İstanbul Boğazı kıyısında birbirine çok yakın iki yerleşim yeri olan Üsküdar ve Beylerbeyi tarihi dokusuyla birbirleriyle yarışırken Beylerbeyi tarihi sarayıyla bir adım önde görünüyor. 1777-1778 yıllarında yapılan Beylerbeyi Camisi de tarihi bir yapı olarak kayıtlara geçse de Beylerbeyi Sarayı muhteşem yapısıyla dikkat çekiyor. Sarayın kendisinden çok dalgaların duvarlarını yaladığı geniş bahçesiyle Boğaz’ın ihtişamlı yapıları arasında yer alıyor. Bahçesinin bir bölümü bugün kapalı olan Deniz Astsubay Okulu’na, bir bölümü de İstanbul Boğazı’na 1973 yılında yapılan köprünün ayaklarının kurulması için alınan Beylerbeyi Sarayı hâlâ büyük olan bahçesiyle ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. İstanbul’u gezdiren Tur şirketleri Beylerbeyi Sarayı’nı gezdirmeden turlarını tamamlamıyorlar.
Aslında bugün ziyaret edilen sarayın yerinde 1832 yılında II. Mahmut tarafından yaptırılan yazlık ve ahşap bir saray vardı. Bu saray uzun ömürlü olmadı. Yapımından 19 yıl sonra 1852 yılında Padişah Abdulmecit’in konakladığı bir sırada sarayda yangın çıktı. Kısmen yanan saray 10 yıl sonra da Abdulaziz’in talimatıyla tamamen yıkıldı. Ziyaretçilerin bugün hayranlıkla gezdiği sarayın yapımına 1863 de başlandı. Sarayın mimarı Sarkis Balyan’dır. Yapımı bir yıl sürdü. 1861- 1876 yılları arasında padişah olan Abdulaziz yazları Beylerbeyi Sarayı ve diğer saraylarda geçirirdi. Avrupa ülkelerinden gelen misafir devlet başkanlarını burada ağırlardı. Osmanlı tahtını devralan II. Abdulhamit’in daha ilk yılında çıkan Osmanlı- Rus savaşında ( 93 Harbi) muhacirlerin bir bölümü burada kalırken savaşta yaralanan askerlerin tedavileri de burada yapıldı.
Mimar Vedat Tekin tarafından 1909 yılında onarımı yapılan Beylerbeyi Sarayı, 33 yıl tahtta kalan II. Abduhamit’in ömrünün son altı ayını ev hapsi olarak geçirdiği ve 10 Şubat 1918 de son nefesini verdiği yer olarak tarihe geçmiştir. Padişahın yatağı bugün ziyaretçilerin kolaylıkla görebileceği bir salonda sergilenmektedir. 1925 yılında bakanlar kurulu kararıyla Milli Saraylar Başkanlığı yönetimine geçen Beylerbeyi Sarayı; 1934 yılında Atatürk’ün davetlisi olarak Türkiye’ye gelen dönemin İran Şahı Rıza Pehlevi’yi ağırlamıştır.
Beylerbeyi Sarayı’nın mimarisi tamamen batı tarzındadır. İki katlıdır. Her katta oldukça geniş salonlar bulunmaktadır ve kat yüksekliği oldukça fazladır. Yüksek pencereler kemerlerle süslenmiş, büyük ve geniş salonun etrafında odalar bulunmaktadır. Birinci kat mermerle döşelidir. Kullanılan ahşap malzemede mükemmel bir işçilik ve sanat vardır. Eşyalar, perdeler ve koltuklar ziyaretçileri adeta büyülemektedir. Yazlık saray olduğu için ısınma sistemi yoktur. Yaşam alanlarının yanında toplantı ve kabul odaları, hizmetlilerin kaldığı bölümleriyle geçmişi günümüze taşımada önemli rol üstlenmektedir. Dışında kullanılan mermer sütunlar yapının ihtişamını artırmaktadır.
Beylerbeyi Sarayı’na giriş 150 TL. Yabancılar için 600 TL giriş ücreti belirlenmiş. Öğrenci 75, 65 yaş üstü ücretsiz. Sadece bahçeye girmek ise 50 TL olarak ücretlendirilmiş. Bazı ziyaretçiler sadece bahçede gezip, kantinden aldıkları çayları yudumlayıp sarayı gezmeden dönüyorlar. Tanıtıcı Türkçe ve İngilizce broşürler vasıtasıyla tarihi yapı hakkında ve geçmişiyle ilgili bilgi sahibi olunabiliyor. Abdulaziz ve Abdulhamit’le ilgili kitaplar ve hediyelik eşyalar satılan bir bölüm var.
İstanbul Osmanlının her döneminde bölgenin değişik yerlerine yapılmış saray zengini bir şehirdir. Padişahların o günkü İstanbul dışında değişik yerlerde, deniz kıyılarında ve orman kenarlarında köşk ve sarayları vardır. Bunlardan birçoğu, özellikle son dönemde yapılanlar günümüze kadar gelmiştir. Son dönem sarayları batı mimarisi tarzında ve yine Avrupalı mimarlara yaptırılmıştır. Her birisi tarihi yaşanmışlıklarıyla ve yapı tarzlarıyla günümüzde ilgi çekmektedir. Her birisinin ziyaretçi sayısı gün geçtikçe artmaktadır.
Bazı ziyaretçiler binaların ihtişamına hayret ederken bazı ziyaretçiler de tarihi geçeklerin yaşandığı yerlerde tarihi solumanın heyecanını yaşamaktalar. Bir İstanbul ziyaretimizde gezdiğimiz Beylerbeyi Sarayı hem yapı ve iç mekân zenginliğiyle dikkatimizi çekerken en fazla da bir padişahın, II. Abdulhamit’in yatağını görmekle yaşadığımız şaşkınlık, üzerimizde derin iz bırakanların başta gelenlerinden oldu.
- Beylerbeyi Sarayı - Mayıs 22, 2025
- Anadolu’da ve Karadeniz’de; YAĞLAŞ - Nisan 16, 2025
- Yürek sıcaklığında bir içecek: ÇAY - Ocak 16, 2025
Comment here