Gezi

Büyülü Fas 3 Meknes’den Orta Atlas Dağlarına

Büyülü Fas 3 Meknes’den Orta Atlas Dağlarına

Fas gezimize kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Meknes

8 yy.dan itibaren tarih sayfalarında yerini almış. Molla II.İdris tarafından kurulmuş. Fakat asıl gelişimini 17 yy.da Alevi Hanedanının ikinci hükümdarı Molla İsmail’e borçlu.

Şehirden önce size kaldığımız riyaddan bahsetmek istiyorum. Fena değildi ancak sahipleri tembel, yalancı… ne derseniz işte o gruptandı. Yine OldMedina’daydı. Varış saatimiz 19:00 olduğu halde odalarımız toz içindeydi, hazır değildi. Havlular eksikti, tamamlanmadı. Maalesef buralarda böyle sevimsizliklerle karşılaşabiliyorsunuz. Sonuç olarak sadece internetten kötü puan verebildik.

Akşam yemeğini Aişa’da yedik. Yemekler lezzetliydi. Bu sefer “erikli tajin” denedim. İçinde et, mürdüm eriği, incir ve üzüm vardı. İnanılmaz tatlıydı, hiç bana göre değildi. Anladığım kadarıyla herkes kafasına göre ya da elindeki malzemelere göre tajin yapıyor bir standarttı yok.

Gelelim şehre, veliaht prensIII.Hasan bu şehirde yaşadığı için köklü bir restorasyona girmişler. Her yer kapalıydı. Sadece Molla İsmail’in mozelesi açıktı. Buraya önceleri Müslümanlar giriyormuş şimdi turizme açılmış. Giriş ücretsiz herkes gezebiliyor. Mozole;zellijler, oymalarla süslü. Diğerlerinden bir farkı yok.

Molla İsmail hakkında bilgi vermek istiyorum çünkü enteresan bir kişi. Meknes’i öncelikle başkent yapmış ve Fas’ın Versay’ı olmasını istemiş bunun içinde törensel kapılar, çeşmeler, saraylar, camiler yaptırmış ama kime? savaş esirlerine! Bu dönemde Kara Yeraltı Hapishanesinde 50.000 gayrimüslim mahkûm bulunuyormuş. Güçlü kişiler inşaatlarda çalışıyor, yaralı, hasta ve yaşlılarsa öldürüyormuş. Bu yüzden Avrupa’da adı “Kanlı Kral” olarak geçiyormuş.

Molla İsmail, Fransa’ya o kadar hayranmış ki Fransa Kralı 14.Louis’e mektup yazarak İslamiyet’e davet edip, kızıyla evlenmek istediğini bildirmiş! Kral kibarca teşekkür edip, kızının küçük olduğunu bildirmiş. 14.Louis’e damat olamamış ama tam 867 çocukla “en fazla çocuğu olan baba” unvanını kazanmış veGuinnes Rekorlar Kitabına girmiş.

Meknes’de başka bir yer de göremedik. Belki riyad ile ilgili sıkıntılardan şehri beğenmedim. Molla İsmail görse kahrolurdu herhalde.

Volubilis

Afrika kıtası bence 3’e ayrılıyor. 1) Mısır. Başlı başına benzeri olmayan bir medeniyet 2) Akdeniz’e kıyısı olan ülkeler. Roma Uygarlığı ile tanışmış. Onlardan etkilenmiş toplumlar 3) Diğerleri. O yüzden yolumuzun üzerindeki Kuzey Afrika’nın en iyi korunan Roma antik kenti Volubilis’e gitmeden olmazdı.

MÖ. 3 yy.daKartacalılar tarafından kurulan şehir pek çok uygarlığı ağırlamış. 200 yıl Roma egemenliğinde kalmış. Verimli bir tarım alanında bulunan şehir Roma döneminde tahıl ve zeytinyağı ihraç etmiş ve gladyatör dövüşleri için vahşi hayvan temin ederek zenginleşmiş. Şehir de mozaik zeminli çok güzel evler inşa edilmiş. İdrisi Hanedanının kurucusu I.İdris şehri başkent yapmış fakat oğlu II. İdris başkenti Fes’e taşıyınca yavaş yavaş terkedilmiş. 18 yy.da yaşanan bir depremle yerle bir olmuş. Geniş alana yayılan şehirde bazilika, zafer takı, hamam, saray, birbirinden güzel mozaiği olan evler vardı. Büyük keyifle buraları gezdikten sonra yola devam ettik.

Fes

789 yılında I. İdris tarafından kurulmuş. Şehrin sınırlarını altın bir kazmayla belirlediğinden buraya Arapça kazma anlamında “Fes” denilmiş. 9 yy.dan 1912’e kadar ülkenin başkentliğini yapmış.

