Kategori Dışı

Ne Doğan’ı tanırım, ne de yengesini

Son günlerde ülkemiz büyük felaketlerle boğuştu. Orman yangınları, sel felaketleri, heyelan v.s Felakettir gelir, insanoğlunu bulur.
Bizim yapmamız gereken geçmiş örneklerinden dersler çıkarıp felaketlerin yıkıcı etkisini azaltmaktır. Örneğin 7,2 şiddetinde ki deprem ülkemizde felakete neden olurken, Japonya’da insanlar günlük yaşantılarına devam ediyor.

Doğa insanoğlunun ortak değeridir.

Doğa cömerttir. İnsanoğlunun ve diğer canlıların bütün ihtiyaçlarını karşılar.
Tohum ekmişsek, karşılığını harman olarak, çekirdek ektiysek orman olarak bize fazlasıyla verir.

Doğa sadece bizim değil, bütün canlı cansız varlıkları içinde barındırır.

Dünyanın bu kadar kalabalık olmadığı zamanlarda insanoğlu ile doğa arasında sessiz bir anlaşma vardı.

Bal üretimi yapan kişiler, peteklerin yakınlarında açığa ballar bırakır. Ayılar yesin peteklere zarar vermesin diye. Günün birinde dışarı bal bırakmaz, kar ettiğini sanırsın. Ayı gelir bütün petekleri mahveder.

Manzarası güzel diye dere yatağına ev yaparsın, balkonda çay içerken dere gelir evini başına yıkar. Kapında ki arabanı da ceza olarak alıp götürür

Günümüzde yaşananlar, insanoğlunun doğa ile inatlaşmasıdır. Yenilen pehlivan güreşe doymazmış denir. İnsanoğlu her defasında dayak yemesine rağmen doğaya saldırmaya devam ediyor.

Doğa kindar değildir ama hakkını da kimsede bırakmaz. Tarih boyunca doğayı bir kalıba sokmak isteyenler olmuştur. Bir süre sonra ise doğa intikamını almıştır.
“İnsan doğduğu yeri neden sever, bilir misiniz? Başka çaresi yoktur da ondan…”

Vizontele filminin unutulmaz repliklerinden biri…

İnsanoğlunun, mecburiyetten sevdiği yerleri daha da güzel yapan anılarıdır. Doğal afetler sadece mal kaybına sebep olmuyor. Yıllardır orada biriken anıları da alıp götürüyor. Mal bir şekilde yerine konabiliyor. Anılar için aynısını söylemek mümkün değil.

Bir Kızılderili atasözü şöyle der.

”Dünya dedelerimizden bize kalan miras değil, çocuklarımıza ulaştırmamız gereken bir emanettir

Emanete ihanet etmeyelim.

Ancak bu konuda çok da iyimser olamıyorum. Aşağıdaki hikâye, ülkemizi yönetenlerin ve büyük çoğunlukta ki insanın doğaya bakışını anlatıyor.
Köylünün biri dağdan kestiği odunları eşeğine yüklemiş köye gelirken önüne biri çıkmış…
“Bu odunları nereden aldın?” diye sormuş

Köylü “Dağdan kestim” demiş

Diğer adam “Sen doğanın dengesini bozuyorsun” diyerek tartışmaya başlamış.
Sonuçta mahkemelik olmuşlar.
Mahkemede, hâkim odun kesen köylüye sormuş
“Doğanın dengesini bozmakla suçlanıyorsun ne diyeceksin.”

Adam boynunu bükmüş “İftira hâkim bey, Ne Doğan’ı tanırım, ne de yengesini” demi

Loading

Dursun Arık
Paylaş :

Comment here