Bali’nin başkenti Denpasar olsa da kültür ve sanat başkenti Ubud. O yüzden burayı anlatmadan geçmek olmaz.
Bali’nin Kalbi
Ada’nın hemen hemen ortasında bulunan Ubud, Bali’nin en otantik kasabalarından. Etrafı pirinç tarlaları, tropik ağaçlar, yağmur ormanları, tapınaklarla çevrili. Aynı zamanda yoga merkezi. “Ye, Dua Et, Sev” isimli roman ve arkasından çevrilen filmi ile ünü günden güne artıyor.
Maymun Ormanı
Kasabada gezilecek çok yer var ama en ünlü ve önemlisi Maymun Ormanı. Çok sayıda “Gri uzun kuyruklu Makak” maymununa ev sahipliği yapan ormanda bilimsel araştırmalar da yapılıyor. Maymunlar vahşi sayılmaz fakat çok da evcil değiller. Çantalardaki yiyecek, elde bulunan su şişesi gibi maddelerle şapka, gözlük, küpe gibi dikkatlerini çeken şeyleri çalmakta ustalar. O yüzden buraya girmeden önce önlem almakta fayda var. Hayvanlara yiyecek vermekse kesinlikle yasak.
Ormanda aynı zamanda 14 yy. tarihli 3 tane de tapınak var. Bir tanesinde ölüler yakılıyor. Burada yakılan bedenlerin ruhlarının tanrılar tarafından korunduğuna inandıkları için ölenlerin burada yakılması talebi çok fazla. Unutmadan bu 3 tapınağa sadece inananlar girebiliyor. Bizler dışarıdan izledik.
Ayrıca bir de amfi tiyatrosu var. Gittiğimizde çok güzel danslar vardı. Bunlardan biri de Bali’de çok popüler olan ve sevilen Barong dansıydı.
Barong; doğaüstü güçleri olan, insanları koruyan, ruhların kralı, iyilik ordularının lideri olan mitolojik bir hayvan. Genellikle aslana benziyor. Altın takılar ve ayna parçalarıyla süslenmiş kalın bir kürkü var. Çoğunlukla senkronize dans eden iki kişi tarafından canlandırılıyor. Kötülüğün ve şeytanların kraliçesi Rangda ile savaşıp onu yeniyor. Dansındaysa iyilik ve kötülüğün hiç bitmeyen savaşını anlatıyor.
Biz de bu sevimli kahramanın dansını büyük bir keyifle seyrettik. Daha sonra Ubud’da devasa bir Barong’un bulunduğu bir tapınak bile gördük. Aslında Barong, Hinduizm’den önceki inançlarında da varmış ama Hinduizm’e de entegre olmuş.
Ubud Sarayı
Kasabanın ana caddesi üzerinde, tam merkezde yer alıyor. 19. yy’ın başlarında Kralın ikameti olarak inşa edilmiş. Bu arada Ubud 100 yıl Kraliyet şehri olmuş. Heykelleri, oymaları, süslemeleri, cennet kapısıyla ziyareti hak ediyor. Ancak sarayın içini değil sadece bahçesinin bir kısmını gezebiliyorsunuz.
Pura Taman Saraswati
Adından da anladığınız gibi koruyucu tanrı Saraswati’ye adanan tapınak, Ubud Sarayı’na bir karış mesafede. Bu tapınak aslında bir su sarayı. Lotus çiçekleriyle dolu havuzlarla çevrili. Gittiğimizde maalesef lotusların zamanı değildi. O yüzden çiçeksiz bitkiler kel kel su üstündeydiler!
Haftanın belli günlerinde hem sarayda hem de tapınakta çeşitli dans gösterileri düzenleniyor. Daha önce bu gösterileri izlediğimiz için burada tekrar izlemedik. Tabii ki konu tamamen duygusal! Yoksa 2 değil beş kere daha izlerdik.
Pirinç tarlaları ve salıncak
Pirinç, halk tarafından “Tanrı’nın hediyesi” olarak tanımlanıyor. Bu kutsal ürün her yerde yetiştirilmeye çalışılıyor. Bali’nin en ünlü pirinç tarlalarıysa Ubud’a çok yakın olan “Tegalalang” pirinç tarlaları. Teras sistemi ile yapılmış yemyeşil tarlalar görenleri büyülüyor. Aynı zamanda tarihi bir yer olan bu bölge takdiri fazlasıyla hak ediyor. Fakat bizim asıl gitme sebebimiz bu tarlaların arasında bulunan tema parklardı. Bu parklara girişte öyle fahiş ücretler alıyorlar ki aklınız durur. Sinan’ın araştırmaları sonucu hem çok iyi, hem de giriş ücreti alınmayan tema parklardan birine gittik. Sadece yaptığımız aktivitelerin ücretini ödedik.
Tahmin ettiğiniz gibi yeşilin bin bir tonundaki tarlaların üzerinden uçan, masalsı Bali salıncağına bindik!