Fes biz de kırmızı renkli kalın çuhadan yapılan tepesi püsküllü silindirik başlık olarak bilinir. Nereden nereye diyoruz! Osmanlı İmparatorluğu 1800’lerin başında modern çağa uyum sağlamak için değişiklikler yapmış. Tabii kılık kıyafette de. III. Selim sarık takan son padişah olmuş. II. Mahmut Fas’ın Fes şehrinde yapılan bu başlıkları çok kullanışlı bularak fermanla İmparatorluğun resmi başlığı yapmış. Bundan sonrada padişahlar ceket, pantolon giyip başlarına fes takmışlar. Yani kafalarına kazmayı geçirmişler! Bu arada Araplar ülkeye “Magrip”, diğer ülkeler “Morocco” derken sadece biz (sanıyorum Fes’den ilham alıp) Fas diyoruz.

Osmanlı’nın tepesinde taşıdığı bu şehrin Medina’sındalabirent gibi daracık 9000 sokağın 90 km. uzunluğunda olduğu söyleniyor.  Bazı yerlerde eşeğin bile zor geçeceği kadar dar sokaklara araç giremiyor, o yüzden Dünyanın en büyük yaya alanı olarak tanımlanıyor. İnternette gezginlerinburada kaybolduklarını, görmek istedikleri yerleri göremediklerini öğrenince panik olmadık desem yalan olur. Önceden yarım günlük bir rehber ayarlamıştık. Onunla ertesi sabah buluşacağımız için gittiğimiz günü boş geçmeyelim ara sokaklara girmeden şöyle bir dükkânlara bakarız dedik.

Araç bizi en büyük kapı olan BabBoujloud’da bıraktı. Kapı 1913 yılında Fransızlar tarafından yapılmış. Dışı gece mavisi, içi turkuaz çinilerle süslü. 12 yy.dan kalan orijinal kapıysa hemen sol tarafda bej renkli küçük bir şey. Bütün turist otobüsleri ziyaretçileri burada indirip, aldığı için acayip kalabalıktı. Korka ürke girdik kale kapısından içeri. İrili, ufaklı dip dibe dükkanlar, takı-toka, deri eşyalar, züccaciye, kıyafet, hediyelik eşya…..satanlar, restoranlar, kafeler…daracık sokaklarda satıcıların bağrış, çığırışları gürültü, patırtı, itiş kakış içinde diğer turistlerle yekpare tek vücut şaşkın şaşkın etrafımıza bakarak ilerledik. İnternet iyi çekmese de her yeri bulduk. O zaman rahatladık, daha güvenli gezip şehri keşfettik. Gece dükkânlar kapanana kadar medina da fotoğraflar çektik.

Sabah rehberimiz erkenden geldi. Dar, yoksulların evlerine; riyad, orta sınıfın evine; saray, zenginlerin evlerine deniyormuş. Evlere pencere yapmıyor, etrafını yüksek duvarlarla çeviriyorlarmış ki zengin, fakir anlaşılmasın diye. Aynı şekilde kıyafetler de tek tipmiş. Yazlık ince, kışlıkkalın oluyormuş. Terliklerin rengi sarıymış ölümü unutmamak içinmiş. Çok ilginç bir yerde tabut gördük onun da rengi sarıydı.

Dar sokaklardan geçip Fes’in simgesi Karaviyyin Üniversitesine gittik. 859 yılındaTunus asıllı Fatıma el Fihri tarafından yaptırılmış. Bünyesinde cami, medrese ve 4 binden fazla el yazması eser bulunan kütüphane bulunuyor. Klasik medrese eğitiminden 1963’den sonra daha modern bir eğitime geçerek Üniversite olmuş. Unesco ve Guinnes Rekorlar Kitabında “Dünyanın ilk üniversitesi” veya “Sürekli faaliyet gösteren en eski üniversite” olarak kabul ediliyor. Burası da taş, mermer, tahta ne buldularsa ince ince işlemişler. Fakat burada farklı olan kaligrafik yazılar oldu. Onları da büyük bir ustalıkla oymuşlar. Tabii ki zellijler de vardı. Müthiş bir kompleksti. Biz oradayken birden kapılar açıldı Türkçe konuşan bir heyet geldi. Kırıkkale Üniversitesi, Karaviyyin’la öğrenci değişim programı için anlaşma yapmış. Şimdi de şehri geziyorlarmış.Başarılarının devamını dileyip ayrıldık.

