Yazarlar

Kredi Kartı Bataklığı

Uzun zamandır yazmak istediğim, özellikle gençleri ve aileleri temelden sarsan bir konuyla karşınızdayım.

Çalışanların maaş ve ücretlerinin banka üzerinden ödenmesi yasal bir zorunluluk. Emekli aylıkları da bankalar aracılığıyla ödeniyor. Özellikle üniversite çağına gelmiş gençlerin de mutlaka banka hesapları var. Hesap açıldığında, talep edilmese dahi bankalar müşterileri adına kredi kartı çıkarıyorlar. Hem öyle bir tane de değil…

Kredi kartları doğru kullanıldığında, oldukça faydalı bir kambiyo aracı… Ancak bunu her zaman doğru kullanabiliyor muyuz? Cep telefonları ve bilgisayarlar üzerinden, sürekli yeni çıkan uygulamalar ve ürünlerin reklam bombardımanı altındayken, basit market ve yiyecek ihtiyaçlarını internet üzerinden kredi kartı ile karşılıyorken, bunu kontrol etmeyi başarabilmek mümkün mü?

Damarlarındaki kanları deli akan gençlere; bu harcaması kolay ama vadesi geldiğinde ödenemeyecekleri sistemi her zaman anlatabiliyor muyuz? Çevresinde, kredi kartı batağı hikâyesi olmayan kimse var mı?

Bankalararası Kart Merkezi’nin son 10 yıllık verilerine göre, yerli banka kredi kartlarıyla yurtiçi ve yurtdışında yapılan harcamaların tutarı aşağıdaki tabloda da görüleceği gibi tam 28 katına çıkmış. Aynı dönemde asgari ücretteki artış ise 16 kat.

Ülkemizde uygulanan asgari ücret ve buna uygulanan zam oranları, ekonomik göstergeler bakımından da temel bir parametredir. Bir ülkenin zenginleşebilmesi için tasarruf etmesi gerekirken, kredi kartıyla yapılan harcamaların artış oranı, asgari ücretteki artışın neredeyse iki katına ulaşmış. Bu ülkemiz insanının kazandığından fazlasını harcadığına ve borç batağına saplandığına işarettir.

Bunu Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi’nin 2024 ve 2025 yılının ilk 3 aylık dönemlerini karşılaştıran “Bireysel Kredi ve Kredi Kartı Borcunu Ödememiş Gerçek Kişi Sayısı” raporunda da açıkça görüyoruz.

Bankalara borcunu ödeyemeyen kişi sayısı bir yıl içinde 219 bin kişi artmış ve her geçen gün biraz daha artıyor. Vatandaşın geçim derdi, normal şartlar altında başlı başına bir sorunken, çoluğun-çocuğun kredi kartı borçları da tuz biber oluyor.

 

Siyaset yapıcıların temel görevi,  ülkenin vatandaşlarını maddi ve manevi huzur içinde yaşatmak için gerekli çalışmaları yapması ve tedbirleri almasıdır. Ancak, herkesin gözü önünde gerçekleşen ve ses çıkarılmayan işin çok daha vahim bir boyutu var.

Bankalar, müşterilerine aylık gelirlerinin 10-20 kat üzerinde limitleri olan kredi/kredi kartı limitleri tanımlıyor ve büyük çoğunluğu gençlerden oluşan vatandaşlarımız da, kendilerine sunulan bu kolay imkânı kullanıyorlar. Ama yukarıdaki tablolarda da görüldüğü gibi, vatandaşlarımız hızlıca borç batağına saplanıyorlar. Bu sadece kendilerini değil, başta ebeveyn ve eşler olmak üzere aileleri etkiliyor. Yılların emeğiyle elde edilen tasarruflar; bankalara, icra dairelerine anapara, anaparadan yüksek faiz, yargılama harçları, avukatlık masrafları olarak ödeniyor. Aileler dağılıyor, ülkenin tasarrufları eriyor. Eriyen milli servetimiz nereye gidiyor? Birçoğu yabancı sermaye yatırımı olan, bankaların kasasına ve onların patronlarına gidiyor.

Her alanda düzenleme yapan BDDK ve ilgili kurumlar, bu orantısız limitli kredi ve kredi kartlarıyla bireyleri ve toplumu borç batağına sürükleyen bankalar ve kolay harcama sistemine kayıtsız kalıyorlar.

 

 

 

Engin Güner
Latest posts by Engin Güner (see all)
Paylaş :

Comment here