Gezi

KUTSAL TOPRAKLARA DOĞRU (4)  Kudüs 2 Geziyoruz

KUTSAL TOPRAKLARA DOĞRU (4)  Kudüs 2 Geziyoruz

Annemin hayallerine dokunmaya, Kudüs’te devam ediyoruz.

Mescid-i Aksa neresi?

Öncelikle “Mescid-i Aksa neresi?” diye sorarsanız. Mescid-i Aksa tek bir bina değil,Kubbetüs Sahra veAksa (Kıble) Camisini de içine alan yaklaşık 140 dönümlük bir alan.

Gelelim bizim gezimize

İlk gün Sinan ve Halis kiralık araçlarla bizi Kanuni Sultan Süleyman’ın yaptırdığı şehir surlarının 7 kapısından biri olan Damascus (Şam) Kapısında bıraktılar. Onlar araçları teslim etmek üzere havaalanına gittiler. Şaşkın şaşkın kale kapısından eski şehre girdik. Öğlen vakitleri olduğu için dar sokaklar hınca hınç turistle, dükkânların önünde açık tezgâhlarının başında bağıran satıcılarla ve yerel halkla doluydu. Gürültü, patırtı içinde ilerlemeye çalıştık. Günlerden cumartesiydi o yüzden ilk hedefimiz Batı Duvarı da denilen Ağlama Duvarı’ydı. Fakat o tarafa gidiş o kadar kalabalıktı ki. Metrelerce ötesinde yol kapanmış, adım adım ilerleniyordu. Biz de vazgeçip kendi kutsalımız olan Mescid-i Aksa’ya yöneldik. Yol rahatladı. Birden kendimizi İsrail Askerlerinin önünde bulduk. Kimse bir şey sormadı. Kapıdan yürüdük, gittik.

Kubbetüs Sahra ve Avlusu

Ansızın Kubbetüs Sahra bize tepeden gülümsedi. Şaşkınlığımız hala devam ediyordu. Hemen ilk fotoğraflarımızı çektik. Nerede olduğumuzu anlamak için yavaş yavaş yürüyüp etrafı izledik. Kubbetüs Sahra’nın içine de dışına da hayran kaldık. Kanuni’nin yaptırdığı çiniler dış yüzeyinde yüzyıllara inat pırıl pırıl parlıyordu.

İçeride Muallak Kayasının altında küçük bir mağara bulunuyor. On veya oniki basamakla aşağıya iniliyor. Burası Ruhlar Mağarası. Sanki Muallak Kayasının kalbi gibi. Muallak Kayasının üzerindeki bir çıkıntıya Peygamber efendimizin el izi deniliyor. Yüzlerce yıldır el sürüldüğünden aşınmış. Muallak Kayasının etrafı çevrili, korumaya alınmış. Tepesindeki kubbenin süslemelerini tanımlayacak kelime bulamıyorum, muhteşem kelimesi bile sıradan kalıyor.

Muallak Kayasının olduğu alana Kubbetüs Sahra Avlusu deniliyor. Geniş avluda Miraç, Zincir, Ruhlar Kubbesi, yaprak kuyusu gibi birçok yapı var.

Aksa Avlusu

Bu alandan 3 m. aşağıya merdivenlerle inilip çıkılıyor. Buraya da Aksa Avlusu deniliyor. Aksa (Kıble) Camisi, Burak Mescidi, Kayıtbay Sebili, medreseler, halvethaneler (misafirhane), hanlar, namazgahlar ve yaşlı zeytin ağaçlarıyla dolu.

Kısacası yemyeşil ağaçların arasındaki Mescid-i Aksa alanı tüm kutsiyetiyle karşınızda. Bu manzaradan etkilenmemek mümkün değil. Beş gün Kudüs’teydik. Sabah erkenden çıkıp, farklı yerleri gezip, ikindi vakti Mescid-i Aksa’ya gelip, yatsıya kadar kaldık. Her geldiğimizde yeni bir şeyler gördük, fark ettik. Buna rağmen ilk günkü şaşkınlığımız devam etti. O yüzden buraları anlatmak mümkün değil. Sözün bittiği yer.

Her yer tertemiz fakat tuvaletler ve şadırvanların durumu kötü. Maalesef pis ve yetersiz. Bu kadar değer verilen, girerken sıkı sıkı üst baş kontrolü yapılan yerde bunları görmek insanı çok üzüyor.

Ağlama Duvarı (Batı Duvarı)

Museviler, yıkılan Süleyman Mabedi ve mabedin içinde yapamadıkları ibadetleri içinAksa Camisinin istinat duvarının dış kısmındaağlıyor. Mesih’in bir an evvel gelip, Cennetin Krallığını ilan etmesi için ibadet ediyorlar. Duvar iki kısma ayrılmış. Kadınlar ve erkekler ayrı yerlerde ibadet ediyorlar. Erkekler kafalarına kipa (takke) takmadan duvara yaklaşamıyorlar. Zaten şehirdeki hemen hemen bütün erkekler kipa takıyor. Haredilerse siyah şapkaları, lüle saçları, pantolonlarının üzerinden sarkan ipleriyle farklı bir ekol. Haredi kadınlar kafalarına çoğunlukla peruk veya bone takıyor, diz altı uzun etek, düz ayakkabılar giyiyor. Kadınlar da erkeklerde çok bakımlı, temizler. Hepsi çok çocuklu, bebek arabaları siyah ve yepyeni. Ağlama duvarına ebeveynleriyle gelen çocuklar çok saygılılar, onlarda ibadet ediyor. Arabadaki bebek ağlarken anneler ibadet etmiyor. Camilerimizdeyse bebekler ortalığı yıkıyor, varsa bebekten biraz büyük kardeş o susturmaya çalışıyor.Ebeveynler ibadet ederken, çocuklarda ortalığı birbirine katıyor. Sonrada neden bizim çocuklarımız böyle diyoruz. Bence çocuklara küçükken nerede ne yapması gerektiğini öğretmediğimizden. Bunu döverek, korkutarak değil! Anlatıp, ikaz ederek, severek, ödüllendirerek öğretmeliyiz.

