Kategori Dışı

Doğaya, Doğala Dönüyoruz…

BİTKİSEL KÖKENLİ DETERJANLARIN VE DEZENFEKTANLARIN KULLANIMINI ARTTIRMALIYIZ.

Catering Firmalarımızın da 2019 yılında artık Bitkisel Kökenli Deterjan ve Dezenfektan kullanmalarını görmek istiyoruz.

Geçtiğimiz senelerde daha çok evsel kullanım için Bitkisel Kökenli Deterjanlarının marketlerdeki yerlerini aldığını ve yavaş yavaş kullanıldığını gördük. Hem insan sağlığına zarar vermeyen hem de çevreci bu ürünlerin artık Catering sektörümüz ve Gıda sektörümüzde endüstriyel olarak kullanımını da görmek istiyoruz. Üstelik eskiden sadece ithal ürünler varken artık ne mutlu ki Yerli üreticilerimizde var.

Vücudumuz, insanlar tarafından üretilmiş kimyasal maddelere direnç gösterecek şekilde tasarlanmamış ve yaratılmamıştır. Bu sebepten, kullanmakta ve tüketmekte olduğumuz doğal olmayan insan yapımı her tür maddeye karşı dikkatli olmalıyız. Kimyasal maddeler, çok geniş bir yelpazede yüz binlerce maddeyi içeriyor ve insan vücudundaki birikimleri de isimlerini sayamayacağımız kadar çok hastalık ve soruna neden oluyor.

Aslında doğada her türlü ihtiyaç duyacağımız maddeler var ama pahalı olmasından dolayı bilim insanları onları taklit edip sentetiklerini ürettiklerinde insanoğluna ve çevreye zararlı hale gelebiliyor. Düşünsenize bitkisel kökenli üretilen bir çamaşır deterjanı ile saçlarınızı bile yıkayabilirsiniz (Aman sakın sentetik üretilenle denemeyin). Büyüklerimiz yıllarca doğal Arap sabununu hem çamaşırda, hem bulaşıkta hem ev temizliğinde hatta saç ve vücut yıkamasında kullandılar. Ancak zaman içerisinde doğal sadece bitkilerden üretilen Arap sabunları içerisine yanık motor yağları bile konur oldu.

Petrolden üretilen kimyasalların gıda sektörümüz için pek uygun olmadığını düşünenlerdenim. Tabi çevreye olan olumsuz etkileri de göz ardı edilemez. Yapılan testlerde özellikle deniz canlılarında bu kimyasalların birikme oranı %4 iken bitkisel kökenli deterjanlarda 10 binde’ 2 oranında olduğu tespit edilmiş.  Yani bitkisel kökenli temizlik ürünleri doğada  % 100 çözünerek birikim yapıp zarar vermiyor.

Bitkisel kökenli ürünler koko yağı, palmiye tohumu yağı, mısır, buğday ve patates nişastası gibi doğal ürünlerden üretiliyor. Vegan sertifikası ile bitki esaslı olduğu belgeleniyor( tabi GDO ’suz).

İnsan sağlığına ve çevreye zarar veren Paraben, GDO, Posfat, Perborat, Sles, Klor gibi birçok kimyasal, temizlik maddelerinin içerisinde oldukça mevcut, ancak üreticiler yasaların boşluklarından faydalanarak etiket bilgilerinde bunları ya yazmıyorlar, ya da değişik adlarla saklıyorlar. Oysaki ilaç sektöründe olduğu gibi bütün bileşenleri yüzdeleriyle birlikte yazsalar anlayacağız. Ayrıca bu durum haksız rekabete de yol açıyor. Catering sektörümüz yemeklerini doğal ve Organik ürünlerle üretmeye dikkat ediyor, ancak biz tüketiciler organik yiyecek, içecekten çok çatalda, bıçakta, tencerede, bardakta kalan deterjan artıklarını da midemize indiriyoruz.

