Yaşanan doğal felaketler, iklim değişiklikleri, yeni oluşan hastalıklar, kötü niyetli veya bilinçsiz tarım üreticilerinin olumsuz uygulamaları sonucunda tüm dünyada sebze meyve üretimlerinde problemler oluşmaya başladı. Önce toprak hastalandı sonra su sonra da insan ve hayvanlar. Toplu arı, balık, kuş ölümleri kötü günlerin beklediğinin habercisi gibi. Bazı olaylar karşısında “bunlar kıyamet alametleri” diyenler bile oldu. Genetiği değiştirilmiş ve hormonlu ürünler ise başka bir problem.
Tarımda kullanılan ve yasal olan, olmayan zirai tarım ilaçları (pestisit) normal kullanımların çok üst seviyelerinde. Öyle ki ihraç ettiğimiz birçok ürün limit değerlerin çok üstünde diye geri çevrilmekte (geri dönen ürünlerin ise akıbeti başka bir problem, imha edilmesi gerekirken iç piyasaya sunulduğundan bir güzel tüketiyoruz).
“Tarım ilacı’ da dense ‘Pestisit’ bildiğimiz zehir. Soframıza koyduğumuz sebze ve meyvelerdeki pestisitler, kanser, dermatit, endokrin, üreme ve nörodavranışsal bozukluklar, astım gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açıyor. Türkiye’de 300’ün üstünde pestisit imalatında kullanılan aktif madde bulunuyor. Pestisitler, kullanım amacına göre insektisit (böceklere karşı), herbisit (yabani otlara karşı), fungusit (mantarlara karşı), bakterisit (bakterilere karşı), rodentisit (kemirgenlere karşı), akarisit (akarlara karşı), algisit (alglere karşı) olarak sınıflandırılıyor. Kimyasal yapılarına göre ise günümüzde yasaklanmış olan organoklorlu pestisitlerden, orgonofosforlu pestisitlere ve neonikotinidlere varan çok sayıda ticari formülasyon bulunuyor. Genel olarak kalıcı, biyobirikimli ve toksik etkileri olan bu maddeler insan sağlığı üzerine akut ve uzun süreli etkilere yol açıyor.”(11)
Hayat kaynağımız olan içme ve kullanım sularımızda bile pestisitler var. İçme suyu arıtma tesislerine ulaşan sularda saptanan 49 mikro kirleticinin 33’ü pestisit, yani tarım zehri. 16 mikro kirletici, su kaynaklarımızda ciddi zarara yol açıyormuş. Evet, tahmin edeceğiniz üzere bunların 14’ü pestisit. Çevreye ve insan sağlığına dönük toksik ve kanserojen etkileri nedeniyle 1979 yılında yasaklanan bir kimyasal, İstanbul’daki içme suyu kaynağında tespit edilmiş. Yine kanserojen etkisi nedeniyle yarım asır önce yasaklanan “dieldrin” adlı kimyasalın da 2 içme suyu kaynağında var olduğunu görüyoruz. Hatta bir kaynakta yoğunluğu, içme suyu standardını aşacak konsantrasyonda bulunmuş. Yasaklı DDT, hekzaklorobenzen de su kaynaklarında tespit edilen 33 pestisit arasında.(10)
Ülkemizde bir çoğumuz gerek evimizde gerek işletmemizde, bize nasıl olsa bir şey olmaz mantığıyla sebze meyveleri sadece su ile yıkayıp geçiyor bir güzel afiyetle yiyor/yediriyoruz (hatta bazen sadece silmenin yeterli olduğunu düşünüyoruz). İşletmelerin çoğunluğu ise sirke kullanmakla bu işten kurtulacaklarını sanıyorlar. Birçoğu da sıvı/toz, tablet klor ve klor bileşikleri kullanıyor (üzülerek sirkenin de yeterli gelmediği gibi birçok olumsuz etkilerinin de olduğunu tekrar belirteyim). Bkz. “Sirkenin Hijyen Gücü” adlı yazım (9).
2021 yılında en çok rapor edilen gıdalar, Türkiye menşeli ürünlerden kaynaklanıyor. AB üyesi olmayan ülkeler arasında Türkiye 405’i pestisit olmak üzere toplamda 613 bildirimle ilk sırada. Bunu 272’si pestisit kaynaklı olarak toplam 383 bildirimle Hindistan takip ediyor. Üçüncü sırada risk bildiriminin çoğunluğu gıda ile temas eden malzemelerden kaynaklanan 331 bildirimle Çin yer alıyor. AB üyesi ülkeler arasında ise Polonya 381 bildirim ile birinci, Fransa 256 bildirim ile ikinci, Almanya 210 bildirim ile üçüncü sırada.
