Gezi

Bin bir rengiyle Datça Yarımadası

Mavi Yolculuk için Bozburun’a geldiğimizde ablam ve kardeşim Datça’daydılar. Pandemi döneminde görüşememiş, hepimiz birbirimizi çok özlemiştik. Nazik davetlerini kabul edip, Karaincir’e gittik. Hem özlem giderdik, hem de binlerce yıllık geçmişi, ve doğasıyla Datça Yarımadası’nı tekrar gezdik.

Yılın 300 günü güneşli olan yarımadayı Halikarnas Balıkçısı şöyle tarif etmiş,  “İklim tam insan boyundadır. Sıcağı da soğuğu da, insan tahammülünü aşmaz”. Bizim de uzun aralıklarla ziyaret ettiğimiz Yarımada vazgeçemediğimiz yerlerden.

Bölge bitki örtüsü açısından zengin. Topraklarındaki renk cümbüşü hiç bitmiyor.

Tarihi

M.Ö. 2.000’lere kadar uzanan tarihinde, önce Karyalılar’ın sonra Dorlar’ın hakimiyetinde kalmış. Dorlar başkentlerini yarımadada kurmuş. Başkent Knidos’un kıyı şeridinde  olması önemli bir ticaret, kültür ve sanat merkezi olmasını sağlamış. Dorlar’dan sonra tarih boyunca pek çok uygarlığı topraklarında ağırlamış. Osmanlı döneminde Sultan 5. Mehmet Reşat’ın onuruna adı Reşadiye Yarımadası olmuş ama Cumhuriyetin ilanından sonra tekrar Datça Yarımadası adını almış.

Knidos

Yarımadadaki gezimize Knidos Ören yeriyle başlayalım. Gittiğimizde bizi hoş bir sürpriz bekliyordu. Bir bale okulu fotoğraf çekimi yapıyordu. Tiyatroyu gezerken bir yandan da onları izledik.

Kentte liman yolu, tapınaklar, kiliseler, evler gibi pek çok önemli yerin gün yüzüne çıkartıldığını, kazıların hala devam ettiğini gördük.

Antik kent önemli ancak deve boynundaki Deniz Fenerinde Datça’nın ünlü gün batımını seyretmek de bir o kadar önemli dedik ve başladık patikadan tırmanmaya. Yarım saat sonra fenere ulaştığımızda gün batmak üzereydi. Güneş kırmızı portakal olmuş aşağıya iniyordu. Güneşin kızıllığı bitene kadar kalıp, telefonlarımızın feneri eşliğinde tepeden indik.

Sarı Liman

Karaincir’in hemen yakınında bulunan Sarı Liman’ınsa ilginç bir hikayesi var! Avrupa’da cüzzamın kol gezdiği zamanda Avrupa Krallarından biri ülkesindeki cüzzamlıları bir gemiye toplayıp, kaptana “Bunları götür ve hepsini denize at.” emrini vermiş. Kaptan vicdanlı bir adammış. Onları ıssız bir koy olan Sarı Liman’a bırakmış. Daha sonra cüzzamlıları merak etmiş. Tekrar koya dönmüş. Bir de ne görsün bölgenin sağlıklı havası ile cüzzamlılar iyileşmiş. Bugünki Emecik Dağı’nın eteklerinde bir köy kurup orada yaşamaya başlamışlar. Şimdiki Emecik Köyü’nün geçmişi o zamanlardan mıdır bilmem. Efsanenin yalancısıyım.

Antik Karya Yolu

Knidos’ta vakti zamanında 70 bin kişi yaşıyormuş yani yarımadada yaygın bir yaşam varmış. Bu izleri takip ederek oluşturulan Antik Karya Yolu’nun Datça etabı, el değmedik plajlarda yüzmek, kızılçam, ardıç, sığla ormanları içinde yürümek, yıldızların altında kamp yapıp ruhunu yenilemek isteyenlerin tercihi oluyor.

Datça Yolları

Yürüyüş yollarını anlatınca aklıma Datça’nın eski yolları geldi. İlk defa 1984 yılında Datça’ya gittik. O zamanlar Marmaris’ten sonra yollar çok dar, virajlı kabus gibiydi. Her gün bir kaza haberi geliyordu. Uçurumdan uçan araçlar ve ölümlü kazalar. Sonra yavaş yavaş yollar genişledi. Bu yıl gittiğimizde yollar artık otoban olmuş, araçlar yağ gibi kayıp gidiyordu. Her Datça yolculuğunda aklıma bu kazalar, kaybolan gencecik yaşamlar gelir. İçim sızlar.

Biraz hüzünlü oldu ama trafik kurallarına uyulması hem kendimizin, hem başkalarının hayatını kurtarıyor.