“Dokuz Eylül Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Mustafa Odabaşı, çamaşır suyu içeren ürünlerin, amonyaklı veya asidik (tuz ruhu, kireç çözücü gibi) temizlik maddeleriyle karıştırılması durumunda zehirli gazların (klor gazı ve klor aminlerin) açığa çıktığını kanıtlayan bir çalışma yapmıştı. Ancak literatürde bulaşık ve çamaşır makinalarında kullanılan deterjanların durulama ile giderilemediği konusunda bir çalışma olmadığını söylüyor: “Bilimsel veri tabanlarında bulaşık makinesi deterjanlarının bulaşıklar üzerindeki kalıntıları, insan sağlığı üzerine etkileri konusunda yapılmış ciddi bir bilimsel çalışma (hakemli dergilerde yayınlanmış) yok. Bilimsel kanıta dayanmayan bir iddia gibi görünüyor. Tabii bu bulaşıklarda deterjan kalıntılarının olmadığı, sindirim yoluyla insana geçmediği ve insan vücudunda olumsuz etkiler oluşturmayacağı anlamına gelmiyor, bu konuda bilimsel çalışmaya dayalı kantitatif bir kanıt bulunmuyor. Bu konuda açık bir kapı bırakmak gerek.” diyor.

Prof. İsmet Dökmeci ise deterjanların zararlarına dikkat çekiyor. Çamaşırda, bulaşıkta, vücut ve çevre temizliğinde yaygın olarak kullanılan kimyasallar üzerinde, uzun uzun düşünmemiz gerektiğini anlatan Dökmeci, deterjanların çevreye olan zararına da dikkat çekiyor. Bulaşık ve çamaşır makinalarında kullanılan deterjanların durulamada arındırılıp arındırılamamasının deterjanın ve makinanın kapasitesine bağlı olabileceğini söyleyen Dökmeci, bu konuda yapılmış bilimsel bir çalışmaya rastlamadığını ifade ediyor. Kendi görüşünü ise “Kalıntı kalmamasına imkân yok” şeklinde belirtiyor. Prof. Dökmeci bulaşık makinasından çıkarılan bulaşıkların yeniden durulanmasının faydalı olabileceğini ifade ediyor. Deterjanın kullanım yerleri ile temas sonucu vücudumuza giren miktarın, yapacağı zarar yönünden önemli olduğunu söyleyen Dökmeci, “A.B.D ’de bir günde insan vücuduna giren deterjan yüzey-aktif maddesinin en çok 0.3-3 mg arasında olduğu belirtilmesine karşın ülkemizde bazı yörelerde yapılan çalışmalar içme sularında dahi çok yüksek miktarlarda deterjan bulunduğunu ortaya koymuştur. Her ne kadar vücudumuza giren günlük deterjan miktarı bilinmese de, bunun çok yüksek düzeyde olması güçlü bir olasılık” diyor.

“Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Biyolojik Mücadele Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. İsmail Karaca, Yapılan çalışmaları göz önüne aldığımızda tarımsal savaş ilaçlarıyla bulaşık ürünleri yiyen kişilerin bünyesine de geçiyor. Yapılan bazı çalışmalarda, yeni bebeğe sahip annelerin sütünde de zehire rastlanmış. Anne bebeğini emziriyorum diye, istemeden zehir vermiş oluyor. Bu da önemli faktörlerden bir tanesi” dedi. Ayrıca sebze ve meyvelerde kimyasal ilaç kalıntısı sorununun, son yıllarda giderek daha çok duyulmaya başlanan kanser vakalarında etkili olduğunu, bebeğini emziren annenin sütünde dahi kimyasal ilaç kalıntısına rastlandığını söyledi.

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu, Kocaeli’nde yaptığı kanser araştırmalarında anne sütü ve bebeklerde kimyasal maddeler (siyanür, Arsenik) tespit etti. Türkiye’de yüzde 13 olan kanser ölümlerinin, kentte yüzde 32’ye ulaştığını da. Annelerin sütünün yanı sıra bebeklerin kakasında da vücutta doğal olarak bulunmaması gereken ağır metaller tespit ettiklerini söyledi.

Örnekleri çoğaltmak mümkün bizler Catering firmalarımızdan 3 öğün yemek yiyen tüketiciler olarak kimyasal temizlik ürünleri yerine doğal, Bitkisel kökenli Temizlik ürünleri kullanmalarını istemek en doğal hakkımız olduğunu düşünüyorum. Bu konuda satan/satın alan hepimiz aynı gemide olduğumuza göre özelikle çocuklarımıza okullarda servis yapan, hizmet eden firmalarımızdan Bitkisel Kökenli ürün kullanmalarını istemeli, desteklemeli ve tercih etmeliyiz.