Rekor seviyelerle tarım zehiri bildirimlerinde birinci sırada gelen Türkiye’nin tarımsal üretim potansiyeli yüksek olmasına rağmen ticari itibarı zarar görüyor.
2021 yılına ait raporda, tehlike ve ürün kategorisine göre yapılan değerlendirmede en çok bildirim yapılan 10 konu başlığının 3’ünde Türkiye’nin adı geçiyor. Sebebi 359 parti meyve ve sebzede pestisit, 57 parti meyve ve sebzede aflatoksin ve 39 parti tohum, kabuklu yemiş ve türevi ürünlerde aflatoksin tespit edilmiş olması.
Tarım ve Orman Bakanlığı AB geçiş sürecinde 200’ün üzerinde, kampanya döneminde ise 27 pestisit aktif maddesinin kullanımını yasakladı. Ancak kampanya talepleri arasında yer alan Dünya Sağlık Örgütü’nün “son derece tehlikeli”, “yüksek seviyede tehlikeli” ve “muhtemel kanserojen” olarak belirlediği 13 aktif maddeden 9’u hâlâ yasaklanmadı. (8)
Bakanlığımızdan bu ürünleri satan yabancı şirketleri korumak yerine kendi halkını çiftçisini korumasını önemle arz ve rica ediyoruz.
Onkolog Doktor Yavuz Dizdar 01 Şubat 2023 ‘de bir programda “Yönetim kurulunda yenen sadece birer dilim portakal yüzünden 3 hocanın zehirlendiğini ve portakalın adli tıp incelemesi sonucunda portakalın içinde ve dışında 20 çeşit tarım ilacı çıktığını bir annenin çocuğuna yararlı olsun diye portakal suyu içirmeye kalktığında ciddi anlamda çocuğuna kimyasal içiriyor demektir.” İfadelerini hayretle ve korkuyla izledim. (1)
Sadece portakal sanmayın birçok sebze meyvede durum ciddi. Başta Parkinson hastalığı ile ilişkilendiriliyor ve birçok hastalığa davetiye çıkartıyor. Pestisitlerin arıları da öldürdüğünü biliyor musunuz? Sularımıza da karışarak çevreninde canına okuyorlar. (Fransa’da içme suyunun 2020’den beri kullanımı yasak tarım ilacıyla(pestisit) kontamine (bulaşma) olduğu belirlendi). (5) Birde bizim Tekirdağ Ergene’yi görseler!
Sağlık Bakanlığı, 2011-2016 yılları arasında kanserden ölümlerin dünya ortalamasının üstünde olduğu Antalya, Ergene ve Dilovası’nda geniş çaplı bir araştırma yaptı. Kanser vakalarında çevre kirliliğinin rolüne ışık tutan çalışmanın sonuçları kamuoyuna açıklanmış değil. Bakanlığın halktan gizlediği çalışmada insan sağlığını tehdit eden pestisitin taze fasulye, biber, hıyar, marul, maydanoz, çilek, erik ve elmada maksimum kalıntı limitlerini çok aştığı ortaya çıktı. Sularda ise yine kanserojen etkisi bilinen hidrokarbon kalıntıları tespit edildi. Araştırmada 1380 gıda ve 1440 su örneği çalışıldı. Gıdalarda 332 farklı pestisitin kalıntısı araştırıldı. Hormonal sistem bozucu olarak nitelenen 106 pestisitin tamamı analiz kapsamındaydı. Kocaeli’nden alınan toplam 283 örneğin yüzde 38’inde, Antalya’dan alınan 572 örneğin yüzde 60’ında ve Ergene bölgesinden alınan 463 örneğin yüzde 14’ünde pestisit kalıntısı tespit edildi. Gıdalarda en çok pestisit kalıntısı çıkan il Antalya oldu. Pestisit kalıntı analizi yapılan 1318 gıda örneğinin yaklaşık yüzde 60’ında pestisit kalıntısı çıkmadı; yüzde 40’ında ise en az bir pestisit olmak üzere 73 çeşit pestisit kalıntısı tespit edildi. (2)
Her ne kadar Bakanlık Pestisit Kalıntısı İddiaları ilgili 06.07.2015 tarihli Basın Açıklaması (7) yaparak kabul etmese de bu konuda yeterince şeffaf davranılmadığı için ayrıca Çevresel Çalışma Grubu (EWG) yapmış olduğu çalışmalarla örtüştüğü için ayrıca yapılan çalışmada bırakın % 40’ı , yüzde 1 çıkmış olması bile durumun ciddiyetini ortaya koyuyor.