Bali salıncağını kısaca anlatmam gerek. Salıncak uçurum ya da deniz kenarına kuruyor. Sallanırken boşluk hissi yaşanıyor. Kıyafet olarak da uzun kuyruklu etek veya elbise giyildiği zaman etek arkada uçuşuyor. Fotoğraflar da harika oluyor. Bunları önceden öğrenince hazırlıklı gitmiş kırmızı kuyruğu ve eteği yanımıza almıştık. Çocukluğumdan beri salıncaklarda deli gibi sallandığım için korkunç gelmedi. Zaten çok sıkı emniyetli bir şekilde salıncağa bağlandığım için bence güvenliydi. Pirinç tarlalarının üzerinden, tropik ormanlara doğru gökyüzünde savrulmak inanılmazdı.
Salıncağın dışında başka fotoğraf çekilecek yerlerde vardı. Çok hızlı hareket ettiğimiz için maalesef hepsini gezemesek de gördüğümüz her yere hayran kaldık.
Goa Gajah
Yani Fil Tapınağı, etrafındaki havuzları ve şelalesiyle arkeolojik bir sit alanı. 10. yy.da yapıldığı tahmin edilen mağara tapınağın en önemli kısmı, girişine oyulan muhteşem figürler. Mağaranın içiyse çok sade.
Aslında burası meditasyon için yapılmış dinsel bir yermiş. Dışarıdaki havuzun bir tarafında kadınlar, diğer tarafında erkekler yıkanıyormuş.
Bana, Kahin Tanrı Apollon’a adanan kehanet merkezlerini hatırlattı. Su kaynaklarının yanında bulunan kehanet merkezine gelen kişiler önce hamamlarda yıkanıp temizlendikten sonra kahinle görüşebiliyormuş. Burada da şelalenin hemen yanında bulunan tapınağa girmeden önce yıkanıp, temizlendikten sonra tapınakta meditasyon yaparak tanrılarla iletişime geçiyorlarmış. Anadolu’yla hiçbir bağlantısı olmayan bu topraklarda benzer davranışlar şaşırtıcıydı!
Tegenungan Şelalesi
Tropik ada Bali’de birbirinden güzel ve ilginç şelaleler var. Bunlardan mutlaka en az bir tanesini görmelisiniz. Biz de Nugn Nugn şelalesiyle Tegenungan şelalesine gittik. Nugn Nugn’a ulaşım sorun olabileceğinden, Ubud’a çok yakın olan Tegenungan’ı size önerebilirim. Kasabaya yakın olduğu için şelaleye iniş yapılan merdivenler çok düzgün. Şelaleye girebiliyorsunuz. Ayrıca doğal kaynak suyundan bir de havuz var. Sıcaktan bunalmış kan ter içinde inip çıkarken hem şelaleye, hem de havuza girmek çok zevkli oluyor.
Penglipuran
Ubud’a 28 km. mesafede olan bu köy. Bali’nin en iyi korunmuş geleneksel köyü olarak tanımlanıyor. Köydeki evler geleneksel Bali mimarisini gösteriyor. Evlerin duvarları, çatıları, yatakları, eşyaları tamamen bambudan. O yüzden bu köye Bambu Köyü de deniliyor.
Köye giriş ücretli. Girişte ne kadar düzenli ve güzel bir köy olduğunu anlıyorsunuz. Kapısı açık evlerin içine de bakabiliyorsunuz. Zaten evlerin önünde ve bahçelerinde turistik eşya ya da egzotik meyve satışı yapılıyor. Her evin bahçesinde özel tapınakları var. Ayrıca yerleşim alanlarının yukarısında da ortak tapınakları var. Çok turistik ve popüler bir köy. Tur otobüslerinin biri geliyor, biri gidiyor ama hiç bozulmamış.
Ubud için yoga merkezi demiştik ama gezmekten yogaya zaman ayıramadık. Fakat her akşam yemekten sonra farklı yerlerde mutlaka Bali masajı yaptırdık. Hem bedensel hem de ruhsal olarak dinlendik. Lüks yerlerdeki ya da sokak arasındaki masajcı kızlar maharetli parmaklarıyla biriktirdiğimiz tüm negatif enerjiyi söküp attı. Siz de hiç çekinmeden kendinizi onlara teslim edebilirsiniz.
Adayı neredeyse karış karış gezdik. Buraları tek tek anlatamayacağım için sizlere en önemlilerini anlatmaya çalıştım.
Bu arada sayfamın sonuna da geldik. Gelecek sayımızda yeni bir yerde buluşmak üzere, hoşça kalın.
Hayallerinize dokunmanız dileğiyle…
- Bali Adası/ Endonezya (3) - Kasım 29, 2024
- BaliAdası/ Endonezya (2) - Kasım 1, 2024
- Portekiz Gezi Notları 4 Lizbon ve Sintra - Ağustos 27, 2024
Comment here