şehri tepeden görebilirsiniz.

Biraz ilerde bulunan Kuleyi görünce gözlerinize inanamayacaksınız! Çünkü, İzmir’in sembolü Saat Kulesi tam karşınızda. Adı Chacha Kulesi. Chacha üzümden yapılan alkollü bir Gürcü içkisi ve her gün saat 19:00’da kulenin çeşmelerinden 10 dakikalığınaakıtılıyormuş. Bilgi böylede, doğruluğunu bilemiyorum. Zamanında gidemediğimiz için çeşmeden akan bir şey görmedik. Gittiğimizde kulenin çevresinde hiçbir hareket yoktu.

Sahilden geçen araç yolu üzerindeki eski binalar, arka taraftaki diğer meydan, bina ve parklarda bir o kadar güzel. Kendinizi İtalya’da gibi hissettiren Piazza Meydanı, Venedik mimarisinden esinlenerek tasarlanmış. Bence en güzel meydanlardan biri. İçinde otel, pub, restoran ve cafe bulunuyor. Akşamları canlı müzik performansı sergileniyor. Biz de böyle güzel bir sunuma denk gelip, dans edenlerin arasına karıştık. Bir şeyler yiyip içmek, etrafı seyredip şehrin tadını çıkarmak için ideal bir yer. Meydanın tam ortasında 15 farklı ülkeden getirtilen mermerlerden yapılan mozaik kaçırılmaması gereken bir detay. Ayrıca meydanın çeşmesindeki melek heykelinin ayağına dokunmak şans getiriyormuş. Görünce anlıyorsunuz, meleğin ayağı pırıl pırıl parlıyor.

Piazza Meydanı’nın hemen karşısında bulunan St. Nicolas Kilisesi, Katedral,Teleferik, tiyatro binası,Avrupa Meydanı, Orta Camii gibi gezilip görülecek pek çok yeri var.

Tertemiz bir Avrupa şehri görünümündeki Batum’a bu kez hayran kaldık.

Batum’dan itibaren Kafkas Dağlarına uzun bir araç yolculuğumuz vardı.Bu yolculuğumuz sırasında bazı şehirleri gezdik.

İşte bunlardan birisi de Zugdidi oldu.

Zugdidi

Küçük şehirde bayağı bir restorasyon çalışmaları vardı. Şehrin tam merkezinde Dadiani Sarayı, Vlakerni Virgin Mary Kilisesi, Zugdidi Botanik Bahçesi’nin de dahil olduğu müze kompleksi yer alıyor. Samegrelo Prensliğinin son hanedan ailesinin evi olan Dadiani Sarayı 19. yy.da inşa edilmiş. 2 katlı binaartık müzeye çevrilmiş. Büyük bir kütüphanesi var. İçindeki kitaplar 14-15. yy.aait el yazmalarıymış. Bunların ancak dış kaplarını görebildik. Kıymetli takılar, yemek takımları, silahlar, aile fotoğrafları gibi Dadianilerden kalan eşyalar sergileniyor. Ayrıca Napolyon Bonapart’ın bazı eşyalarıyla ölüm maskesi de burada. “Hayda burada ne arıyor bunlar?” demeyin. Napolyon’un yeğeni Achille Murat, David Dadiani’nin damadıymış.

Sarayın hemen yanında bulunan küçük kilise çok sade. Fakat ahşap dış kapısının oymalarıysa muhteşem.

Sarayın has bahçesi,şimdi minnoş bir botanik bahçesi olmuş. İçinde kocaman bir havuzu var, kıyıda da minik kayığıyla kayıkçı bekliyor. İsteyenleri havuzda gezdiriyor. Yüksek, yaşlı ağaçların arasındaki yürüyüş yolları insanı dinlendiriyor.

Kafkas Dağlarının eteklerinde bulunan Mestia’ya daha uzun bir yolumuz olunca şehirdeki bu gezimizden sonra tekrar düştük yollara. Enguri Nehri’nin üstüne kurulmuş olan Barajın etrafından, yemyeşil ormanların, şelalelerin yanından kıvrıla kıvrıla yükseldik. Doyumsuz manzaralar eşliğinde Mestia’ya ulaştık.

Artık dinlenme zamanı. Kafkas Dağlarının eteklerinde buluşmak üzere, sağlıcakla kalın.

Yeni yılda Hayallerinize dokunmanız dileğiyle…

Loading

Paylaş :

Comment here