Son yıllarda tüm medya kanallarında hemen her gün ürettiğimiz ve tükettiğimiz gıdalar hakkında kanser başta olmak üzere çeşitli risklere karşı uyarılar yapılmaktadır. Çoğunlukla konunun uzmanı olmayan kişilerin yaptığı yalan yanlış açıklamalarla tüketici şaşkına çevrilmiş, üretilen gıdaların neredeyse tamamına kuşku ile yaklaşan mutsuz, saplantılı insanlar yaratılmıştır. Böyle bir psikoloji içerisinde Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) tarafından 23 Mayıs 2015 tarihinde Elazığ’da “TÜBA-GIDA, BESLENME ve KANSERİN ÖNLENMESİ SEMPOZYUMU” Raporunu okuduğumda, önce bir tüketici ve sonra da besin maddesi üretiminde 50 yılı aşkın bir süredir çalışmış bir Ziraat Yüksek Mühendisi olarak ilgimi çeken ve herkesin bilgilenmesine yardımcı olacak doğru kaynağı bulmaktan mutlu oldum. Bu bilgilerin sizleri de rahatlatacağını umarak, Sempozyum Raporundan aldığım notları köşemde sizlerle paylaşmayı doğru buldum. Aşağıdaki maddelerin birçoğu Prof. Dr. Hakan AKBULUT hocamızın tebliğinden alınmıştır. GDO ile ilgili maddeler Prof. Dr. Hakan YARDIMCI hocamızın tebliği ve tartışma sonuçlarından özetlenmiştir.
Kanser ve Beslenme İlişkisi
- Kanser tek bir hastalık değildir. Karmaşık bir süreç sonunda gelişen bir hastalık grubudur.
Hastalığın gelişmesinde genellikle birden fazla faktör rol oynar.
- Kanser gelişmesini etkileyen faktörler arasında başlıca; genetik faktörler, bağışıklık sistemi, fiziksel aktivite, çevresel faktörler ve diyet faktörlerisayılabilir.
- Kanser, normal bir hücrenin genetik materyalinde yukarıda belirtilen faktörlerin etkisiyle meydana gelen değişiklikler (mutasyonlar) sonucunda kontrolsüz çoğalma ve metastaz yapma özellikleri kazanarak ilerler ve hastanın ölümüne neden olur.
- Kanserin ortaya çıkması için ya da başka bir deyişle hücrelerin bu özellikleri kazanabilmesi için bu özellikleri belirleyen ve kontrol eden genlerde bir takım değişiklikler olması gerekir.
- Mutasyonlar genellikle yukarıda saydığımız kansere yol açan faktörlerin etkisiyle oluşur. Kalıtımsal olarak meydana gelen kanserlerin oranı çok azdır(%5 den az).
- Mutasyonlara başlıca çevresel faktörler, diyet ve beslenme alışkanlıklarından kaynaklanan bazı maddeler yol açmaktadır.
- Kansere yol açtığı kesin olarak gösterilmiş çevresel faktörlerin en başında SİGARA gelmektedir. Günümüzde izlenen kanserlerin yaklaşık üçte birinin sigaradan kaynaklandığı hesaplanmaktadır. Başta akciğer kanseri olmak üzere 20 civarında kanser türünü tetikleyen bir etkendir. Sigara tek başına diyet faktörleri ve beslenme alışkanlıklarından kaynaklanan kanserlerden daha fazla hastalığa neden olmaktadır.
- Kansere yol açtığı gösterilen çevre faktörleri arasında radyasyon ve ultraviyole önemli yer tutmaktadır.
- Kanser riskini artıran çevresel faktörler arasında su ve hava kirliliğini de saymak mümkündür. Ancak bu faktörlerin net olarak kanseri nasıl etkilediği iyi bilinmemektedir.
- Fiziksel aktivitenin az olması bazı kanserlerin gelişmesinde (özellikle meme ve kalın barsak kanserleri) rol oynamaktadır. Özellikle günde 30 dakika egzersizle meme ve kolon kanseri risklerinde %30-40 lara varan risk azalması sağlanabildiği görülmüştür.
- Diyet-kanser ilişkisi;Günümüzde tüm kanserlerin üçte birinin beslenme ile ilişkili olduğu hesaplanmaktadır.
- Doğrudan kanser yaptığı ya da kanserden koruduğu net olarak kanıtlanmış bir besin olmadığı unutulmaması gereken önemli bir noktadır. Diyetteki bazı faktörler kanser hücresi oluşumunu başlatabilirken, diğer bazı faktörler başlamış olan bir kanser sürecini kolaylaştırabilir ya da yardım eder. Diyetteki bazı faktörlerin belli bazı kanser türlerine karşı koruyucu olabileceğine ilişkin veriler vardır.
