Kategori Dışı

Bazı günler; etsiz, tavuksuz mönüler kaçınılmaz görünüyor

Piliç sektörümüz; kalite, güvenirlik, dağıtım, ihracat bakımından ülkemizin gurur vesilelerinden biridir. Zarar görmelerini istemeyiz. Ama bu maliyeti kaldırabilmemiz de mümkün değil. Bu fiyatlar geri gelmediği takdirde,
mönülerimizde piliç etli yemek sayısı giderek azalacak…
Hatta azalmaya başladı bile. Müşterilerimizin kapısını belki şimdilik zam için çalmayacağız. Ama bazı günler; etsiz, tavuksuz mönüler kaçınılmaz görünüyor.

Konularımız birikti.

Piliç eti, toplu yemek mönülerimizde sıklıkla yer verdiğimiz, protein kaynağı ve kırmızı ete göre uygun fiyatı sebebiyle maliyetlerimizi dengeleyen bir üründü. “Üründü” diyorum, çünkü fiyatı son iki buçuk ayda % 50’nin üzerinde arttı. Özellikle piliç but ürünlerinin porsiyon maliyetleri, neredeyse kırmızı etin porsiyon maliyetine geldi.

Konuyla ilgili görüştüğüm sektör temsilcileri, piliç sektörünün pandemiden dolayı 2020’de büyük zararlar ettiğini, lokanta ve restoranların açılma-kapanma süreçlerinin doğru üretim planlamasına imkân tanımadığını, ihracat bağlantıları sebebiyle piyasa taleplerini yeterince karşılanamadığını, bu artışların bir süre daha devam edeceğini ifade etmektedirler.

Meslektaşlarımız, gıda fiyatlarından kaynaklanan olağanüstü maliyet artışlarını maalesef fiyatlarına yansıtamadı. Hepsinin üzerine, piliç etinden gelen ilave maliyeti gıda işletmelerinin taşıyabilmesi mümkün değil. Henüz işyerlerine dönemeyen personelden dolayı piyasadaki yemek talebi yerlerde sürünürken ve iki ay önce yeni fiyata geçilmişken, müşterisinin kapısını zam için çalacak yemek firmasına herhalde kimse hoş gözle bakmaz.

Piliç sektörümüz; kalite, güvenirlik, dağıtım, ihracat bakımından ülkemizin gurur vesilelerinden biridir. Zarar görmelerini istemeyiz. Ama bu maliyeti kaldırabilmemiz de mümkün değil. Bu fiyatlar geri gelmediği takdirde, mönülerimizde piliç etli yemek sayısı giderek azalacak… Hatta azalmaya başladı bile. Müşterilerimizin kapısını belki şimdilik zam için çalmayacağız. Ama bazı günler; etsiz, tavuksuz mönüler kaçınılmaz görünüyor.

İkinci konumuz, sektörün KDV alacakları.

Meslektaşlarımız 2020 Temmuz ayı sonuna kadar yemek satışlarına % 8 KDV ilave ederken, mal alımlarında toptan sebze-meyve, kırmızı et, ekmek ve baı tarım ürünlerinde % 1, genel gıda ürünlerinde % 8, gıda dışı ürünlerde % 18 oranında KDV yüklenmekte, aradaki farkı vergi dairelerine KDV olarak yatırmaktaydı.

2020 Ağustos ayından itibaren yemekteki KDV % 8’den, %1’e indirildi. Sektör eskiden KDV öderken, alacaklı kalmaya başladı. Büyük kısmı KOBİ’lerden oluşan ve tam tasdik sınırın altında kalan meslektaşlarımız bu alacaklarını iade/mahsup edememektedir. Kâr etmeyi zaten unutan sektörün, bir de zoraki KDV fonlaması ortaya çıkınca, başta vergi ve sigorta borçları olmak üzere, işletmeler sıkıntıya düştü.

