Hayallerimize dokunmak üzere yine düştük yollara. Bu sefer yolumuz uzun. Kuş uçuşu neredeyse 10.000 km.!
8 kafadar, sabahın erken saatinde Esenboğa Havaalanında buluştuk. İlk durağımız Doha’ydı. Doha Havaalanı acayip büyük bir yer. Zamanımız kısıtlı olunca yürüyen bantların üzerinde bile koştuk. Tık nefes Jakarta uçağımıza bineceğimiz kapıya ulaştık. Bundan sonrası zaten uyuyarak geçti. Şehrimizden ayrıldıktan yaklaşık24 saat sonra Endonezya’nın başkenti Jakarta’ya ulaştık.
Jakarta, Türkiye’den 4 saat öndeydi ve havaalanına indiğimizde sabahın 07:00’siydi. Zaten uçakta fazlasıyla uyumuştuk. Yeni maceramıza başlamayı dört gözle bekliyorduk. Biraz para bozdurup, internet paketi aldık. Artık hazırdık! Havaalanından çıktık.
Dışarıda taksi çağırma uygulaması olan “Grab”ın durağı vardı. Sinan, oradaki görevlilerle konuşup uygulamayı indirdi. İsim olarak görevli gençten adını yazmasını rica etti. Neyse çocuk kırmadı isim olarak “Edi” yazdı. Bizim gideceğimiz yer için araç çağırdı. Sinan’a “Neden kendi adını yazmadın?” diye sordum. “İnternette okudum. Şoförler yabancı isim görünce fazla para istiyorlarmış.” dedi. Gerçekten Gili adalarından dönerken çağırdığımız taksici bizi yabancı görünce, istediği ücreti 2 katına çıkardı. “Seni şikayet edeceğiz.” falan filan deyip binmedik.Sonra vazgeçip ilk yazdığı ücreti aldı. Kısacaçakal Sinan haklı çıktı!
Havaalanı kalacağımız hostele 26 km. uzaktaydı. Ana cadde çok kalabalık olunca şoför bizi arka sokaklardan götürdü. Halkın sefaleti, yoksulluğu, perişanlığı karşısında aracın camlarından bakakaldık. Gördüğümüz,Orhan Kemal’in “Teneke Mahallesi”ydi.Evler 35-40 m2, en fazla 2 katlıydı. Öbek öbek çöpler her yerdeydi. Hem pis kokuyor, hem hastalık yayıyordu. Şehrin ortasındaki nehirden su değil, çöp akıyordu. Maalesef bu pis suda çamaşır yıkayan kadınlar da vardı. Yaşadığımız ilk şokla hostele ulaştık.
Şehri gezmeye başlamadan önce Endonezya’nın geçmişine kısa bir göz atalım. Resmi adıyla Endonezya Cumhuriyeti, 17.000’den fazla adadan oluşuyormuş.Cava adasında bulunandiş ve kemiklerin günümüzde Cava Adamı olarak tanımlanan Homo erectuserectus’a ait olduğu, 700.000 ile 1.000.000 yaşında olduğu tahmin ediliyormuş.Uzun bir zaman boşluğundan sonra4-5 bin yıl önce Malezya halkının gelip adalara yerleştiği ve halkın denizci, tüccar olduğu biliniyormuş. Adalar tarih boyunca Çin, Hindistan gibi ülkelerin ticaret yolu üzerinde bulunduğundan Hintli ve Müslüman denizcilerden etkilenmiş.Bölgesel beylikler ve minik Krallıklar bulunan adalarda,1511 yılından sonra ülkenin kanlı tarihi başlamış. Portekiz, İspanya, Hollanda ve İngiltere tarafından istilaya uğramış, 2. Dünya savaşına kadar Hollanda’nın sömürgesi olmuş. 2. Dünya savaşında Japonya tarafından istila edilmiş. En sonunda 17 Ağustos 1945’te Japonların teslim olmalarıyla bağımsızlıklarını ilan edebilmişler.
Jakarta’nın da üzerinde bulunduğu Cava adasına dönecek olursak,dünyanın en kalabalık adası. Dolayısıyla Jakarta da dünyanın en kalabalık ikinci kentsel bölgesi. Zaten yollar araçlar ve motosikletlerle dolu. Kasklı sürücüler Atom Karınca gibi caddelerden, kaldırımlardan, her yerden akıyorlar.Ulaşacakları yere bir an evvel ulaşmaları için her yol mubah. Onlar için trafik ışığı veya trafik kuralı,yaya kaldırımı, ters yol gibi bir kavram yok. Bu anlattıklarım bütün Asya ülkeleri için geçerli ama burada bir tık daha kötü.
Jakarta’da ilk ziyaret yerimiz şehrin en eski mahallelerinden olan GlodokÇin Mahallesi oldu. Büyük çarşısında dövizlerimizi bozdurduk. Daha sonra 1650 yıllarında inşa edilen ve şehrin en eski tapınağı olan ViharaDharmaBhakti (Kim Tek Le) tapınak kompleksine gittik. Tapınak 2 kere yanmış. İlk olarak 1740 yılında Sömürge Hükümetine karşı çıkan isyanda 5.000 Çinli katledilirken tapınak da yakılmış. İkinci yangınsa 2015 yılında, yanan adak mumlarından çıkmış. O yüzden eski ana tapınaktan pek bir şey kalmasada 3 ayrı bölümden oluşan tapınak şimdi klasik bir Çin tapınağı.
Buradan yürüyerek St. Maria de Fatima Kilisesi’ni, Hollanda Bankasını görüp Fatahillah Meydanına ulaştık.Önce Jakarta HistoryMuseum’agittik. Endonezya genelinde müzeler 09:00-15:00 arasında açık. Hele ki gittiğimizde aylardan ramazandı bu yüzden daha geç açılıp, çok daha erken kapanıyordu.
