Dünyanın bir başka yerinde böyle bir cami var mıdır bilmiyorum ancak Doğu Karadeniz Bölgesi’nin türkülere ilham vermiş meşhur Gadırga Yaylası’nda böyle farklı ve ilginç bir cami var. Yapılışını 1461 yılı olarak kaydeden kaynaklar; Fatih Sultan Mehmet’in Trabzon’u fethetmek için giderken ordusuyla burada Cuma namazı kıldığı bilgisine yer verirler. O tarihten bu güne burada Cuma günleri açık havada ve yemyeşil çimenlerin üstünde namaz kılınır. Etrafı taşla çevrili bu alanda önceleri sadece minber ve mihrap varken son yıllarda iki tane de minare yapılmış.
Önce ismiyle başlayalım; halk arasında Gadırga olarak bilinen yayla yazılı kaynaklarda Kadırga olarak geçmektedir. Birçok yöre türküsünde adı geçen yaylaya yörede yaşayanlar Gadırga derler. Biz de yazımızda halkın kullandığı adı kullanacağız. Bir başka tartışma konusu da Gadırga’nın hangi ile ait olduğudur. Resmi kayıtlara göre Gümüşhane’nin Kürtün ilçesi sınırları içinde yer alan Gadırga’nın yaşamsal kimliğini ve kültürel oluşumunu Trabzon’un Akçaabat, Tonya ve Beşikdüzü ilçeleriyle Giresun’un Eynesil ve Görele ilçeleri oluşturmaktadır. Gadırga’nın çevresinde bu ilçelere ait yayla obaları bulunmaktadır.
Bölgede geçmişte daha yoğun olmak üzere hayvancılık yapılmaktadır. Yine bölgede fındık bahçeleri ve mısır tarlaları olduğu için hayvanları otlatacak en uygun yerler yaylalardır. Aslında yaylacılık bölgesel bir yaşam gerçeğidir. Bu gerçek zamanla kültüre dönüşerek yeni bir boyut kazanmıştır. Bugün kısmen hayvancılık anlamında yaylacılık yapılsa da kültürel boyutu daha çok bilinmektedir. Hayvanlarıyla yaylaya göç eden yöre insanı ve yaz aylarını yaylada geçirmek isteyenler belirli obalarda güz soğuklarına kadar burada yaşamaktadırlar.
Obalarda yaşayan yaylacılar haftanın belirli günlerinde bir araya gelerek ihtiyaçlarını karşılama amaçlı buluşmalar ortaya gerçekleştirmişler. Daha sonraki yıllarda bu yerlere kır pazarları kurulmaya başlamış, alış veriş yapılır hale gelmiştir. Geçmişte hayvanlarıyla yürüyerek yaylalara giden yöre insanları yayla yollarının yapılmasıyla artık araçlarla yaylalara gitmektedirler. Yine kamyonlarla bu pazarlara mal getirip satmak ve bir mevsim yaylada yaşayan insanların ihtiyaçlarını karşılamak üzere bu pazarların çok genişlediğini görmekteyiz.
Gadırga da aslında böyle bir pazar yeridir. Bu kültürel süreçte farklı gelişmeler de olmuştur. İnsanların eğlence ihtiyacı kendini göstermiş, kemençe ve yöresel türkülerle yapılan yayla şenlikleri doğmuştur. Gadırga aynı zamanda bu şenliklerin yapıldığı yerdir. Kadırga’da pazar kurulması Cuma günlerine denk geldiği için de Cuma namazı kılacak bir yere ihtiyaç duyulmuştur. Duyarlı yöre insanı o güzelim yayla çimenine kıyamamış olacak ki bir cami yapma yerine bir alanın etrafını çevirerek camiye dönüştürmüştür. Üstü açık cami de böylece ortaya çıkmıştır. Fatih’in burada Cuma namazı kıldığı anlatısı da pek uygun düşmüştür.
Ancak bir sorun vardır. Yağmurlu havalarda açık alanda nasıl namaz kılınacaktır? Yöre halkına sorarsanız her yere yağmur yağsa da buraya yağmazmış. Böyle bir inanç oluşmuş halk arasında. Bu yazı için gittiğimiz Gadırga’da üstü açık camide çimenler üzerinde Cuma namazı kılarken iyi bir yağmur yağdığını ve iyi bir ıslandığımızı da yazmak durumundayız. Açık bir havada fotoğraf çektik ancak namaz vakti iyi bir yağmur yedik.
Olayın inanç boyutu bizi çok ilgilendirmiyor ancak Gadırga’nın ilk gittiğim 1986 yılına göre çok değiştiğini söylemek zorundayım. Türkülere konu olmuş Gadırga Yaylası’nın üç yerinden araba yolu yapmışlar ve çimenleri darmadağın etmişler. Yoğun bit yapılaşmayla yaylayı binaya boğmuşlar. Bir de üstü çatılı cami yapmışlar. Benim bildiğim Gadırga türkülerde kalmış. Oy Gadurga Gadırga, cumaan gelmedi mi? sorusuyla dile getirilen özleme cevap verecek bir Gadırga yok artık.
Yayla şenlikleri, otçu göçü gelenekleri kültürel anlamda yapılasa da yaşamsal anlamda ciddi boyutta bir kıyıma uğramış. Gadırga bölgenin en bilinen yaylası, üstü açık camisi belki de dünya da tek… 2300 metre rakımla ve sahile 80 Km oluşuyla, betonlanmış yoluyla kolay ulaşım sağlanan bir yayla olmakla birlikte türkülerdeki özelliğinden çok şey kaybetmiş.
Bununla birlikte meraklıların mutlaka görmesini öneriyoruz.
- Karadenizlinin Vazgeçemediği Damak Tadı …MISIR EKMEĞİ - Kasım 29, 2024
- DÜDEN ŞELALESİ - Ekim 31, 2024
- Karadeniz’in Taze Fasulye Yemekleri - Ekim 7, 2024
Comment here