Gezi

BaliAdası/ Endonezya (2)

 

“Pasifik Ateş Çemberi” denilen deprem ve volkan kuşağında bulunan Endonezya’da 127 aktif yanardağ bulunuyor. Bunun 3 tanesiyseBali’deyer alıyor. En yükseği Agung (3.031 m.) ve en aktif olanı, ikide birde olay çıkartıyor. O yüzden daha sakin olan Batur (1.717 m.) volkanına çıkış izni veriliyor. Batur’da gün doğumunu izlemek en popüler aktivite olunca bir gün evvel Kintamani ’ye gittik.

Yolda giderken PuraJeta Tapınağında çok fazla hareket olduğunu gördük. Şoförümüze sebebini sorduk. Ertesi gün Hinduların bir aylık ibadet dönemine gireceklerini bugün son hazırlıkların yapıldığını, istersek ziyaret edebileceğimizi söyledi. Biz de derhal saronglarımızı kuşanıp tapınağa girdik. İçerde her yerde ayrı bir hareket vardı. Bir yerde dua ediliyor, diğer tarafta ilahi tarzı bir şeyler söyleniyor, başka bir yerde gruplar dans ediyordu. Bu arada yakılan tütsülerden göz gözü görmüyordu.

Batur Volkanı

O gece Kintamani ’de kaldık. Batur’a rehbersiz çıkılmasına izin verilmiyor dedikleri için Sinan yerel bir rehber ayarlamıştı. Saat 03:30’da yürüyüşe başladık. Karanlıkta dar çarşaklı patikadan yükselmeye başladık.(Yürüyüş ayakkabısı, baton, kafa lambası, sinek ilacı bu etkinlik için şart!) İnsanlar önümüzde ateş böcekleri gibi fenerleriyle ilerliyorlardı, görmediğimiz farklı bir patikada yürüyenlerin sesleri duyuluyordu. Anladığımız kadarıyla etrafta çok fazla patika vardı hatta bazılarından jeeplerle, motorlarla yukarı çıkıyorlardı. Kafa lambalarımızın ışığına gelen bütün börtü böcek suratımıza konmaya başlayınca ışığı elimize aldık, sonra rahatlık. Yaklaşık 2 saat sonra Batur’un zirvesindeki gün doğumunu izleyeceğimiz seyir terasına ulaştık. Güneş bin bir güzel renkle doğdu. Dağın dibinde bulunan Batur Gölünden yükselen sis manzaraya ayrı bir gizem verdi.

Batur en son 1963 yılında patlamış. Püsküren lavlar aradan geçen 60 yıla rağmen simsiyah görünüyordu. Gün doğumundan sonra Batur’un çifte kraterinin etrafından yürüyerek aşağıya indik. Saat 09:30’da dağdan döndük. Kaldığımız bungalovların önünde termal havuzlar vardı. Attık kendimizi sıcak sulara. Bütün yorgunluğumuzu aldı.

Aslında rehbere gerek yokmuş ne bir millipark girişi ne de yetkili vardı. İyi bir navigasyon uygulaması indirip dağı rehbersiz tırmanabilirsiniz!

PuraJeta ve Segara Tapınakları

Kahvaltı sonrası PuraJeta Tapınağındaki ilk günü görmek için yola çıktık. Dünden daha kalabalıktı. Tütsülerin dumanı, kargaşa, gürültü ayyuka çıkmıştı. Konuşma yapanlar, orkestralar, ayinler, danslar eşliğinde insanlar ibadet ediyordu. Ne olduğunu anlamasak da olaya şahitlik etmek çok özeldi. Hemen yakınında bulunan Segara Tapınağına da gittik. Gölün içinde minicik bir tapınaktı.Bir yetkili göle kadar bize eşlik edip oradan fotoğraf çekmemize izin verdi. Tapınağın içine giremedik ama uzaktan görmek bile çok keyifliydi.