Sigorta primlerini zamanında ödeyemediklerinden dolayı 5 puanlık indirim teşviklerini kaybettikleri gibi, diğer vergilerden dolayı tebliğ edilen ödeme emirleri ile haciz tehdidi ile karşı karşıya kalmaktalar.

Toplu yemek sektörü olarak, bu konuda herhangi bir iade veya fonlama talebimiz yoktur. Meslektaşlarımızın bu mağduriyetlerinin giderilmesi için 2020 Ağustos döneminden sonra KDV alacağı doğan gıda işletmelerinin, bu alacaklarını hiçbir formaliteye gerek kalmadan, SGK Primleri ve Vergi borçlarına mahsup edilmesi imkânı sağlanması beklentimizdir.

Yazılarımı takip edenler bilirler. Uzun yıllardan bu yana ihtiyacımız olan mevzuata, anayasaya, kanun ve yönetmeliklere sahip olduğumuzu, ancak bunu yerine getirmekle görevli olan erklerin ve idarenin görevlerini yerine getirmemesinden dolayı, sürekli kaybettiğimizi örnekleri anlattım. Özellikle 15 Temmuz’dan önceki yazılarımı tekrar okuduğunuzda, perşembenin gelişini, çarşambadan nasıl belli olduğunu anlattığımız görülecektir.

Son konumuz da, İnsan Hakları Eylem Planı.

2 Mart 2021’de Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen toplantıda; İnsan Hakları Eylem Planı‘nın sunumu bizzat Cumhuraşkanı tarafından yapıldı. 9 Amaç, 50 Hedef ve 393 Faaliyet içeren planın birçoğu anayasa ve kanunlarda da bulunan 11 ilke esas alınarak hazırlandığı ifade edildi.

Önceki yazılarımda da ifade ettiğim gibi bu işin lokomotifi devlet, idare ve kamudur. Vatan sevgisi olmazsa, vazife aşkı olmazsa, liyakat olmazsa hiçbir şey olmaz. Emniyet şeritlerinde ve yollarda çakarlı kamu ve taklitleri terör estirir vatandaş eve-işe gidemez, dava dosyaları 10-15 yıl sürümcemede kalır, devlet kurumlarının telefonları cevap vermez, hürmetkârı olması gerekenler 657 şemsiyesi altına girdikten sonra kamu kurumlarında vatandaşa efendilik-ağalık yapar, kendini ifade etmekten aciz olanlar öğretmenlik yapar, suç gerçekleşmeden önlem alması ve gerçekleştirdikten sonra demir yumruğu indirmesi gereken güvenlik görevlileri sahada olmaza genç-kadın-erkek-yaşlı-hayvan herkes şiddete maruz kalır, akademide bilimin ışığı yerine bürokrasi hakim olursa yol alamayız.

Bizler elimizi taşın altına koymuş, risk alan, istihdam sağlayan, vergi ödeyen, bürokratik prosedürleri yerine getiren gıda işletmecileriyiz. İşlerimizin verimli yürümesi ve işletmelerimizin ayakta kalması için tüm gücümüzle çaba gösteriyoruz. Ticaretin ve sanayinin yüzlerce kolunda, sektörümüzdeki gibi onbinlerce işletmeci var. Ülkemizin kalkınması gelişmesi için çaba sarf ederken, benzer şeylerden şikayet ediyor ve çözüm arıyoruz.

Sadece bir kısmı yukarıda ifade edilen ve kamu tarafından yapılan ya da yerine getirilmemesinden kaynaklanan olumsuzlukların giderilmesi için 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’ndaki zırhların ve iş güvencesinin makul sınırlara getirilmesi, performans değerlendirme sitemine geçilmesi, çalışmayanların ya da liyakatsizlerin uzaklaştırılması, yerine çalışkan liyakat sahiplerinin getirilmesi gerekir.

Loading

Engin Güner
Paylaş :

Comment here