Rehber bizi Fes’in en karışık sokaklarından geçirip tabakhaneye götürdü. Başka yerler değil ama burasını bulmak zor olabilirdi. Öncelikle elimize birer dal taze nane verdiler. Sonra binanın tepesine tırmandık. Laf aramızda bu benim tanıdığım bir kokuydu. Dedem (annemin babası) dericiydi. Yalvaç’da evimiz tabakhaneye çok yakındı. Rüzgâr kokuyu bize de getirirdi. Belki kokuyu tanıdığım için belki de rüzgâr tersten estiği için bulantı verici kötü koku almadım.

Derileri işledikleri havuzlarda fotoğraflarda gördüğümüz olağan üstü canlı renkler yoktu. Silik krem, bej tonları hâkimdi. Yine de tepeden görmek bizim için efsaneydi de çalışanların hali pek haraptı.

Nur içinde yatsın dedembizi hiç tabakhaneye götürmedi. Havuzlara düşmemizden korkardı. Sakın gitmeyin diye sıkı sıkı uyarırdı. Havuzlara bakarken çocukluğum, dedem, Yalvaç gözlerimin önünden film şeridi gibi geçti. Kokudan değil ama anılarımdan burnum sızladı, gözlerim doldu.

Bauİnaniye Medresesi, Molla II. İdris Mozolesi, Najjarine Müzesi, KasrAnnaoujuo ve Tazı Kervansarayını gezdik.

MaristanSiriFres’iyse size kısaca anlatmak istiyorum. 1286 yılında Marinidler tarafından kurulmuş akıl ve ruh sağlığı hastanesi yani bimarhane. Hastalar su, aroma ve müzikle tedavi ediliyormuş.  Başta tam teşekküllü hastane ve tıp fakültesi olarak kullanılmış. Sonra yoksullara ve akıl hastalarına tedavi, yiyecek ve barınak sağlayan bir bakımevi, ayrıca “leylek hastanesi” olarak da görev yapmış. Hasta ve yaralı turna ve leylekleri tedavi edip ölenleri gömmüşler. Tabi bunlar hastaneye yapılan bağışlarlar sayesinde olmuş.Afrikalı Leo olarak bilinen zamanın seyyahı Hassan el Wazzan burada 2 yıl çalışmış. Onun anılarında da burası anlatılıyormuş!

Döneminde büyük bir yer olsa da artık yetersiz kalmış, taşınmış. Şimdi çarşı olarak hizmet ediyor.

Medine’de resmen merdiven altı, kör duman içinde, hijyenden uzak (buralarda her yer böyle maalesef) bir köfte yedik enfesti!

Rehberimizle de tatlılarını denedik. Hemen hemen hepsi yağda kızartılmış ve çok koyu ağdaya batırılmıştı. Bana ağır geldi.

Fes büyülümü derseniz cevabım evet olur. Çünkü hangi sokakta ya da nerede, neyle, kimle karşılaşacağınız hiç belli olmuyor!

Orta Atlas Dağları

Fes’den sonra yolumuz yeşillikler, yüksek ağaçlarla çevriliydi. Güzergahımızda bulunan İfrane Fransız sömürgesi döneminde gelişmiş. Üniversitesiyle, yerleşim yeriyle Avrupai, modern bir şehir.

Buradaki orman İfraneNatıonal Park olarak tescil edilmiş. Parkta yaşayan Berberi Makakları koruma altına alınmış. Tabi ki buraya da uğradık. Kuyruksuz maymun olan bu türün babaları da yavruların büyümesine yardımcı oluyormuş. Onlara yanımızdaki yiyeceklerden verdik. Bize kibar davrandılar ancak vahşi hayvanlar ne yapacakları belli olmaz!

Yol boyu kırmızı gelincikler bize eşlik etti. Küçük bir yerleşim yerinden meyve aldık. Satıcının elinde ilkel bir cep telefonu vardı, bizimle Fransızca konuştu. Sadece 50 yıl Fransızların yönetiminde kalmış ve nerdeyse üstünden 70 yıl geçtiği halde Fransızların etkisinin hala devam ettiğine üzüldük!

Zizi Vadisi Murzouga’ya çok yakın burada da çeşitli yürüyüş yolları var. Gördüğümüz kadarıyla çok popüler. Bu vadiden Merzouga’ya kadar km.lerce hurma bahçeleri vardı. Fas’ın hurma deposu. Ağaçların bir kısmının bedeni siyahtı. Şoförümüz “havanın çok ısındığında, yaprakların çok kuruduğunu, her yıl yangın çıktığını, 2 yıl önceki yangını söndüremediklerini” söyledi.

Uzun bir yazı oldu. Gelecek sayımızda çölde buluşmak üzere,

Hayallerinize dokunmanız dileğiyle….

 

admin
Latest posts by admin (see all)
Paylaş :

Comment here