Yemin (ant içmek), kiralık veya satılık diplomalar
Öncelikle Ramazan (Şeker) Bayramınızı kutlar; sağlık, huzur ve bereketli kazançlar dilerim.
Ant kelimesi dilimizde genel olarak kendi kendine söz vermek anlamına gelmektedir. Öte yandan ant kelimesi Tanrı’yı veya kutsal bir kişiyi tanık göstererek yemin etmek demektir. Halk arasında da sıkça dile getirilen kelimelerden birisi olan ant içmek kelimesi, bir kişinin bir konu üzerine yemin etmesi anlamına gelmektedir (1-TDK). Özellikle İslam toplumunda ve fıkhında yeminin önemi büyüktür.
Her ne kadar kaynağını dinsel geleneklerden, ritüellerden almış olsa da yemin günümüzde etik kurallar ve hukuk metinlerinde de kendisine yer bulmuş; kamusal görev yapanlar, bir nitelikli ve özellikli mesleğe intisap edenler açısından göreve başlarken yerine getirilmesi gereken bir ritüele dönüşmüştür. (2)
En çok bilinen Hipokrat-Doktor Yemini, Cumhurbaşkanlığı, Milletvekilliği veya mahkemelerde edilen yeminlerdir. Ancak Dünyada ve Ülkemizde de birçok meslek grubu, kurumlar mezuniyet veya işe başlama sürecinde Yemin edilmektedir. Bu sayede yemin eden kişi yasal/meşru yoldan ayrılmayacağına dair güvence vererek bireyler, toplum ve yönetim arasında karşılıklı güvence sağlanır.
Edilen yeminlerin ortak paydası görevini en iyi şekilde yapacağına dair namusu, şerefi ve kutsal sayılan bütün inanç ve değerleri üzerine yemin edilmesi şeklindedir.
Yapılan bütün meslekler kutsaldır ve en iyi şekilde yapılmalıdır. İster çöpçü olun ister devlet başkanı hiç fark eder mi? Görevinizi ve sorumluluklarınızı en iyi şekilde yerine getirdiğinizde hem kendinize hem içinde yaşadığınız topluma ve ülkenize karşı bir birey olarak vicdanen, kanunen aklanmış olursunuz. Akşam evinize gidip yastığınıza başınızı huzurla koymak kadar güzel bir şey var mı?
Birçok meslek grubunda mezuniyet sonrası ‘YEMİN TÖRENLERİ’ne şahit olmuş veya içinde bulunduğunuz meslek grubunda sizde ‘YEMİN’ etmiş olabilirsiniz.
Başta devletin en üst kademesinden en alt kademesine kadar görev yapan insanlar ile (Cumhurbaşkanı, Devlet Bakanları, Devlet memurları, Askerler, Polisler, Sağlık çalışanları vb.) çeşitli meslek grubunda çalışan (Mühendisler, Öğretmenler, Veterinerler, Mali Müşavirler, Avukatlar ve birçok meslek grubu) bireyler yemin ederler.
Edilen yemin o kadar kutsal sayılır ki bazı toplumlarda (Japonya gibi) görevini yerine getir(e)meyen bireyler istifa eder hatta kendi hayatlarına bile son verebildiklerini bugün bile görebiliyoruz.
Bizim atalarımızda vatanımızın kurtuluşu ve yükselmesi için kendi canlarını hiçe sayarak canla başla çalışmışlar ve bu güzel ülkeyi bizlere emanet etmişler. Ettikleri yemine sadakatle bağlanmışlar ve noktası, virgülüne kadar yerine getirmişler. Ruhları şad olsun.
Günümüzde ise edilen bu yeminlerin tutulmadığını hatta sadece formalite olarak yapıldığını ve bunun acı sonuçlarını görebiliyoruz. Normal şartlarda yaptığı görevden onuruyla istifa eden neredeyse kimseyi görmüyoruz. Tam tersine görev ve sorumluluklarını başkalarının üzerine atıp kendilerini sütten çıkmış ak kaşık gibi görüyorlar. Durum böyle olunca toplum ahlaken içten içe çürüyor. Adalet zedeleniyor, çöküyor, vicdanları rahatlatmıyor. İnsanlar perişan oluyor. Haklarını arayanlar cezalandırılıyor. Yeminin kutsallığına inanan insanlar başlarına gelen doğal felaketlerin bundan kaynaklandığını bile düşünüyor. İnsan onuru ve şerefi ayaklar altına alınıyor.
