Gezi

Gili Adaları/Endonezya

Endonezya, 17.000 adadan oluşuyor. Gördüğüm adalar içinde en efsane olanıysa Gili adalarıydı. Sasak dilinde küçük ada anlamına gelen “Gili” ismi, ülke genelinde sadece bu 3 adaya verilmiş. GiliTrawangan, GiliAir ve GiliMeno.

Şimdi gözlerinizi kapatın ve hayal edin! Turkuaz, berrak suyun içinde 3 küçük ada,üzeri hindistancevizi ağaçlarıyla dolu, sahili bembeyaz, incecik kum, şeffaf turkuaz okyanus ve masmavi gökyüzü. Büyüleyici bir manzara. Ne kadar açıklamaya çalışsam da bu tropikal cenneti tarif edemiyorum, kelimeler yetersiz kalıyor!

Adalara, Bali’den, NusaPenida ’dan veya Lombok ’tan feribotla ulaşım var. Biz NusaPenida’dan (şerbet gibi güzel bir havada keyifli bir yolculuk sonrası!) GiliTrawangan’a geçip, burada konakladık.

GiliTrawangan yerel halkın dediği gibi Gili T. üç ada içerisinde en büyük olanı. Ada çok turistik olunca yerleşim de çok fazla olmuş.Kıyı boyunca neredeyse boş yer yok. Oteller, hosteller, mağaza ve restoranlarla çevrili.Ulaşım bisiklet, elektrikli motosiklet ve faytonlarla sağlanıyor. Motorlu araç kullanmak yasak.Kıyı boyunca yol var. Büyük kısmı asfalt olan bu yoldan yürüyerek 4-5 saatte adanın etrafını gezebiliyorsunuz. (Her yerde fotoğraf çektiğimiz için turu 6 saatte zor bitirsek de çok keyifli bir yol) Adanın arka tarafı özellikle gün batımı için ideal.Biz tepemizde yağmur bulutlarıyla gezdiğimiz için, gittiğimizde yağmur vardı. Gün batımı olmadığı gibi şakır şakır yağmura yakalandık!

Adanın etrafındaki okyanusa gelince: berrak ve temizdi, bir sürü tropik balık vardı. Sahillerini ise mercanlar oluşturuyordu. Otelimizin olduğu plajda deniz kaplumbağaları yoğun olarak yaşıyordu. Alışmışlar kimseden rahatsız olmuyorlardı. Sabah erken saatlerindeyse atlarla sahilde gezinti yapanlara rastladık.

Adanın merkezindeki Night Market’de ağırlıklı olarak deniz ürünleri pişiriliyor. Akşam olunca dumandan göz gözü görmüyor. Farklı birkaç çeşit balık, pizza gibi yiyecekler denedik. Hepsi çok lezzetliydi. Tam siparişimizi vermiştik ki sağanak başladı. Bir saat aralıksız deli gibi yağdı. Yollardan dereler aktı ve aniden şak diye kesildi. Yollar da anında kurudu sanki yağmur yağmamış gibi oldu!

Bu sevimli adalar arasında ulaşım sıkıntılı olduğu için hem adaları hem çevresini görebilmek için şnorkelli günü birlik tura katıldık. Teknemizin tabanı camdandı. Pek bir şey görünmese de buradaki teknelerin hepsi cam tabanlı.

İlk durağımız GiliMeno sahiline yakın su altında bulunan “Sevgi Heykelleri” oldu. İngiliz heykeltıraş Jasonde Caires Taylor tarafından yapılan 48 adet insan boyutundaki heykellerden oluşan dev bir daire. Burada kucaklaşan çiftler yaşamı, hayatı ve zamanı temsil ediyormuş. Daireyi tamamlayan yerdeki figürler ise parçaları birbirine kilitleyerek okyanus yaşamındaki kolonileşmeyi destekliyormuş. Yani balıklara ve diğer canlılara yuva oluyormuş. Bir rehber eşliğinde heykellerin bulunduğu yere yüzüp, dalıp, çıkıp hem heykelleri inceledik hem de fotoğraflar çektik.

Adadaki ikinci durağımız kıyıya yakın 11 m. derinlikte pek de eski olmayan bir gemi batığıydı. Tropik balıklara ev sahipliği yapıyordu. Bizim asıl görmemiz gerekense biraz ilerisinde bulunan rengârenk koca koca mercanların bulunduğu mercan tarlasıydı. Hem mercanlar hem de balıklar çok renkli olunca hangisine bakacağımızı bilemedik. Uzunca bir süre burada yüzdükten sonra kahve molası için karaya çıktık.

GiliMeno, üç Gililerin tam ortasında ve en küçük olanı. Çevresi bembeyaz kumsalla çevrili. Berrak pırıl pırıl suyuysa Marmaris’te bulunan “Kleopatra Adası”na çok benziyor. Sahil şeridi yüksek palmiyelerle çevrili. Bence egzotik tanımı tam bu ada için yapılmış. Ada da yerleşim yeri çok az. Dolmuş tekneler buraya uğramıyor.Ulaşım için özel tekne kiralanması gerekiyor. O yüzden burası partici gençler ve eğlence meraklılarına hitap etmiyor. Ruhsal dinginlik ve huzur arayanlar için ideal. Laf aramızda GiliMeno kalbimi bıraktığım yerler arasında oldu!