Sanki bunlar yetmiyormuş gibi bir de biz tüketici ve yemek üreticileri de sebze meyveleri çamaşır suyu (sodyum hipoklorit) ile dezenfekte ettiğimizi sanarak bir kez daha zehirliyoruz.
Maalesef güzel ülkemizde yasal yani izinli SEBZE MEYVE DEZENFEKTANI YOK.! Ama piyasada yerli, yabancı birçok firma bu ürünleri dezenfektanın (yani biyosidal ruhsat) dışında HİJYENİK ÜRÜN, SON DURULAMA veya TEMİZLEME vb. adı altında yıllardır satıyorlar. Bu durum etik olmamakla birlikte haksız rekabet de sebebiyet veriyor.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca, Türkiye’de piyasaya sunulan çamaşır sularının, gıda ile temasa uygun ürünler olmadığı belirtilerek, bu ürünlerin taze meyve ve sebzelerin yıkanmasında kullanılmasının tavsiye edilmediği bildirildi. Bakanlıktan yapılan açıklamada, son günlerde yazılı ve görsel basın ile internet medyasında yer alan “sebze ve meyvelerin çamaşır suyu ile yıkanabileceğine” yönelik haberlerin yer aldığı hatırlatıldı. Çamaşır sularının, genellikle içeriğinde sodyum hipoklorit bulunduran solüsyonlar olduğu ifade edilen açıklamada, sodyum hipokloritin, antimikrobiyal etki göstermesinden dolayı “dezenfektan” olarak kullanıldığı belirtildi. Klorlu bileşiklerin, genellikle içme ve kullanma sularının dezenfeksiyonunda sıklıkla kullanıldığına işaret edilen açıklamada, şunlar kaydedildi: “Ancak, Birleşmiş Milletler Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ile Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Avrupa Birliği (AB), söz konusu ürünlerin kontrolsüz kullanımında ciddi sağlık risklerine neden olabileceği, sodyum hipokloritin mutajenik etki gösterdiği, kullanımı sırasında diğer bazı organik maddelerle reaksiyona girerek tehlikeli yan ürünlerin oluşmasına neden olabileceği gibi risklerden dolayı meyve ve sebzelerin direkt olarak bu tür ürünlerle dezenfekte edilmesini önermemektedir. Ülkemizde piyasaya sunulan çamaşır suları, gıda ile temasa uygun ürünler değildir ve ürünlerin gerek bileşikleri gerekse konsantrasyonları farklılık göstermektedir. Dolayısıyla bu ürünlerin evlerde taze meyve ve sebzelerin yıkanmasında kullanımı Bakanlığımızca tavsiye edilmemektedir. Evlerimize ulaşan şebeke suları yetkili makamlar tarafından klor ve klorlu bileşikler kullanılarak dezenfekte edildiğinden, Bakanlık olarak meyve ve sebzelerin bu sularla bolca yıkanmasını öneriyoruz.” (3) (09.04.2015 basın açıklaması)
Ancak göz ardı edilen konu ise maalesef normal suyla yıkayarak zirai tarım ilaçlarından kurtulmanın mümkün olmamasıdır.
İşin başka bir üzücü tarafı ise Avrupa ve Amerika Organik Tarım Konseyi tarafından çiğ gıdalarda kullanılması önerilen Süper Okside Sıvı ( Nötral Anolit veya Elektrolize su) ürün ülkemizde üretilmesine rağmen Bakanlığımız tarafından “Kötü Hijyenik Maskeler” denerek izin verilmemektedir. Oysaki bu ürün Dezenfeksiyon etkisi yanında zirai Tarım ilaçlarını da çözme özelliği olan doğal bir üründür.
- B.D.’ de FDA ( Food and Drug Administration, No.178.1010) ve EPA ( Environmental Protection Agency), Almanya’ da ise BAUA (N-26585) tarafından temiz, doğaya, insanlara, hayvanlara ve bitkilere zarar vermeyen, yüksek düzeyli bir dezenfeksiyon ve sterilizasyon ürünü olarak onay almıştır.
- EPA nın , (40 CFR 180.1054) onayı ile çiğ yiyecekler “ Nötral Elektrolize Su” ile yıkanabilir.( EPA : Enviromental Protection Agency – Çevre Koruma Ajansı)
- “ Nötral Elektrolize Su” yun yiyecek hazırlanmasında , yiyecek maddesi ile “direk temasta bulunabileceği “21 CFR 173.315” ile onaylanmıştır.
Bütün bunlara rağmen Bakanlık geçen sene İstanbul Sağlık Bilimleri Üniversitesi Deneysel Tıp Araştırma ve Uygulama merkezi ile “Süper Okside Suyun yaş sebze meyvelerin hasattan tüketiciye ulaşana kadar olan süreçte kayıpların azaltılmasında etkinliğinin araştırılması” hakkında bir çalışma başlattı. Umarız bu çalışma hem dezenfeksiyon hem de zirai tarım ilaçlarından arındırma ile de devam eder.