- Bağışıklık sisteminin zayıf olduğu durumlarda kanser sıklığı belirgin olarak artar.
- Yukarıda sayılan faktörlerin etkisiyle normal bir hücrenin kansere dönüşerek kişiyi hasta etmesine kadar geçen süre kanser türüne bağlı olarak 2-30 yıl arasında değişmektedir. Bu kadar uzun ve çok sayıda faktörün etkili olduğu bir süreçte çok fazla sayıda kimyasalı (zaralı ve/veya koruyucu) içeren diyet gibi bir faktörün etkisini değerlendirirken çok dikkatli olmak gerekir.
- Besinlerin bozulmasını engellemek için alınan bazı önlemler ile besinlerin pişirilme yöntemleri sonucunda kanser başlatabilen bazı maddeler açığa çıkmaktadır.
- Ticari gıdaların dayanıklılığını artırmak için değişik katkı maddeleri eklenmesinin her zaman sakıncalı olduğu söylenemez. Kötü koşullarda saklanan besinlerde üreyebilecek zararlı mikroorganizmalar katkı maddelerinin yaratabileceğinden çok daha fazla hastalık riski taşımaktadır. Örneğin, küf vb. mantarların üremesini engelleyen katkı maddeleri gerçekte kansere karşı bir koruma da sağlar. İşlenmiş et ürünlerine (salam, sosis, sucuk, jambon vb) katkı maddesi katılmadığı zaman oluşabilecek bir bakteri çoğalması başta botulizm gibi öldürücü olabilecek ciddi sorunlara yol açabilecektir.
- Gıdaların kızartılması veya yüksek ısıda (120 C üzerinde) hazırlanması sırasındakanserojen madde olan heterosiklikaminlerin oluşmasına neden olur. Ayrıca et ve balık ürünlerinde tütsüleme işlemi sırasında polistik aromatik hidrokarbonlar oluşturmaktadır.Bunların başta yemek borusu kanserleri olmak üzere bazı kanser türlerini artırdığına ilişkin epidemiyolojik çalışmalar bulunmaktadır.
- Özellikle nişastalı yiyeceklerin (patates cipsleri vb) kızartma dahil yüksek ısıda hazırlanması akrilamid oluşmasına neden olur. Akrilamid kansere neden olan bir kimyasaldır. Ancak toplumda yiyeceklerde oluşan akrilamid ile kanser riskinin arttığını gösteren bir kanıt henüz bulunmamaktadır.
- Yiyeceklerdeki pestisit kalıntılarının kanser riskini artırdığına dair herhangi bir veri bulunmamaktadır. Yüksek dozda maruz kalındığında kanser riskini artırabilen pestisitlerin tarımda kullanılmasına izin verilen dozlarında kanser başlattığına dair veri bulunmamaktadır.
- Tuzlu ve özellikle tuz içeriği yüksek salamura yiyecekler (turşu, asma yaprağı, beyaz peynir vb) kanser (mide kanseri) riski taşımaktadır. Bu tür yiyeceklerin tüketilmeden önce tuzdan arındırılmasında yarar vardır.
- Gıda maddeleri arasında yer alan alkolün kanser başlattığına dair bir hayli veri vardır. Sigara ile birlikte olduğundaalkolün ağız boşluğu ve yemek borusu kanserine yol açma riski çok daha fazla olmaktadır.
- Yağın kanser gelişmesini nasıl kolaylaştırdığına ilişkin net mekanistik veri bulunmamakla beraber, araştırmalar diyetteki toplam yağ miktarının yanı sıra doymuş yağ miktarlarının kanser (kolon, meme ve endometriyum kanserleri) gelişiminde daha önemli olduğunu ortaya koymaktadır.
- Yüksek kalorili diyetin de kanser gelişimini kolaylaştırdığı bilinmektedir.
- Özellikle kırmızı etin kanser riskini artırdığına ilişkin çok sayıda epidemiyolojik çalışma bulunmaktadır. Yapılan çalışmalar, fazla kırmızı et(sağlıklı bir diyette önerilen kırmızı et miktarının 2-3 misli) tüketilmesi ile kolon, meme ve prostat kanseri sıklığının arttığını göstermektedir.Ancak; et tüketiminin az olduğu ülkelerde (ülkemiz dahil) kanser riskinin ön plana çıkarılarak kırmızı et tüketiminin kısıtlandırılmasının önerilmesi genel bir politika olarak doğru bulunmayabilir.
