Son 20 yılda yüzlerce yeni üniversite ve bölüm açıldı. Bir sürü meslek lisesi var. Ama neredeyse tüm sektörler aynı şeyi söylüyor; “ara eleman bulamıyoruz”.
Ara elemandan derken neyi kastediyoruz? Ara eleman derken kastedilen personel türü; işletmelerinin faaliyet konuları ya da amaçlarını gerçekleştirmek için çoğunlukla hareketli olarak ve bedeniyle iş yapan, yerine getirilen görev ile ilgili olarak beceri ve teknik bilgi sahibi kişilerden bahsediyoruz.
Ara elemanlar, kimler? Avrupa Birliği mesleki eğitim konusunda, Avrupa Mesleki Yeterlilikler Çerçevesi ile bu alanı düzenlemiş. 8 ayrı seviyeye göre yeterlilik kriterleri oluşturmuş ve buna göre mesleklerin yeterlilik düzeylerini belirlemiş. Yetkinlik düzeyine göre seviyelerin artışını öngörmüş. 1. seviyeyi en düşük, 8. seviyeyi en yüksek olarak belirlemiştir.
Bu normlara göre; 6. seviye meslekte ustabaşılık, mesleki akademik eğitimde lisansa denk gelirken, 7 ve 8. seviyeler ise lisansüstü ve doktora olmak üzere sadece akademik yeterlilikleri içermektedir.
Ülkemizdeki temel ve en büyük sorunlardan bir tanesi, tam da bu noktada başlamaktadır. İhtiyaç duyulan ara elemanlar 5 ve altındaki seviyelerde personel olmasına rağmen, gençlerimizin büyük bir bölümü lisans bölümüne devam etmekte, üniversite bittikten sonra çoğunlukla iş bulamamaktadır.
4 ve 5. seviyelerde eğitim veren meslek liseleri ile ön lisans programlarının verdikleri eğitimin kalitesi, gençlere kazandırmaları gereken teknik bilgi ve beceri kapasiteleri ayrıca sorgulanması gereken bir konu….
Evet, ülkemizdeki eğitim işletmelerin ihtiyacına göre talep tabanlı olarak yapılmıyor….
Evet, ülkemizdeki lisans eğitimi alan gençlerin sayısı, işletmelerin taleplerinin çok üzerinde….
Evet, işletmeler ihtiyaç duydukları ara elemana bulamıyorlar….
Peki bütün suç eğitimi planlayamayan, gereği gibi eğitim veremeyen kurumlar ile ara eleman olarak çalışmak istemeyen gençlerde mi? Bizler, işletmeciler olarak gençlerin neden ara eleman olarak çalışmak istemediğini düşünüyor muyuz? “Gençler tembel, yorulmak istemiyor, masa başında oturmak istiyor” deyip, kendimizi avutuyor ve sürekli söyleniyoruz.
Son 20-30 yılda çok şey değişti. Bilgisayar, internet, tv, telefon, sosyal medya… Tüm bunlara ve zamanın ruhuna bağlı olarak, insanlar ve çalışan profili de değişti. Dünya artık küçücük bir köy… Bilgi akışı çok hızlı… Etkileşim çok fazla… Başta gençler olmak üzere, insanlar evde, işte ya da dışarıda daha iyi şartlar altında zaman geçirmek istiyorlar. Peki, işletmeler bu taleplere ne kadar karşılık verebiliyor.
Büyük sermayeli işletmeler ile uluslararası dev firmalar, insan kaynakları konusunda farklı yaklaşımlar sergileyerek, bu beklentileri önemli ölçüde karşılayabiliyorlar. Ancak ülkemizdeki işletmelerin büyük kısmı KOBİ ve bunların da ağırlığı 3-5 kişi çalıştıran küçük işletmelerden oluşuyor. Böyle bir durumda, gençler sosyal imkânlarını daha iyi gördükleri büyük işletmeleri tercih ediyorlar. Küçük işletmeler ise personel bulamıyor.
Küçük işletmelerin yapılarına göz attığımızda türlü şekillerde karşımıza çıkıyor. Ya sanayi veya ticaret sitelerinde 100-150 m2 dükkan veya atölyeler, sokak aralarındaki ya da caddelerdeki minicik işyerleri veya imalathaneler…. Yemekhane yok, sosyal alan yok, soyunma giyinme odası çoğunlukla yok, iş kıyafeti yok denecek kadar az, duş yapacak yer yok, sıcak su yok, bazılarının tuvaleti bile yok ya da insani şartlardan çok uzak, yazın sıcak, kışın soğuk… Beden gücüyle çalışmak ayrıca bir zorluk…
Sosyal mecralarda, sürekli herkesin mutlu olduğu bir dünya empoze ediliyor. İşletmelerde ise durumlar farklı. Yukarıdaki şartlar her işletme için geçerli olmamakla birlikte, genelde böyle… Beklentileri sürekli yukarıya doğru güncellenen gençleri bu şartlar altında küçük işletmelerde çalıştırmak ne mümkün?
Günümüzde, personel giderleri işletmelerin en yüksek giderlerden… Ancak mesleki bilgileri tam, el becerileri gelişmiş verimli personel işletmeye değer katar, kalite katar, maliyetleri aşağı çeker. Artık patronların işletmelerini ve işletmelerinin bulunduğu ticari bölgeleri yeniden düzenleme zamanı gelmiştir.
Yemek, temizlik, tuvalet, sosyal iletişim insanoğlunun en temel ihtiyaçlarındandır. Ülkemizdeki küçük işletmelerde maalesef bunların hepsi bir arada pek mümkün değil. Bu sürdürülebilir bir durum değil ve tüm sektörler aynı şeyi söylüyorsa, artık değişimin vakti gelmiştir. İşletmelerin; bulundukları sanayi siteleri ya da çarşılarda, personel için farklı alternatifleri içinde bulunduran yeme-içme alanları, soyunup-giyinme alanları oluşturmaları gerekiyor. Çalışanlara yemek ve ara dinlenme için yeterli zaman tanındığı, düzenli ve temiz kıyafet temin edildiği takdirde, iş verimi artacaktır. Sosyal ortam bunların zaten doğal sonucudur.
Eğer okullu gençleri küçük işletmelerimizde ara eleman olarak istihdam etmek istiyorsak, söylenmeyi bırakmak ve zamanın ruhuna uygun olarak, işletmelerimizin şartlarını da revize etmemiz gerekiyor. Bir iş, verimli olarak yerine getirildiğinde, masraflar artmaz, aksine azalır.
Burada bir görev de kamuya düşüyor. Başta Anadolu’daki il ve ilçeler olmak üzere, sürekli küçük sanayi siteleri için yer tahsisi yapılıp, sadece imalat yapacak kadar üniteler öngörülüyor. Ancak bu projelerde cami dışında sosyal alan neredeyse bulunmuyor. Camilerin altılarına ya da üstlerine veya site içindeki merkezi noktalara; merkezi personel giyinme-soyunma odaları, çamaşırhane, yeme-içme alanı mutlaka planlanmalıdır. Bu sayede; kız-erkek demeden, tüm öğrenciler stajlarını buralarda yapabilecek, okul bittikten sonra da bu işletmelerde çalışacak ve ara eleman sorunu ortadan kalkacaktır.
- GÜVENLİ GIDA, GÜVENLİ YEMEK - Kasım 29, 2024
- YENİ NORMAL - Ekim 31, 2024
- Devletimiz güçlüdür. Peki,adil mi? - Ekim 7, 2024
Comment here