Kategori Dışı

Tecrübesiz patron aranıyor

Tecrübesiz patron aranıyor

Merhabalar…
Bu makalemi ‘iş tecrübesi’ kavramına işveren olarak farklı açıdan bakmanızı sağlamak için yazıyorum. Umarım amacıma ulaşırım. Kolları sıvadım, ışıkları kapattım. (yazılarımı hep karanlıkta yazarım) bilgisayarımı aldım. Yazmaya başlıyorum. Saat 02:03.(evdekiler çoktan rüyalar âlemine göç etmiş) Bense cin gibiyim. Neyse başlayalım…

Batıl bir inanç vardır. Yeni doğan çocuğun göbek bağını nereye atarsanız çocuk ileride oradan çıkamaz hale gelir. Genelde okula kütüphaneye falan atarlar ki çocuk okusun, eline ekmeğini alsın, kariyer yapsın. Sanırım biri son kuşakta doğan çocukların göbek bağlarının hepsini toplayıp at koşu pistine atmış.

Çocuğa daha oyuncak bebeği elindeyken ödev üstüne ödev veriliyor, sınav üstüne sınav yapılıyor. Çocuğun tek başına çantasını taşımasına imkan yok. O kadar çok defter kitap var ki… Annesi babası olmasa çocuk köşe başındaki okula gidemeyecek.

Lise yıllarına gelindiğinde:  ‘üniversite sınavını kazanınca rahat edeceksin yavrum, az sabır’ diyen teyzelere amcalara ne demeli?  Okunmuş kalem, okunmuş pirinç, okunmuş su. Sonuç… Okumuş ama iş bulamamış biçare mezun…

Üniversite yıllarında mezun olduğunda ne olacağını kimse düşünmez. Ancak son yıl mezuniyet yaklaştığında sirenler çalmaya başlar. Türkiye şartlarında 6 yaşında okula başlayıp (eğer bir aksilik olmazsa) 22 yaşında mezun olursunuz. Ömrünüzün %73’ünü okuyarak geçirmişsinizdir. Bu kadar emek, bu kadar hayal, bu kadar fedakarlık… Küçük yaşlarda bir yerde işe girip bir zanaat öğrenip o yolda ilerleyebilirdiniz. 16 yaşında o işi yapmaya başladığınızı düşünecek olursak 6 yıllık tecrübeye sahip olurdunuz. Ama siz okumayı seçtiniz. Yıllarınızı bu uğurda harcadınız. Artık karşılığını almalısınız.

İş aramaya başlıyorsunuz. Herkes ‘ALANINDA TECRÜBELİ’  eleman arıyor.

O an Ajda Pekkan’ın  “YA SONRA” şarkısının dizeleri canlanır. Bu dizeler üniversiteden sonraki ruh halinizi yansıtır:

“Ne yaparım senden sonra
Acımadan geçer yıllar
Zamanla yalnızlık başlar
Yola çıkar pişmanlıklar…”

İşte şimdi can alıcı noktaya geliyorum. İşverenlere sesleniyorum… Güzel ağabeylerim, yakışıklı ablalarım… Hepiniz tecrübeli elemanlar arıyorsunuz. İyi, güzel, hoş… Her yıl Gıda Mühendisliği bölümünden binlerce kişi mezun oluyor. Herkes tecrübeli eleman arıyorken bu yavrucaklar nerede tecrübe edinecek bunu düşünen var mı? Sizden bu denklemi çözmenizi isteyeceğim:

X5 + (ax-p+c-d)44-(kxy-c)4=?

Çözemediniz değil mi? Çözemezsin tabii ki… Çünkü böyle bir dünya yok.