Gelelim Tarih müzesine; Hollandalı sömürgeciler tarafından şehrin sıcaklığından korunmak için yüksek tavanlı, serin, ferah ve taştaninşa edilmiş. Belediye Binası olarak kullanılıyormuş. Şimdi sömürge dönemi eserleri sergileniyor. Bence en ilginç olanı,girişteki büyük salonda bulunan ressam HarijadiSumodidjojo’nun bitmemiş duvar resmi. Sömürge dönemini anlatmaya çalışmış ancak binadaki yoğun nemden dolayı boya duvara tam nüksetmemiş. Ne yazık ki yarım kalmış. Ressam, Hollandalıların ziyafet sofrasında eğlenirlerken yoksul halkın sefaletini, Hollandalılara karşı direnişlerini, buna karşı Hollandalıların halka uyguladığı vahşeti anlatmaya çalışmış.
Hümanizm ve özgürlük konularında mangalda kül bırakmayan Hollanda, zavallı Endonezyalılara 350 yıl süren kolonileşme ve sömürge döneminde yapmadığını bırakmamış.Müzenin alt katında bulunan küçücük zindanlarında sömürgecilerin adil olmayan yargıçları tarafından yargılanmayı bekleyen tutuklular, açlık, hastalık ve denizin gelgitleriyle hücrelere su dolmasından dolayı ölmüş. Müzenin önündeki kocaman meydanda da mahkûmlar (sözde yargılanan), isyan çıkmasın, halka ibret olsun diye asılıyormuş. Maalesef bu meydanda katliam bile yapılmış.
1722 yılında Hollandalılara karşı ayaklanma çıkartan PieterErberveld’in infaz şekliyse insanlık dışı. El ve ayakları 4 farklı ata bağlanıp, farklı yönlere koşturularak vücudu parçalanmış. Sonra kafası kesilip bir mızrağa saplanmış. “Hain PieterErberveld”yazan bir yazı daevinin kapısının önüne asılmış. Bu yazı ancak 1942 yılında Japon işgalinde, Japonlar tarafından imha edilmiş.
Şimdi Fatahillah Meydanı hiç bu acıları yaşamamış gibi etrafımüzeler ve kafelerle çevrili. Dikkatimi çekense sadece yerli turist ve halkın buraları ziyaret ettiği oldu. Yabancı turist, şehir genelindeyok denecek kadar azdı. Gezdiğimiz her yerde bize hayretle baktılar.
Şehrin bayağı dışında Mini İndonesia’yı da gezdik. Birbirinden ilginç 17.000 adanın örneklemelerini yapmışlar. Sumatra, Sulawesi, Papua adalarına hayran kaldım.
MuseumNasionalIndonesia’yaise bayıldık. Çok büyük bir müze. Arkeolojik, etnografik eserleri barındırdığı gibi sömürge dönemini de kapsıyor. Sergilenenler arasında bana en ilginç geleni, yüzlerce insan dişinden yapılmış gerdanlıktı! Müzenin tamamını gezemedik. Kapanma saatinde bizi resmen ite kaka çıkardılar. Endonezya’da en çok müzelerin açılış kapanış saatlerine sinir oldum.
Asya’nın en büyük camisi İstiklal, hemen karşısında bulunan Jakarta Katedrali ve Monas Anıtı gezdiğimiz yerler oldu.
Jakarta gezimizi böylece tamamlamış olduk. Bir sonraki şehrimiz Yogyakarta’ya trenle geçtik. Yolculuğumuz süresince şehrin varoşlarını, sefaletini, pisliğini uzun süre üzüntüyle seyrettik. Ne zaman yol kırsala döndü, yemyeşil çeltik tarlaları, hindistancevizi, muz ağaçlarını gördük. Köylerde şehirlerdeki gibi sefalet, pislik yok. Her yer pırıl, pırıl. Köylüler, şehirlilerden çok daha zengin ve mutlu.
Ada genelindeyse çok fazla kedi var. Trenle geçtiğimiz köylerden birinin bahçesinde gördüğüm 2 köpek dışında, %99’u Müslüman olan Cava adasında hemen hemen hiç köpek görmedik. Endonezya genelinde rastladığım kedilerinse büyük kısmının kuyrukları kesikti! Kaldığımız 1 ay boyunca her önüme gelene kedilerin kuyruklarını ve köpekleri sordum.
Kediler için verilen yanıtlarda 1)Kuyrukların genetik olarak kısa olduğu, 2)Hinduların kuyrukları yediği, 3)Kedi kuyruğunun uğursuzluk getirdiği 4)Kedinin, sokak kedisi değil sahipli olduğu belli olsun diye kesildiği söylendi.
Köpekler içinseHinduların köpekleri yediği gibi bir açıklama geldi. Ama %99’u Hindu olan Bali Adasında gördüğümüz bir sürü köpek, bu tezi otomatik olarak çürüttü. O yüzden gelen cevapların hiçbirisi bana mantıklı gelmediğinden aklımdaki soruların cevabını öğrenemedim diyebilirim.
Sayfamın sonuna geldik. Gelecek sayımızda Yogyakarta’dakaldığımız yerden devam ediyoruz.
Hayallerinize dokunmanız dileğiyle…
- BaliAdası/ Endonezya (2) - Kasım 1, 2024
- Portekiz Gezi Notları 4 Lizbon ve Sintra - Ağustos 27, 2024
- Portekiz Gezi Notları 3Güneye Doğru - Temmuz 2, 2024
Comment here