Merhabalar. Biz Türkler bilmeceleri pek severiz. En azından 90’ların dünyasında öyleydi. En büyük eğlencelerden biri bilmecelerin cevaplarını bulmaya çalışmaktı. Size bir bilmece soracağım bakalım bilebilecek misiniz? “ Bilmece bildirmece, ayakaltında kaydırmaca”
Şimdi yazımıza başlayalım…
İş hayatında firmalar arası rekabetin yanında kişiler arası rekabet de bilinen bir gerçek.
Birbirinin yerine geçmek isteyen mi dersiniz, farklı departmanda olmasına karşın sırf çekemediğinden birbirini banyo terliği ile ezmek isteyen mi dersiniz. Günaydın demiyor diye burnu havada etiketini yapıştırandan tutun, dedikodu kazanına bir odun atmadı diye asosyal/psikolojik sorunlu diye damgalanan kurbanlıklara kadar yolu var. Şimdi bunların türevinin karesini alın. Heh… İşte o kadar yolu vardır desek daha doğru olur.
Her insanı aynı fabrikadan çıkmış bedenler üzerine yapışmış ruhlar olarak göremeyiz.
Her insanın mizacı farklı.
“ Ben bir insanı ilk gördüğümde içim ısındı ısındı. Yoksa zor”
“ Başta dalgalı bir ilişkimiz vardı. Sürekli tartışıyorduk. Şimdi ise iki iyi dostuz.”
“ Bana söylediği sözün intikamını ondan alacağım. Burnundan fitil fitil getireceğim”
“Hatalar insanlar için. Ben takılmam öyle şeylere. Unuttum gitti. Hem pişman bir hali vardı”.
Bu davranışsal boyutta oluşan rekabetin bir yansımasıydı. Benim asıl bahsetmek istediğim stratejik boyuttaki rekabet ki yılanın zehri asıl burada ortaya çıkıyor. Aslında hiçbir ilişkisel sorununuz olmadığı hatta bazen aranızın çok iyi olduğunu düşündüğünüz halde sırf koltuğunuzda gözü olduğu için sizi diskalifiye etmeye çalışan tayfa. Neymiş efendim onun poposu layıkmış o koltuğa. Kafaya taktı bir kere, hemen sinsi plan çarkı dönmeye başlar.
Minik bir hikaye:
“Bir kadın evde piton yılanı besliyormuş. Yılan kadına sarılarak uyuyormuş. Yılan birden yemeden içmeden kesilmiş. Kadın şüphelenmiş. Yılanı alıp veterinere götürmüş. Veteriner duydukları karşısında şaşkına dönmüş. Piton aslında yavaş yavaş kadını yemeye hazırlanıyormuş. Yılan kadının vücudunu her çevrelediğinde nasıl sindireceğini hesap ediyormuş. Pitonun yemek yemeyi bırakmasının nedeni de buymuş.”
Size yakın olur öncelikle. Çayını kahvesini kapar gelir yanınıza. Halinizi vaktinizi sorar. Sizinle dertleşir. Sizi önemsediğini ve iyi olmanızı istediğini sanır kanarsınız. Ona içinizi dökersiniz. Bu sırada size kendinizi iyi hissettirecek sözler söyler. Reklamlardır aslında bu. Hani şu Youtube ’da video izlerken köşede beliren “reklamı atla” butonu var ya o cinsten. Ama bir bakmışsınız dalıp gitmişsiniz. Gününüzün nasıl geçtiğini merak eder. Neler yaptığınızı. En son projenizin ne durumda olduğunu.
İş sürecinde ve özellikle toplantılarda sizi izler. Sizi neyin tedirgin ettiğini, sorunlarla nasıl baş ettiğinizi inceler. Hangi durumlarda ecel terleri döktüğünüze bakar. En büyük korkunuz nedir, hangi alanlarda güçlüsünüz, hangi alanlarda zayıfsınız hepsini hafızasına kazır. Sizin güçlü ve zayıf yönleriniz kendisinde ne durumda ona bakar. Şu soruyu sorar kendine:
“ Ben onun poposunun boyutunu bilmesine biliyorum da, o koltukta oturacak popo bende var mı?”
Eksik yönlerini belirler ve geliştirir. Hele ki zayıf olduğunuz alanlarda kendini geliştirmeye önem gösterir. Hani sizi çok sevip çay kahve içen bu arkadaşa özel hayatınızı da anlattıysanız vay halinize. Bu tipler iyi birer karakter analistidir. Sizin karakter yapınızı da çözdükten sonra tebrikler artık avcunun içindesiniz! Sizi nereden vuracaklarını iyi bilirler. İnsanlar zaaflarından vurulurlar. Sizi tam da o zayıf noktanızdan sokar bu yılansı canlı.
Sizinle alakalı konulara sivrilttiği burnunu sokmaya başlar. Sizin çözemediğiniz sorunlara el atar, çözer. Sonra iyi niyetli maskesi takınıp size iyilik yapmış süsü verir. Sonra bu “sözde” iyiliğini büyük koltuklu patronun yanında ballandıra ballandıra anlatmayı kendine borç bilir. Bir bakmışsınız bir toplantıda sizden beklenen cevabı çat diye o vermiş. Neye uğradığınızı şaşırırsınız. Şaşıracak bir şey yok aslında. Sinsirella koltuğunuza daha rahat oturabilmek için poposunu şişirme egzersizi yapıyordur sadece.
Vermiş olduğunuz onca emek bir sinsirella yüzünden bir anda heba olacak diye üzülmeyin. Heba olur mu hiç? Sizin poponuz ile ısıttığınız koltuğa sinsirella oturduğunda üşümesin diyedir tüm yaptıklarınız.
Bilmeceyi birlikte yanıtlandırma vakti geldi sanıyorum.
“Bilmece bildirmece ayakaltında kaydırmaca”: Sinsi İş Arkadaşı
Muz kabukları sandığımız kadar masum değiller. Allah koltuğunuza zeval vermesin.
Bir sonraki sayıda görüşmek üzere, sağlık ve sevgi ile kalın.
- Bizden adam olmaz - Ağustos 31, 2021
- Bilmece bildirmece, ayakaltında kaydırmaca - Haziran 2, 2021
- Biz Büyüyünce “Ben” Olacağız - Mart 17, 2021
Comment here