Catering sektörümüzde zaten fiyatlarla ilgi sorunlar, haksız rekabetlerin olduğunu biliyoruz. Bu ürünlerin fiyatları sentetik deterjanlara göre şimdilik pahalı olmasına rağmen özellikle çocuklarımızın, bizlerin sağlığı ve çevrenin korunmasının maddiyatla ölçülemeyeceğini düşünenlerdenim.

Belki duymayanınız vardır, daha çok Kuzey Hindistan’da yetişen Sabun-fıstık ağacı olarak da bilinen (Ortak İsimler: Soap nut, Sabun Fıstığı, Soap berry, Soap Berry, Wash Nut )Asya’daki tropikal ve alt-tropikal bölgelerdeki en önemli ağaçlardan biri olan “Sapindus Mukorossi” isimli ağaç türü doğanın bize sunmuş olduğu doğal bir deterjan hazinesidir. Küçük bir ceviz veya fındığa benzeyen meyvelerinin kabuklarını kurutup deterjan olarak 2-3 defa kullanabilirsiniz.

Uzak doğu ülkelerinde yıllarca kullanılan bu ürün son 15 yıldır Avrupa ülkelerinde de çok yaygın olarak kullanılır hale geldi (Ülkemizde de var).

Küçük bez torbalar içerisinde bulaşık makinesi, çamaşır makinelerinde pratik olarak kullanılıyor,  Sabun ve şampuan olarak ta çok yaygın.  Gıdaların özellikle sebze ve meyvelerin soap nut sıvısında 10-15 bekletilmesiyle üzerlerinde bulunan zararlı kimyasal ve kalıntıların arındırılmasını sağlıyor. Yani GIDALAR İÇİN TEMİZLEME VE DETOKSİFİKASYON sağlıyor.  Anlayacağımız bu ve benzeri birçok doğada bulunan ürünler bizlere ve çevreye kesinlikle zarar vermiyor.

İnsanoğlu er ya da geç bu zararlı kimyasallardan vazgeçecek ve gene doğaya, doğal ürünlere dönecektir. Sarımsak, soğan özütünden, istiridye, midye, yumurta kabuğundan, Limon, Greyfurt çekirdeğinden, washnut – soap nut yaprakları ve meyvesinden, doğadan toplanılıp üretilen yararlı mikroorganizmalardan vb. elde edilen organik deterjan ve dezenfektanları veya nano teknoloji ile üretilebilen doğal, organik ürünleri kullanacaktır. Şimdilik doğal ürünler kimyasal ürünlere kıyasla daha pahalı olmasından dolayı çok fazla rağbet görmese de, doğa, insan sağlığı ve çevrenin parayla ölçülemeyeceğini bize anlatmaktadır.

Bir sonraki adımda ise kimyasal Dezenfektanlar (Biyosidal ürünler) yerine Doğal, Organik Dezenfektanları da kullandırmalıyız. ( Bu konuyla ilgili makalemi aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.)

https://issuu.com/cateringguidedergisi/docs/cg-edergi_65

Doğaya, Doğala dönmenin zamanı çoktan geldi, ancak bizler teşvik edersek gelecek nesillere sağlıklı ve temiz bir dünya bırakabileceğiz.

KAYNAKLAR

https://www.ttb.org.tr/

https://www.ensonhaber.com/kimyasal-kalinti-anne-sutunde-bile-var-2012-04-17.html

https://issuu.com/cateringguidedergisi/docs/cg-edergi_65    MAYIS 2017 CATERİNG GUIDE DERGİSİ “DOĞAL, ORGANİK DEZENFEKTANLAR BİR GÜN MUTLAKA KİMYASALLARIN YERİNİ ALACAK !  (M.B.ASUTAY)

www.  SapindusMukorossi.com

Loading

M.Baki Asutay
Latest posts by M.Baki Asutay (see all)
Paylaş :

Comment here