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın desteğiyle Sağlık Bilimleri Üniversitesi tarafından yaş meyve ve sebzelerin tarladan rafa kayba uğramasının önlenmesi amacıyla yeni proje geliştiriliyor. Kimyasal madde içermeyen yeni ürünün tarımda geniş ölçekli kullanımı test edilecek. Proje tamamlandığında yılda yaklaşık 26 milyon ton yaş meyve ve sebze kaybının önüne geçileceği belirtiliyor. (4)
Esas önemli olan işi başından sıkı tutup pestisit kullanımını denetlemeliyiz. Soframıza kadar geldikten sonra iş işten geçiyor. Zira pestisitler sebze meyvenin %20 oranında iç hücrelerine ulaşıyor. Biz ne kadar dışındakilerden kurtulmak istesek de içine işlemiş olanlardan kurtulmak mümkün değil.
Çevresel Çalışma Grubu (EWG) birçok gıda numunesini inceleyerek pestisit miktarlarını ölçüyor ve sınıflandırma yapıyor. Bu yıl, yani 2023 kılavuzunda, 46 meyve ve sebzenin 46 bin 569 örneğinden elde edilen verileri içeren bir analiz yayınladı.
Analiz sonuçlarına göre:
EN KİRLİ 12 GIDA;
Çilek, ıspanak, lahana, karalahana ve hardal yeşillikleri, şeftali, armut, nektarin, elmalar, üzüm, dolmalık ve acı biber, kiraz, yaban mersini, yeşil fasulye.
EN TEMİZ 15 GIDA;
Havuç, karpuz, tatlı patates, mangolar, mantarlar, kivi, tatlı kavun, kuşkonmaz, bezelye, papatya, soğan, ananas, tatlı mısır ve avokado.
Bizde kendi Bakanlığımızdan bu tür bilgilendirmeleri bekliyor, vatandaşına şeffaf ve doğru bilgiler aktarmasını önemle arz ve rica ediyoruz. Ülkemizde halen üzüm ve zeytin gibi ürünlerde kullanımına izin verilen pestisitlerin tamamen yasak olduğu İtalya, İspanya, Yunanistan ve Fransa gibi ülkeler bu ürünleri nasıl yetiştirilebiliyorsa bizim çiftçimizin de yetiştirebileceğini düşünüyoruz. Tarımda özellikle yasaklı pestisitlerin veya hiç pestisit kullanılmadığı, alternatif teknik, yöntem ve sistemlerinin yaygınlaştırılıp desteklendiği insan, doğa ve iklim dostu tarım sistem ve uygulamalarına geçilmesini talep ediyoruz.
KAYNAKLAR :
- https://www.youtube.com/watch?v=0KTI2SH_Mfc
- https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiyeyi-kanser-eden-urunleri-devlet-gizledi-biz-acikliyoruz-iste-zehir-listesi-958617
- https://ekonomi.haber7.com/turkiye-ekonomisi/haber/1341715-bakanliktan-jet-camasir-suyu-aciklamasi
- CNN HABER – 30.05.2022 11:21 Tarımda yılda 26 milyon ton kaybın önüne geçilecek proje – Son Dakika Flaş Haberler – Sayfa 1
- https://www.odatv4.com/guncel/fransa-da-icme-suyunun-tarim-ilaciyla-kontamine-oldugu-ortaya-cikti-278941
- https://www-ewg-org.translate.goog/foodnews/dirty-dozen.php?_x_tr_sl=en&_x_tr_tl=tr&_x_tr_hl=tr&_x_tr_pto=sc
- https://www.tarimorman.gov.tr/Sayfalar/Detay.aspx?OgeId=66&Liste=BasinAciklamalari
- https://cateringguidedergisi.com/2023/04/24/zehirsiz-sofralar-platformu-uyariyor-tarim-zehirleri-soframizda/
- CATERİNG GUIDE ,Yıl 15 , sayı : 82 MAYIS-HAZİRAN 2019 SİRKENİN HİJYEN GÜCÜ
- https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/gurkan-akgunes/zehir-suyumuzda-6442191
- https://www.diken.com.tr/soframizdaki-zehir-pestisitler/
- İtibar Kaybetmek!Kurumsal İtibar Nedir? - Ekim 31, 2024
- BAKTERİ ÇİFTLİĞİ (SHİT MASTER) - Ekim 7, 2024
- Çöp veAtık Savaşları - Ağustos 27, 2024
Comment here