Böyle bir yapılanma içinde 20-25 yaşındaki gence yemin ettirsek ne olur, ettirmesek ne olur? Örnek olması gereken ülkelerin Cumhurbaşkanları, Bakan ve Vekilleri ediyor da ne oluyor? Her hal ve şeyde, Yaradan’ı vekil tutanlar, menfaatleri söz konusu olduğunda her türlü hülleyi – yalanı mübah saymıyorlar mı? Toplumda erdem yoksa, gençleri mecbur kaldıkları bir yemini etmekten kim vazgeçirebilir? Toplumda herkes eğitim, sağlık, güvenlik, adaletten aynı oranda faydalanamıyorsa, adil gıdaya ulaşamıyorsa, o topluma huzur, erdem, refah gelebilir mi? Dünyada edilen yeminler tutulsa ne savaşlar kalır ne de açlıklar. Sevgi, barış, kardeşlik içinde bir dünyada yaşamaz mıydık?
Söylenecek tek söz “Ya yeminini tutacaksınız (ki doğrusu bu) ya da yemin etmeyeceksiniz”. İnsan onuruna yakışan bu değil mi?
Türkiye’de yılda ortalama 170 civarında mühendislik fakültesinden, 30 bin genç mühendis mezun oluyor. Ancak iş imkanları yeterli olmadığından büyük bir çoğunluğu işsiz ya da kendi mesleklerinde iş bulamadıkları için başka alanlarda çalışıyorlar.
Her sektörde olduğu gibi Gıda sektöründe de gıda güvenliği açısından, gıda üreten işletmelerde mesleki teknik eğitim almış personel çalıştırılması çok önemli… Zira bir çok alanda olduğu gibi, ülkemizdeki gıda sektörü ve gıda işletmelerinde de mesleki yeterlilikler henüz tam netleşmemiş ve sistem bunun üzerine oturtulmuş değil.
Diğer tarafta ise zorunlu çalıştırılması (istihdamı) personelin devre dışı bırakılmasının istenmesi, kontrol edilmemesi, yönetimlerin çeşitli meslek gruplarında zorunlu tutmaması veya 10 kişiden az personeli olan küçük işletmelerin muaf tutulması gibi problemlerden dolayı mühendisler diplomalarını kiraya veriyorlar.
5996 Sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunun Sorumluluklar başlıklı 22. maddesinin 7. fıkrasına göre gıda işletmeleri, işin nevine göre, konu ile ilgili lisans eğitimi almış en az bir personel çalıştırmak zorundadır. (3)
Maalesef mesleki eğitimde AB normlarını uygulayamıyoruz. Avrupa’da sektörlerdeki mesleki yeterlilikleri belirleyen kuruluşlar var. Bu kurumlar sektörleri tarayıp “nasıl-hangi işleri yapabilecek, hangi özellik ve becerilere sahip personel ihtiyacınız var” sorularını sorduklarını ve işletmelerden gelen cevap ve taleplere göre, meslek seviyelerini oluşturduklarını ve mesleki kriterleri buna belirlediklerini ve işin eğitim kısmı ile ölçme ve değerlendirme kısmını ise farklı kurumlar tarafından yaptırıyorlar.
Böyle bir sistem kurulduğunda ve diplomalar Avrupa Yeterlilikler Çerçevesi’nde ki 4-5-6 .seviye mesleki eğitim gibi akredite olduğunda, sistemi bunun üzerine kurgulamak oldukça kolay. Avrupa’da bir restoran açacaksan mutfakta minimum 4. seviye diploması olan aşçı çalıştırman gerekiyor. Aksi takdirde, lokantayı çalıştıramazsın.