AKIL YAŞTA DEĞİL ‘FARK’TADIR

İşe alım sürecinde yaşça olgun kişileri tercih ediyorsunuz. Çünkü deneyimli olduğuna ve bu işi yapabileceğine inanıyorsunuz. Size bir hikaye anlatacağım. Bizzat birinci ağızdan dinledim:

“ Bir gün iki arkadaş kahvede oturmuş çay içiyorlarmış. Adamlardan biri 15 yıl boyunca Almanya’da kalmış. Kahvedekilere Almanya’yı anlatıyormuş. Herkes büyük bir heyecan ve merakla onu dinliyormuş. Hayatlarında İstanbul dışına bile nadiren çıkan bu adamlar için Almanya hakkında anlatılanları dinlemek oldukça ilgi çekici gelmiş. Almanya’dan bahsederlerken içeriye iki Alman vatandaşı girmiş. Kahvenin sahibine Almanca bir şeyler söylemeye başlamışlar. Tabii, adam hiç bir şey anlamamış. Hemen Almanya’da 15 yıl boyunca yaşamış adamın yanına sokulup:

– ‘Bir konuş bakalım ne diyorlar’ demiş.

Adam gelmiş Almanlara selam vermiş. Almanlar başlamışlar bir şeyler anlatmaya. Kahvedeki insanlar gerçekten Almanların ne anlattıklarını çok merak ediyorlarmış. Almanlar uzun uzun anlatmışlar. Kahvedekiler, nasılsa 15 yıl boyunca Almanya’da yaşamış arkadaşları durumu anlayacak ve onlara anlatacak diye uzun bir bekleyişe girişmişler. Ama adam sadece ağzı açık bir şekilde Almanlara bakıyor ve hiç bir şey söylemiyormuş. Kahvedekilerden biri dayanamamış adama yaklaşıp sormuş:                                                                                                                   

-Yaa, Allah aşkına iki saattir bu adamlar ne anlatıyorlar böyle?

-Ne bileyim ben…

-Ne demek, ne bileyim? Sen 15 yıl boyunca Almanya’da yaşamadın mı? Yalan mıydı anlattıkların?

– Hayır, hepsi doğru… Ben yıllarca Almanya’da bir Türk fırınında çalıştım. Sabahtan akşama kadar fırındaydım. Akşam eve dönüyordum fakat evim Türk mahallesindeydi. Bu yüzden Almanca bilmiyorum.

Sonra adamın yanındaki arkadaşı Almanlara çat pat Almancası ile bir şeyler söylemiş. Onlara çay ikram edebileceklerini ve onların dilini anlamadıklarını söyleyebilmiş en azından. Sonra Türkçe bilen Alman arkadaşları gelince durum açıklığa kavuşmuş.  Almanlar aslında kalacak yerleri olmadığını ve işe ihtiyaçları olduğunu anlatıyorlarmış. Bir çay içip kahveyi terk etmişler.”

Bu hikâyeyi dinlediğimde çok güldüm. Çünkü bunu anlatan kişi Almanya’da 15 yıl kalan kişinin arkadaşıydı ve sanki fıkraymış gibi anlatıyordu.

Bu hikâye her şeyi açıklıyor aslında. Haftalar, aylar, yıllar… Bunların hiçbir anlamı yok.

Siz de tecrübeyi yıllarla ölçenlerden misiniz? 10 yıllık bir mühendisle mi çalışmak istersiniz yoksa 2 yıllık mühendisle mi?

Akıl yaşta değil ‘fark’tadır. Öyle adam vardır ki 40 yaşına gelmiş ama ne hayata dair bir şey öğrenebilmiş ne de yaşının adamı olabilmiş. 5 yaşındaki çocuğun aklı var. Öyle adam vardır ki daha 20’li yaşlardadır ama düşünceleri ile çalışması ve özverisi ile 40 yaşındaki mühendisi cebinden çıkartır.

Dar kalıp düşüncelerden kurtulun. Ufkunuzu açın ve taze beyinlere kendilerini ispatlaması için bir fırsat verin.

Bundan sonra tecrübeli eleman aramayacaksınız sanıyorum.

Çünkü artık ’TECRÜBESİZ PATRON ARANIYOR

Saygılar, sevgiler…

Loading

Büşra Gülşah Güncü
Latest posts by Büşra Gülşah Güncü (see all)
Paylaş :

Comment here