Kategori Dışı

O da yemek, bu da yemek

O da yemek, bu da yemek

Pandemi ve sonuçları, mevsimsel etki, kur üzerinden gelen fiyat artışları ve diğer gündem konu başlıklarımızın sayısını arttırdı. Bu sayımızda biriken konularımızı masaya yatıracağız.

31 Temmuz 2020 tarihine yemek satışlarında % 8 KDV uygulanıyor ve tahakkuk eden vergi, ilgili aydan sonra gelen ayın 26. gününe kadar yatırılması gerekiyordu. Meslektaşlarımızın çoğu birkaç aylık çeklerle faturalarını tahsil etmeye çalışırken, devlet baba ertesi ayın 26. günü alacağını talep ediyordu. Bununla ilgili iki ayrı düzenleme yapıldı. 2020 Mart-Nisan-Mayıs aylarına dair KDV ve Gelir Vergilerinin ödeme sürelerine önce 6 aylık bir öteleme geldi. Şu anda TBMM’de görüşülen yakınlarda çıkması beklenen torba yasa ile bu borçlara yapılandırmanın önü açılmış olacak.

Diğer bir uygulama ise; içlerinde yemeğin de bulunduğu bazı mal ve hizmetlerin KDV oranlarında 1 Ağustos’tan başlamak ve yılsonuna kadar geçerli olmak üzere KDV indirimi geldi. Bu uygulama KDV dâhil hizmet veren perakende sektörlerde enflasyonunun önüne geçebilmek için olumlu olsa da, anlaşmalarını KDV hariç yapan toplu yemek üreticileri için faydadan çok, zararı dokunmaya başladı.

Zira yemekte % 8 olan KDV, % 1’e indirilince, vergi ödemesi çıkması bir yana, işletmelerin devletten KDV alacağı oluşmaya başladı. Devletten KDV iadesi ya da mahsubu yapılamaz mı? Böyle bir imkân olmakla birlikte, tamına yakını KOBİ’den oluşan meslektaşlarımızın birçoğunun, yoğun bürokratik işlem gerektiren iade-mahsup işiyle uğraşabilmeleri mümkün değil. Kısa Çalışma Ödeneği uygulamasında olduğu gibi; şu anda görüşülen torba yasada bu konunun düzenlenmesi ve işletmelerin KDV’den doğan alacaklarının, kolaylıkla diğer vergi borçlarına mahsubu imkânı getirilmesi yerinde olacaktır.

Yaklaşık son on yıldan bu yana ülkemizdeki gıda fiyatları, diğer fiyatlara göre orantısız bir şekilde artıyor. Göç hareketleri, turizm, ihracat, kurlardaki oynaklık, pandemi, mevsimler etkiler, siyaset… Her şey, ama her şey gıda fiyatlarının yükselmesine sebep oluyor. Yine bir rallinin içine düştük. Başta un, margarin, sıvı yağ, tavuk eti ve ithal hammaddeli ürünler olmak üzere fiyatlar hızla tırmanıyor. Böyle devam ettiğinde, yılsonu itibariyle gıda maddeleri artış oranı, diğer ürün ve hizmetlerin katbekat üzerinde çıkacaktır. Meslektaşlarımızın hesaplarını iyi yapmaları ve yaklaşan sözleşme dönemlerinde bunu müşterilerine anlatmaları gerekiyor.

Gıda Kanunumuz; gıdada şekil, bileşim ve nitelikleri itibarıyla yapısında bulunmayan özelliklere sahip gibi veya başka bir ürünün aynısıymış gibi göstermeyi TAKLİT, ürünlere temel özelliğini veren öğelerin ve besin değerlerinin tamamının veya bir bölümünün mevzuata aykırı olarak çıkarılmasını veya miktarının değiştirilmesini veya aynı değeri taşımayan başka bir maddenin, o madde yerine aynı maddeymiş gibi katılmasını da TAĞŞİŞ olarak tanımlamış.

5996 sayılı Veteriner Hizmetleri Bitki Sağlığı Gıda ve Yem Kanunu’nda; 28.10.2020 tarih ve 7255 sayılı yasa ile yapılan değişiklik gereği, insanların sağlığını ve hayatını tehlikeye sokacak gıdaları piyasaya arz edenlere on yıla kadar hapis, taklit ve taşiş ürünleri piyasaya arz edenlere de, fiillerine uygun olarak;

  • Mülkiyetin kamuya geçirilmesi,
  • 2 milyon TL’ye kadar para cezası,
  • 3 bin güne kadar adli para cezası,
  • Sektördeki faaliyetlerine 10 yıla kadar men cezası getirilmiştir.

Ama bazı sektörler o kadar güçlü ki, ürünleri tanımlayan tebliğlere dahi müdahale edip, istedikleri gibi düzenliyorlar. Tebliğde ürün tanımlayıp, kategorilerini de belirleyince taklit veya tağşiş olmuyor sözüm ona…

Örnek mi? Buyurun…

  • Tereyağı ile ilgili tebliğdeki tereyağı çeşitleri: Tereyağı, dörtte üç yağlı tereyağı, yarım yağlı tereyağı, “%…” süt yağı esanslı sürülebilir ürün…
  • Margarinlerle ilgili tebliğdeki margarin çeşitleri: Margarin, dörtte üç yağlı margarin, yarım yağlı margarin…

Kardeşim tereyağının, margarinin yarım yağlısı mı olur? Bunların yarısı yağ ise diğer yarısı su demektir. Ha tam yağlısını kullanmışsın, ha yarım yağlısını.

Düz mantık “tam yağlıdan bir birim kullanacaksan,  yarım yağlıdan iki birim kullanmayı” gerektirir. Ama ihaleye girmişsen ve şartnamede “tereyağı kullanılacak” yazıyorsa, o da tereyağı, bu da tereyağı… Oldu mu? Hayır, olmadı canım… Dev fabrikaların yarım yağlı tereyağı, bilmem % kaç süt yağı esanslı sürülebilir yağ sattığı ülkede, senin köylünün-çiftçinin tereyağı üretebilmesi imkânı yoktur.

Durum bu olunca, Trabzon’un tereyağı ile ünlü bir ilçesinde tereyağı ürettiğini iddia eden fabrika, Avrupa’dan, Arjantin’den krema getirtir. Kanun ve tebliğe uygun proseslerden sonra Trabzon Tereyağı diye sana satar. Devlet eliyle TAKLİT-TAĞŞİŞ budur.

Peynirlerde, sıvı yağlarda, yoğurtlarda, sütlerde, tatlılarda, şarküteri ürünlerinde, dönerlerde, köftelerde, salçalarda, çikolatalarda, ketçap-mayonezde, çayda-kahvede, temel gıdamız ekmekte, baharatta, bakliyatta, her şeyde…

Bir şeyin tebliği var diye TAKLİT-TAĞŞİŞ yok. Tebliği yoksa TAKLİT-TAĞŞİŞ var. Böyle şey olur mu? Bu cezaları kim, kime uygulayabilir? Bu sistem adil gıda üretebilir mi? Adil gıda üreten para kazabilir mi?

Sektörde tam yağlı tereyağı ile yemek yapan da var, yarım yağlı margarinle de, hakiki dana etiyle de, hindi kıyması, tavuk taşlığı ile de, gerçek baharatla da, baharatlı ot-çöple de… Maliyetler artıyorsa, kaliteli yemek aynı fiyatta kalabilir mi?

 

 

 

 

 

 

Loading

Engin Güner
Latest posts by Engin Güner (see all)
Paylaş :

Comment here