Bu arada, 2 yıllık önlisans mezunu teknikerler ise gıda mevzuatımızda hiçbir şekilde bir yeterliliğe haiz değiller. Sadece okulda aldıkları hijyen eğitimi transkriptlerinde bulundukları için bunların hijyen eğitimi almalarına gerek yok (Gıda teknikeri arkadaşların ise çok atıl kullanıldığını düşünüyorum).
Böyle bir yapılanma içinde, işletmelerin hepsinde homojen olarak yasal yükümlülüklerinin bilincinde, mesleki bilgileri tam, el becerileri gelişmiş çalışanlar olduğu iddia edilebilir mi? 2 yıllık önlisans eğitimi de, 4 yıllık lisans eğitimi de mevzuatımıza göre yüksek öğrenim olarak değerlendiriliyor. Birinin yeterliliği var, diğerinin yok. Mühendis de, diyetisyen de 4 yıl okuyor. Biri mühendis odası filtresine takılıyor, diğeri geçiyor…. Ama Cumhurbaşkanlığı’na aday olabilmeniz için önlisans mezunu olabilmeniz yeterli geliyor. Milletvekili olmanız için ise en az ilkokul mezunu olmanız yeterli !!!
Diğer taraftan İlçe Tarım Müdürlüğü’nden Gıda Kayıt Belgesi almak için ilave bir belgeye ihtiyaç yok. Sadece kontrole geldiklerinde Hijyen Belgeli personel bulunması yeterli…. Kafe-Lokanta-Restoran, Büfe gibi Toplu Tüketim İşletmeleri müstesna olmak üzere, gıda üretenler işletmeler 10 kişi ve altı istihdam eden veya 30 Beygir Motor Gücü’nün altında makine parkına sahipse ilave olarak herhangi bir teknik eğitim almış personel çalıştırma zorunluluğu yok. Sadece bağlı bulunduğu belediyeden veya hizmet sektöründen almış olduğu ustalık, kalfalık belgesi, meslek lisesi diplaması yeterli oluyor(mu)?
Hem haksız kazanç sağlanıyor hem de yasada olmayan paket servis gıda hizmeti vererek yasalara uymuyorlar. Tabi gıda hijyeni de hak getire. Bağlı bulundukları il-ilçeden almış oldukları HİJYEN EĞİTİM SERTİFİKALARI da yeterli olmuyor zira eğitimi verenler, hemşire, biyolog vb meslek gruplarından. Sadece genel hijyen ve el yıkama tekniklerini anlatıyorlar. Oysaki her sektör için ayrı, özel hijyen eğitimi verilmeli.
Büyük işletmeleri Bakanlık denetlerken bu tür küçük işletmeler bağlı bulundukları belediyelerin zabıta görevlilerince güya kontrol ediliyor. Kontrollerde ise çevre temizlik vergisini ödedinizse bir problem yok! Gerisi önemli değil. Şikâyet olmadığı sürece bu işletmeler yıllarca gıda maddesi üretip satabiliyorlar. Maalesef yönetimler, meslek odaları bu gıda terörüne karşı halen bir çözüm bul(a)madı.
Gıda İşletmelerinin Kayıt ve Onay İşlemleri’ne dair yönetmelik gereği, meslek odası bulunmayan Diyetisyen, Kimyager ve Ev Ekonomisi mezunlarının işletme ile yaptığı sözleşme yeterli gelip, herhangi bir taban ücret söz konusu olmazken, Meslek Odası bulunan Mühendis ve Veteriner Hekimlerin işletme ile yapacakları sözleşmeler tek başlarına yeterli gelmiyor. Bunların hem bu odalara kayıt olmaları, her yıl aidat ödemeleri, (Mevzuatta hiçbir karşılığı olmadığı halde) en az net 17.500 TL. ücretle sözleşme yapmaları (2023 Ocak itibariyle) ve bu sözleşmeleri önce noterden onaylatıp, buna göre harç ödenmesi, ondan sonra da odadan onaylanması odaya da ayrıca ücret ödenmesi gerekiyor (4).