Sahilde çok tanıdık bir dostun koruma alanına rastladık. Deniz kaplumbağalarından Caretta Caretta ’ların çok geniş bir yaşama alanları olduğunu biliyordum. Ama burada karşıma çıkacağı hiç aklıma gelmemişti. Minik yavruların biraz gelişmesi ve yaralı, hasta olan yetişkin bireylerin iyileştirildikleri havuzlara rastlamak çok hoştu!

GiliMeno’daki son durağımız çok büyük deniz kaplumbağalarının bulunduğu “Turtle Spot” oldu. Rehberin dediğine göre bu noktada çok kaplumbağa bulunuyormuş. Gittiğimiz yeri kuruttuğumuz için, bir tane görebildik. Dedikleri kadar vardı baya baba bir kaplumbağaydı. Dipte tembel tembel yatmış uyuyordu. Ne yaparsak yapalım hareket etmedi. Biz şnorkelle debelenirken bir dalış grubu hayvanı taciz edince oflaya puflaya kalkıp okyanusun derinliklerinde kayboldu. Fark etmedik ama burada epey kalmışız. Sonra rehber “teknenin arızalandığını, tamirattan sonra geldiğini, bunun için geciktiğini” söyleyerek özür diledi. Sonradan dank etti. Yüzerek karaya ulaşabileceğimiz bir mesafede değil baya baya okyanusun ortasındaydık. Adamlar bizi okyanusun ortasında bırakıp gitmişler. İnanılır gibi değil! Neyse Allahtan hiçbir problem yaşamadık.

Son durağımız GiliAir oldu. Lombok adasına en yakın olan ada. Bu ada dalış severlerin en çok tercih ettiği adaymış ancak bizim tekne bozulunca zamanımız kalmadı burada direk olarak karaya çıktık. Çok güzel bir restoranda yemek molası verdik. Siparişler gelene kadar da adayı gezdik. Çok bohem bir yapısı olan ada da lüks restoranlar, butik oteller, ünlü markaların satıldığı şık restoranlar ve konseptkafeler gördük. Bu ada Gili T.’ye göre daha nezih ve daha elit bir havası vardı. Maalesef Gili T. turistler tarafından erken keşfedildiğinden çok fazla dejenerasyona uğramış. Bu arada üç ada halkı da Müslüman, camiler var. Beş vakit ezan okunuyor. Hatta ezandan yarım saat filan önce Arapça bir şeyler anlatıyorlar. Ama benim söylemek istediğim bu değil. Gili T. ve GiliAir’de “magicmushroom” dedikleri sihirli mantar ve esrar satışının yapılması. Güya çaktırmadan el altından yapılıyor ama Müslüman adalarda, polis olmaması, uyuşturucu satışının nerdeyse serbest olması bana ilginç geldi. Böylece turumuzu bitirip Gili T.’ye döndük.

Lombok Adasına çok yaklaşmış olmamıza rağmen süremiz bitmişti. Bali’deki Sanur Limanına gitmek üzere tekneyle Gili T.’den ayrıldık. Gelen tekne, büyük bir sürat motoruydu fakat oldukça eski görünüşlü sanki mülteci teknesi gibiydi. Hep birlikte balık istifi şeklinde yerleştik. Adadan ayrılırken hava da, okyanus da güzeldi. Herhangi bir çalkantı yoktu. Tekne hızla limandan ayrıldı. Öncelikle kısaca bir bilgi vermek istiyorum.

Bali ve Lombok arası 22 mil yaklaşık 35 km. birbirlerine çok yakınlar. İki adayı Lombok Geçidi birbirinden ayırıyor. Bu geçit İndomalayanfaunası ile Avustralasya faunasının ayrım yeri. Buraya “Wallece Çizgisi”de deniliyor. Kısaca Bali Asya faunasına sahipken 35 km. ilerisindeki Lombok Avustralya faunasına sahip. Tabii ki bu ayrışma noktasında sert iklim değişiklikleri yaşanıyor.

Gelelim bizim dönüş maceramıza. Sakin okyanusda süratle ilerlerken yavaş yavaş dalgalar irileşmeye başladı. Hava kapattı, galiba rüzgârda şiddetini arttırdı. Çünkü motorların gürültüsüyle rüzgârın uğultusu birbirine karışmaya başladı. Deli dalgalara karşı teknemiz ilerlemeye çalışıyor,bir dalgadan diğerine atlıyor,tekne sert zemine vurmuş gibi büyük gürültüyle taaaak diye ses çıkartarak, yalpalıyordu. Okyanusun ortasında ceviz kabuğu gibi savrulunca tekne de panik başladı. Çığlıklar, bağrışlar gırla gidiyordu. Beni en çok üzense küçük bir kız çocuğunun “anneciğim ölmek istemiyorum!” diyen feryatları oldu. Akıntılı boğaz,(bence “Wallece Çizgisi”) geçildikten sonra her şey yatıştı. Ortalık yine süt liman oldu ve Sanur limanına yanaştık. Karaya çıkınca tayfalara “Dönüş hep böylemi oluyor?” diye sorduk. “Hayır, hava sertti” dediler. Neyse ki Allahtan çok sert değilmiş!

Bana ayrılan sayfamızın sonuna geldik. Gelecek sayımızda yeni bir ülke de, yeni maceralarda buluşmak üzere,

Hayallerinize dokunmanız dileğiyle…

 

 

Loading

Gülçin SOYTUTAN
Latest posts by Gülçin SOYTUTAN (see all)
Paylaş :

Comment here