Yel Değirmenleri

RuDatça Yollarımlar tarafından yapılan Kızlan Yel Değirmenlerinde vakti zamanında buğday öğütülmüş. Şimdi biri restore edilerek turizme açılmış. Diğerleri özel kişilerin mülkleri içinde ziyaret edilemiyor.

Datça Vineyard

Datça Vineyard’ın bulunduğu yel değirmeniyse çiçekler ve zeytin ağaçları arasında.  Gün batımında, terasında şarap içilmesiyle ünlüymüş. Sabah erken uğradığımız halde açıklardı. Bağları ve şaraphaneyi gezebileceğimizi söylediler. Tarihi şarap bölgesindeki bağa hayran kaldık. Şaraphane kısmı da harikaydı. Ödüllü şarapları, imalatları hakkında bilgi verdiler. Ayrılırken şarap satın almayı ihmal etmedik.

Hızırşah

1.400lü yıllarda yaşadığı tahmin edilen Hızırşah isimli din bilgininden adını alan  Mahalleyi ziyaret etmeden önce Hacetevini görelim dedik. Mahalle sakinlerinden araçla gidebileceğimizi öğrenince stabilize yoldan devam ettik. Ancak yeterli işaretleme olmadığından geri döndük.

Biz de mahallenin yakınında bulunan Taksiarhon Kilise’sini ziyaret ettik. İçindeki süslemelerden maalesef bir şey kalmamış. Ziyaretimiz sırasında kilisede bulunan arkeolog Ozan Özalp’ten küçük, taş kilise hakkında bilgi aldık. 2016 yılında restore edilmiş. Şimdi  “Hızırşah Kültür Evi” olarak çeşitli sergi, konser ve toplantılar için kullanılıyormuş.

Kilisenin yanında bulunan İpek Dokuma Atölyesine de uğradık. Yetiştirdikleri ipek böceklerinden dokudukları ipek ürünleri görüp, renklerine, iğne oyalarına hayran kaldık.

Ardından 14. y.y. da Hızır Bey tarafından yaptırıldığı tahmin edilen Hızırşah Cami’sine geçtik. Anlaşılan bu şanslı mahalleden Hızır iki kere geçmiş! Yaklaşık 700 yıllık taş caminin içini hangi akla hizmet sıva yaparak restore etmişler bilmiyorum. Neyse ki mihrabı olduğu gibi bırakmışlar.

Körmen Limanı

Hızırşah’ın yakınında olan Körmen Limanı yarımadanın Ege Denizi’ne bakan kısmında bulunuyor. Limana Bodrum’dan gelen feribotlar yanaşıyor. Son gördüğümden beri çok büyümüş, yat limanı olmuş. Kuzey rüzgarına açık olduğu için denizi her zaman dalgalı. Sörfçüler için ideal.

Eski Datça

Artık Datça’yı gezebiliriz. Datça 3 mahalleden oluşuyor. Reşadiye, Eski Datça ve İskele Mahallesi.

Reşadiye ve Eski Datça dar sokakları, 2 katlı beyaz badanalı taş evleri,  begonviller, badem ağaçlarıyla süslü bahçeleriyle zamanın durduğu yerlerden.

Eski Datça, ünlü şair Can Yücel’in sayesinde daha bir popülerleşmiş.  Gidince ne harikulade bir yer olduğunu görüyor, Can Baba’ya hak veriyorsunuz. Ailesi evini müze olarak düzenlemiş. Fakat sanıyorum, vandalların zarar vermesinden çekindikleri için henüz açılmamış. Evin kapısı şiirler, resimlerle süslü, yaşıyor gibi. Biz de sessizce fotoğraflarımızı çekip, gezimize devam ettik.

İskele Mahallesi

Sahilde olan İskele Mahallesi, Datça’nın merkezi oluyor. Popüler yeme, içme mekanları, hediyelik stantlarıyla göz dolduruyor. Ünlü pazarı Cumartesi günleri kuruluyor.

Plajlar

Yarımadanın akvaryum tadında irili ufaklı 52 tane koyu bulunuyor. Resmi olarak 7 tane mavi bayraklı plajı bulunsa da bence hepsi mavi bayraklı. Aktur, Karaincir, Hayıt Bükü, Palamut Bükü en popüler olanları. Deniz ve güneş eşliğinde yorgunluk atmak, stresten arınmak için ideal yerler.

Yazımızın da sonuna geldik. Datça Yarımadası ile ilgili detaylı videomuza Youtube kanalımızdan erişebilirsiniz. Sağlıkla kalın.

Hayallerinize dokunmanız dileğiyle……

 

 

 

 

Loading

Paylaş :

Comment here