Arz ve talep o kadar yoğun ki internet sitelerinde kiralık diploma reklamı veren bile var. Çeşitli meslek gruplarına göre diplomayı 5 firmaya kiraya vermek mümkün. 2-7 Bin TL’lik rakam her iki tarafı da memnun ediyor. İşletme normalden çok daha düşük bir rakama mühendis çalıştırıyor gözükürken, mühendiste 3-5 yerden para alarak geçimini sağlıyor. Üstelik tam günde çalışmıyorlar. Haftada 1-2 gün veya denetlemeden denetlemeye gitmeleri yeterli oluyor (mu)?
Büyük ölçekli işletmeler hariç, diğer gıda işletmeleri maliyetten dolayı zorunlu olmadıkça mühendis yerine, diyetisyen veya kimyager çalıştırıyor. Bu yüzden de mühendislerin önleri bizzat mühendis odaları tarafından kesilmiş oluyor? Düşünün ki, üniversiteden yeni mezun ve hiçbir tecrübesi bulunmayan bir gence kim hemen 17.500 TL. net ücret verir/verebilir ki?
Bu konuya tek taraflı bakmamak lazım. Zira bu şartlara imkân sağlayan yönetimler, denetimsizlikler ve işsizlik hat safhalara varınca durum kaçınılmaz oluyor. Bir yanda mali zorluklardan dolayı ödeme yapamayan küçük işletmeler (tabii kötü niyetli büyük işletmelerde olabiliyor) diğer tarafta diplomalı ama iş bulamayan çaresiz insanlar.
Ancak durum ve şartlar ne olursa olsun diploma kiralamak veya kiraya vermek hem ahlaken uygun değil hem de yasalara göre suç (Ayrıca 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümleri uyarınca “diploma kiralama” nitelikli dolandırıcılık ve görevi kötüye kullanma suçları işlenmektedir. Çünkü kendisi tarafından yapılmayan işi, resmiyette kendisi yapmış gibi göstererek altına imza atıp sorumluluk almaktadır. Bu durumda ileride yaşanabilecek tüm durumlarda hep diploma kiralayan hem de diplomasını kiraya veren birlikte sorumludur). Tespit edilmesi halinde meslek odası tarafından belli para cezası ve meslekten men cezası veriliyor, yapılan işin veya ruhsatın iptali ediliyor. Haklarında kamu davası açılıyor. (5)
Yaşadığımız büyük deprem felaketinde diplomalarını kiraya veren/kiralayanların da büyük vebali yok mu?
Ettiğiniz mesleki yeminle kiraya verdiğiniz diploma yüzünden başınızdan her türlü belanın eksik olmayacağını da hatırlatmak isterim. Lütfen etmiş olduğunuz yemine sadık kalın. Ülkemizin ve insanlarımızın geleceğini riske atmayın. Haksız kazanç sağlamayın. İnsanlara zarar vermeyin. Mesleğinizi ve onurunuzu itibarsızlaştırmayın.
İŞLETMELERDE MÜHENDİS YOKSA GÜVEN DE YOK, GÜVENİLİR GIDA DA, GELECEKTE YOK.
KAYNAKLAR :
- 1-TDK Sözlük, Ankara, 1998, (9. Baskı), C. 2. s. 2429.
- 2-Prof. Dr., Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi. B. Zakir AVŞAR. BİAT’TAN YEMİN’E…KAMUSAL SORUMLULUK ÜSTLENENLERİN VE TEMSİLCİLERİNİN AND İÇMESİ
- 3htps://www.tarimorman.gov.tr/Konu/1050/gida_isletmelerinde_calistirilmasi_zorunlu_personel
- 4- ENGÜN GÜNER -Yemekder Başkanı
- 5-Avukat Melike Gümüş https://melikegumus.com/diploma-kiralamak-yasal-mi/
- İtibar Kaybetmek!Kurumsal İtibar Nedir? - Ekim 31, 2024
- BAKTERİ ÇİFTLİĞİ (SHİT MASTER) - Ekim 7, 2024
- Çöp veAtık Savaşları - Ağustos 27, 2024
Comment here