Haredi veya Ultra Ortodoks Yahudi mezhebiyle ilgili anlatılacak çok şey var ama ben kısaca yaşadığımız ilginç bir olayı anlatmakistiyorum. Hz. Davud’un kabrine gitmek için şehir içi otobüsü kullandık fakat yanlış binmişiz ters yöne gittiğimizi anlayınca ilk durakta indik. Tekrar ters yöne geçip otobüs beklemeye başladık. Bu arada mahalle halkını görünce indiğimiz yerin bir Haredi Mahallesi olduğunu gördük. Beklediğimiz otobüs zaten çabucak geldi. Tam annemin önünde durdu. Annem çok zor inip bindiği için ön kapıdan basamakları zorlukla tırmanıp kendini ilk boş koltuğa attı. İkili koltukta oturan adam apar topar ayağa kalktı ve bize tuhaf tuhaf baktı. Herhalde yabancı olduğumuz için diye düşünüyordum ki otobüse dikkatlice bakınca erkeklerin otobüsün ön tarafında, kadınların ve çocuklarınsa arka tarafta oturduklarını gördüm ve aydınlandım. Yapacak bir şey yoktu. Annemin arkaya geçmesi deveye hendek atlatmak olacağından,ineceğimiz durağa kadar bize katlanmak zorunda kaldılar.

Siz de otobüse binerseniz erkekler öne, kadınlar arkaya ona göre oturun. Ha bu arada metrolar serbest nereyi boş bulursanız oraya oturun.

Church of TheHolySepulchre (Kıyamet Kilisesi)

Hristiyanlar Hz.İsa’nın çarmıha gerilmeden önce yürüdüğü yolu 14 durak olarak belirlemişler. Bu yola ViaDolorosa (Elemli Yol) diyorlar. Hacılar bu yoldan yürüyor. Bazı hacılar Hz. İsa’nın çektiği acıları daha iyi anlayabilmek için sırtlarında haç taşıyor. Yolun son 4 durağı Kıyamet Kilisesi içinde. Hz.İsa’nın çarmıha gerildiği, indirilip kefenlendiği, gömüldüğü, dirildiği yerleri kapsıyor. Günün her anı ana baba günü. Hacılar Hz.İsa’nın kabrine girebilmek için saatlerce kuyrukta bekliyor. Duvarlar olayları anlatan fresklerle dolu.

Mahalleler

Kalenin içi dört mahalleye ayrılmış. Müslüman, Yahudi, Hristiyan ve Ermeni mahalleleri. Hepsi iç içe geçmiş durumda. İbadethaneler sırt sırta veya karşılıklı. Çan sesiyle ezan sesi birbirine karışıyor. Mahallelerin de uhrevi bir havası var. Surlarla çevrili olduğu için de ayrı ayrı kapısı var.

Mezarlıklar

Mescid-i Aksa surlarının dışı Müslüman Mezarlığı. Hemen karşısıysa Zeytin Dağı. Dağın etekleri Yahudi Mezarlığı. Burada mezar yeri almak için milyon dolarlar veriyorlarmış. Çünkü kıyamet koptuğu zaman sırat köprüsü Zeytin Dağında kurulacakmış. Mahşer günü oraya gelmek için meşakkatli yolları aşmadan, çabucak sırat köprüsünü geçmek istiyorlarmış.

Maria Magdelena Kilisesi

Zeytin Dağına yaslanmış yeşillikler içindeki kilisenin bahçesini Rahibeler cennete çevirmiş. Gittiğimizde ziyarete kapalıymış. Birileri dışarı çıkınca bizde kapıyı çaldık. Bir rahibe açtı. “Yalnız Ortodoksları alabiliyoruz” dedi. Biz “tüh” deyince “Katolik misiniz?” diye sordu. “Hayır, Müslümanız” dedik. Gülümseyerek bizi içeri aldı. Buradan Mescid-i Aksa manzarası da çok güzeldi.

Zeytin Dağına araçla filan giremiyorsunuz. Tur otobüsleri yolları kilitliyor. Giderseniz şehir içi otobüsleri kullanın. Hz. Davud’un ve Hz. Meryem’in kabirleri, 2.000 yıllık zeytin ağaçlarıyla dolu.Gethsemane bahçesi, İsa’nın son akşam yemeğini yediği oda ve daha ismini sayamadığım yüzlerce önemli ve kutsal mekân Kudüs’te bulunuyor. Şehrin enerjisi farklı, ancak hissediliyor.

İşte böyle beş gün Kudüs’ün her yerine şaşkın şaşkın inanmaz gözlerle baktık. Hele annem kah bastonuna dayanarak kah onun için taşıdığımız portatif taburesine oturarak şehri huşu içinde gezdi. Bana öyle geliyor ki içimizde en çok o şehrin yüksek enerjisini hissetti. Gelecek sayımızda Filistin’de buluşmak üzere, hoşça kalın.

Sizlerin de Kudüs’ün enerjisini hissetmeniz ve hayallerinize dokunmanız dileğiyle…

Loading

Paylaş :

Comment here