- Obezitenin özellikle meme, kolon ve endometriyum kanseri riskini artırdığına ilişkin çok sayıda çalışma vardır. Buna paralel olarak kilo kontrolünün ve fiziksel aktivitenin bu kanserlere karşı yaşamı uzatıcı etkisi olduğu bilinmektedir.
- Diyet kanserden korur mu? Epidemiyolojik araştırmalar sebze, meyve, tam tahıl, ve baklagillerden zengin diyetle beslenenlerde özellikle ağız boşluğu, yemek borusu, mide, kolon ve akciğer kanserlerinin daha az oranda görüldüğünü ortaya koymaktadır. Bu diyetin koruyucu etkisinin daha çok lif miktarının fazla, yağ oranının az olmasının yanı sıra içerdiği vitaminler, antioksidanlar ve fitokimyasallara bağlı olabileceği düşünülerek, bu besinlerin hepsinin (muntazaman) tüketilmesi önerilmektedir.
- Beyaz et kanserden korur mu? Diyetteki proteinin kırmızı et yerine beyaz et ve tahıl ürünlerinden karşılanmasının kansere karşı koruyucu olabileceğine dair veriler bulunmaktadır.
- Ülkemizde gıda-beslenme ve kanser ile ilgili yanlış ve doğruluğu bulunmayan ve kasıtlı olarak yayılan bilgiler son yıllarda artmıştır. Bu konuda ilgili kurumların (Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Radyo Televizyon Üst Kurulu, Bilim Bakanlığı, Reklam Kurulu) bilim adamlarıyla işbirliği yaparak insanlarda oluşan yanlış algıların önlenmesi gerekmektedir.
- GDO ile ilgili olarak bilim insanlarının GDO’yu destekleyen ve karşı olan iki tarafı da irdelemesi gerekmekte ve bu alanda çok detaylı çalışmaların yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
- GDO’lu gıda ürünlerinin etiketlendirilmesi gerekmektedir. GDO’lu ürünlerin tüketiminde; GDO’lu ürünlerin geliştirilmesinde kullanılan vektörlerin veya vektörlerde bulunan antibiyotik-direnç genlerinin tüketiciye aktarılması, GDO trans genleri tarafından kodlanan proteinlerin alerjenik etkisi ve toplumsal kaygılar mevcuttur.
- GDO’ların insan ve çevre sağlığına oluşturdukları risklerin doğru olarak tahmin edilip hesaplanabilmesi için risk faktörlerinin etraflıca tanımlanması ve olası tehlikeli bir durumun ortaya çıkmaması içi önleyici protokollerin geliştirilmesi gerekmektedir.
- GD organizmaların geliştirilmesi ve uygulanmasıyla ilişkili etkisel kararlara varılmadan önce, bu kararların ahlaksal ilkelerle beraber bilimsel verilere dayanması gerekir.
DOKTOR TAVSİYESİ
- Kırmızı eti(özellikle uygun şekilde pişirilmiş olmasına dikkat ederek) ve hayvansal yağları az tüketin.
- Günde 5 porsiyon çiğ ya da az pişmiş meyve sebze tüketin.
- Lifli gıdaları bol bol tüketin.
- Balık tüketiminizi artırın. (kirli su havuzları ve çevre kirliliğinin olduğu deniz kıyılarında yetiştirilmemiş olması koşuluyla)
- Tuzu ve tuzlu yiyecekleri az tüketin.
- Şekeri ve şekerli yiyecekleri az tüketin.
- Tam tahıl ürünlerini, kahverengi pirinç vb. ürünleri tercih edin.
- Kızartmalardan mümkün olduğu kadar uzak durun. Kızartma yapacaksanız bitkisel yağları veya zeytinyağını tercih edin. Tereyağını kızartmada kullanmayın.
- Alkollü içeceklerden uzak durun ya da tüketimini azaltın.
- Sigaradan ve sigara içilen yerlerden uzak durun (yazarın notu, bu maddeyi ben ekledim! Orijinal metinde her nedense yer almamış)
Sağlıklı bir diyet kanser riskini ve kalp hastalıkları başta olmak üzere birçok hastalık riskini azaltabilir.
Tüm okurlarıma sağlıklı bir ömür geçirmelerini dilerim.
- İhracat kısıtlaması üretimi nasıl etkiledi - Ekim 31, 2024
- İhracat kısıtlaması ne durumda - Ekim 7, 2024
- Ülke nüfusu 85, kazan mevcudu 93 milyon - Ağustos 27, 2024
Comment here