 

 

Terunyan veya Trunyan Köyü

Batur gölünün karşısında dış dünya ile hatta birbirleriyle bileiletişim kurmayan, sadece gölden tekneyle ulaşılan ilginç köyler var. Bunların en ilginci Terunyan Köyü. Buraya Batur Natural Hot Spring ’in önündeki iskeleden tekneler kalkıyor. Bizde biriyle anlaştık. Hava nasıl kapalı. Tekneyle yemyeşil gölün üzerinde ilerlerken sislerin arasında orman bir görünüp bir kayboldu. Ziyaret yerimiz ise Terunyan Köy Mezarlığıydı!

Köy halkı Hindu inancında oldukları halde ölüleri yakmıyormuş. Ölen kişiler evliyse, yağmur suyuyla yıkanıp kıyafetleriyle basit bambu kafeslerin içinde kutsal kabul edilen “Taru (ağaç) Menyan (güzel koku) ” adını verdikleri ağacın altına bırakılıyormuş. Kaza, cinayet, intihar gibi nedenlerden ölenleri köyün dışındaki bir mezarlığa, evlenmemiş yetişkinlerle, bebek ve çocuklarıysa farklı bir mezarlığa gömüyorlarmış. Yani köyün 3 farklı mezarlığı varmış! Biz evli ölülerin mezarlığını merak ediyorduk.

Tekneden iner inmez merakla doğruca mezarlığa girdik. Taru Menyan aslında bir banyan ağacı. Mezarlıktaki ağaçlar öyle iç içe geçmiş, dalları ve kökleriyle öyle karışmışlar ki nerede olduğunuzu bilmeseniz burasının mezarlık olduğunu kesinlikle anlamazsınız. Karşımızda 9 tane bambu kafes ve içlerinde ölüler vardı. Hatta 40 gün önce ölen bir teyzenin cesedi de bunların arasındaydı. Cesetlerden ne bir kötü koku yayılıyordu ne de cesetlerin üzerinde börtü, böcek, sinek veya başka bir haşarat vardı. Eski cesetlerin zamanla kendi kendine çürüdüğünü, köpek, akbaba gibi etçil hayvanlar tarafından parçalanmamış olduğunu gördük. Halk ölenlerin ruhlarının Taru Menyan ağacının üzerinde yaşamaya başladığına o yüzden cesetlerin korunduğuna, ölümden sonra hayata ve reenkarnasyona inanıyordu. Ölenlerin eşyalarının bırakıldığı dev bir yığın vardı. Eşyaların dışında para, sigara ve ceset parçaları da bulunuyordu. Cesetlerin sadece kafataslarını Taru Menyan ’ın altındaki küçük bir kayanın üzerine koymuş sergiliyorlardı. Mezarlığı gezerken bardaktan boşanırcasına yağmur başladı. Biraz bekledik ama dinmeye niyeti yoktu. Hafifleyince son sürat tören yapılan tapınağı da gezip, dönüşe geçtik. Teknenin üstü açık olunca yağmur tepemizden girdi, ayağımızdan çıktı. Gölün ortasına geldiğimizde yağmur bıçakla kesilmiş gibi durdu. Kara bulutlar Terunyan Köyü ve mezarlığında kaldı.

TirtaEmpul

“Çeşme Tapınağı” Bali’nin simgelerinden.Bir su kaynağın hemen yanına yapılmış. Farklı farklı havuzları var. Hindular 1. ve 2. havuzda yıkanarak hırslarından ve kibirlerinden arındıklarına, 3. havuzdaysa içlerini uhrevi duygularla doldurduklarına inanıyormuş.

Girişte 2 sarong verdiler. 1 tanesi tapınakta gezmek için diğeri havuzda yıkanmak için. Baraka tarzı yerde üstümüzü değiştirip, eşyalarımızı dolaplara koyduk. Heyecanla havuzlara yöneldik.

