Kategori Dışı

Kiminin pastası bayat, kiminin pırlantası küçük

Hayat herkes için zor. Herkesin derdi başından aşkın. Kiminin pastası bayat, kiminin pırlantası küçük, kiminin de yiyecek ekmeği yok.

Böyle olduğu halde bizler daha da zorlaştırmak için elimizden geleni yapıyoruz. Basitçe çözülecek sorunları büyütmeyi tercih ediyoruz.

Kim bilir, belki bu sayede kendimize mağduriyet yaratmayı tercih ediyoruz. Farkımıza varılsın istiyoruz.

“Temel arabası ile Taksim Meydanında dönüp duruyordu. Aynı trafikçinin önünden beşinci defa geçerken, polis de merak etti ve Temel’i durdurup sordu: – Bir yeri mi arıyorsunuz? Niye meydanın etrafında dönüp duruyorsunuz?
Temel: – Sol sinyal takıldı da…”

“Mal canın yongasıdır” veya “sonradan görme ile gâvurdan dönmenin farkı yoktur.”
Bu sözleri duymayan veya yeri geldiğinde kullanmayan yoktur herhalde.

Atasözleri ve deyimler yüzyıllardan süzülüp gelmiştir. Her defasında da bu kadar olmaz dediğimiz olaylarda hayat bulurlar. Aynen aşağıdaki kıssa da olduğu gibi…

“Çok havalı ve zengin bir avukat, yeni aldığı spor arabasını ofisinin önüne park eder. Ofisteki arkadaşlarına nasıl gösteriş yapacağını düşünerek arabasından inerken, yoldan hızla geçen bir kamyon kapıyı koparır atar.

Avukat derhal cep telefonunu kapar ve polisi arar. Bir dakika içinde polis olay yerine gelir,
tek bir soru sormasına fırsat bırakmadan avukat isterik bir şekilde haykırmaya başlar.
Daha geçen gün aldığı arabası mahvolmuştur ve kaportacı ne kadar ince işçilik gösterse de artık eskisi gibi olmayacaktır.
Avukat nihayet şikâyetini bitirdiğinde, polis bıkkın ve inanamaz bir şekilde başını sallar ‘Siz avukatların bu kadar maddeci olmalarını bir türlü anlayamıyorum’ der, ‘sahip olduğunuz şeylere öyle bağlanıyorsunuz ki, başka bir şeyi gözünüz görmüyor’ ‘Sol kolunuz dirseğin altından kopmuş.
Siz bana kaportacıdan bahsediyorsunuz.’

‘Aman Allah’ım!’ diye bağırır avukat – Rolex ‘im de gitmiş”

Karadeniz insanının pratik zekâsını tartışmasız herkes takdir eder. Söylenen her şeye cevabı vardır. Sadece karşısındaki ile değil, kendisi ile de dalga geçmeyi çok iyi yapar.

İlyas sanki biraz abartmış gibi

İlyas ile Temel karşılıklı oturmuşlar sohbet ediyorlarmış. Konuşma sırasında iş kimin daha zeki olduğuna gelip dayanmış ve birbirine bilmece sormaya karar vermiş. İlk bilmeceyi İlyas sormuş: – “Saridur, kafestedur, öter… Bu nedur, bil bakalım
Temel hemen, “Kanaryadur” cevabını yapıştırmış.
Fakat İlyas hayır anlamında kafasını kaldırır.
Temel, birbiri ardına bütün kuşların adını sayıp döker. Fakat her seferinde İlyas hayır deyince pes etmek zorunda kalır.
İlyas büyük bir sevinç içinde, – ” İnsan hamsiyİ bilmez mİ?” deyince

Temel hemen atılır. – “Hamsi sarı değİldİr ki?”
– “Boyamuşumdur” –
“Kafeste midur?”
– “Koymişumdur”
Temel şaşırır: “Peki hamsi öter mi?”
– “O da aldatmacasıdur .”

Çevremizde olan bunca şeye değil de buna mı şaşırdık

 

Loading

Dursun Arık
Paylaş :

Comment here