İlk havuzda 15 çeşme vardı. Sağdan 2 çeşme kullanılmıyordu. En soldaki 2 çeşme de ölümle ilgili olduğu için kullanılmıyormuş. Havuza girmeden her çeşmenin başında dua edilip 3 kere yüz yıkanıp sonra baştan aşağı yıkanılıyordu. Bizde havuzdaki sıraya girip etraftakileri taklit ettik. Hava serin, su buz gibiydi ama merak galip geldi soğuk sularda yıkandık.

 Tanah Lot

Gün batmasına 1 saat kala ancak Tanah Lot tapınağına ulaştık. Hediyelik eşya satıcıları burada resmen AVM oluşturmuş. Bütün bu kargaşanın arasından koşarak yekpare kayanın üzerine yapılmış okyanus kıyısındaki tapınağa ulaştık. Aslında gün batımı harika oluyormuş ama havanın kapalı ve yağmurlu oluşu yetmezmiş gibi dev dalgalar sahili dövüyordu. Hinduların dışında tapınağa giriş yoktu. Sadece ilk girişe bakılabiliyordu ama acayip kuyruk vardı. Bizde etrafında dolaşıp manzaranın keyfini çıkardık.

Lempuyang Temple

Bali’nin en popüler fotoğraf çektirilen tapınağı için saat 04:00’de yola çıktık. 2 saat sonra tapınaktaydık. Bütün gece deli gibi yağmur yağmıştı ve dinmeye hiç niyeti yoktu. Önümüzde yürümemiz gereken 3 km.lik bir yol vardı. Bu mesafe için bir servis olunca atladık ve sonunda tapınağın kapısına ulaştık. Giriş ücretimizi ödeyip sıra numarası aldık. Saat 06:00’da aldığımız sıra numarası 51 ve 52 olunca şok olduk. Bu deli yağmura rağmen insanlar çoktan gelmişti. Dik yokuştan tırmanıp sonunda meşhur kapıya ulaştık. Bu kapılar cennetin giriş kapısını temsil ediyormuş. Daha fotoğraf çekilmeye başlanmamış gün ağarmamıştı. Yağmurdan sığındığımız bir tapınağın altında kahvaltımızı yaptık. Zaten bekleyenler ya çektirecekleri pozların provasını yapıyordu ya da bir şeyler atıştırıyordu.

Biraz sonra 2 kişi geldi. Biri meşhur yansımalı fotoğrafları çekmeye, birisi sıra numaralarını takip etmeye başladı. Saat 09:00 gibi ancak bize sıra geldi. Yağmura rağmen o meşhur fotolardan biz de çektirdik! Cennetin kapısında fotoğraf çekildi ama içeri giremedik. Yandan dolanıp ancak cennete ulaştık. Fotolar kesmedi bir de orada yansımalı fotoğraflar çektik. Kısaca Bali’de fotoğraf çekmelere doyamadık.

Handara Gate

Tapınakların hepsinin ama büyük ama küçük mutlaka cennet kapısı var. Fakat en ünlüsü olan “Handara Kapısı” bir golf kulübüne ait. En popüler fotoğraf çektirme noktası olunca bunun için para ödeyerek sıra numarası alıyor sonra fotoğraf çektiriyorsunuz.

Tirta Ganggha

Bu da su kaynağının hemen yanına yapılmış “Kutsal Su Tapınağı (Tirta Ganggha)”.Çeşit çeşit heykellerle süslü havuzlarında Balıklı Göldeki gibi balıklar var. Herkes balıkları besleyerek fotoğraf çektirince zavallılar obez olmuş. Havuzların birine de giriliyordu ama hava kapalı, suda soğuk olunca havuzda kimse yoktu. Zaten bir süre sonra yine sağanak başladı.

Şimdilik hoşça kalın gelecek sayımızda Ubud’ta buluşmak üzere,

Hayallerinize dokunmanız dileğiyle…

 

 

 

 

 

Loading

Paylaş :

Comment here