Kategori Dışı

Her insan covid’i tadacak mı?

80 yıllık ömrümün son 3 yılını Covid-19 dan saklanarak geçirdim. Düne kadar bu konuda başarılı olduğumu düşünüyordum. Son 4 aydır Erdek’te günümüzün çoğunu açık havada geçirmenin verdiği özgürlükle mutlu mesut yaşarken bir akşam ne olduğumu anlamadan çat kapı Covit’i karşımda hatta kendimi onun kollarında buldum. Ertesi gün PCR testi vasıtasıyla düşman işgalinden emin olarak savunma zırhına bürünmeye çalıştıysam da daha ilk adımda hayal kırıklığına uğradım. Beni telefonla arayan Filyasyon Ekibinden bir yetkili genel durumum hakkında bilgi aldıktan sonra hastaya çorba sorar gibi “İlaç kullanmak istiyor musunuz?” dedi. Tuhafıma gitti ama “Evet” diyerek olumlu yanıt verdim. Telefondaki ses “Şu anda elimizde ilaç yok(!) Müdürlük bize ilaç gönderirse biz size getiririz. 7 gün kendinizi karantinaya alın, nefes almakta zorlanır ve ağırlaşırsanız 112 yi arayın (!) Geçmiş olsun ” deyip telefonu kapattı. Telefon elimde ne yapacağımı bilemeden öylece kalakaldım. Salgın hastalığa karşı arkasına saklanmaya çalıştığım Devlet elbette bu değildi. Ben herhalde baştan beri anlatılanları yanlış algılamışım. Sadece ben mi yanlış anladım. Ya siz nasıl anladınız bilmiyorum ama bu telefon görüşmesinden sonra sağlık sistemine oluşturmaya çalıştığım güven kağıttan bir kule misali yerle bir oldu.

İki gün sonra eşim de Covid’e yakalandı. İkimiz de birbirimizin desteğinde karantina süremizi doldurduk. Zaman zaman sıkıntılı günler ve geceler geçirsek de hamd olsun hastalıkla girdiğimiz mücadeleyi en az hasarla kazandığımızı söyleye bilirim.

Yıllardır Covid-19 ile mücadele konusunda türlü yayınları incelemiş ve saatlerce uzman kişileri dinlemiş olmama rağmen yapılacak işler ve alınacak tedbirler konusunda hala bazı eksiklerimin olduğunu bu süreçte anladım. Virüs her yıl mutasyona uğruyor, aşılar buna paralel olarak 4,5,6… hatırlatma dozlarıyla çoğalmaya devam ediyor, tedaviler, ilaçlar ve mevcut bilgiler giderek hem değişiyor hem de çoğalıyor.

Yaşadığım bu süreç 2005 – 2006 yıllarında Kuş Gribi AI (Avian İnfluenza) salgınında yaşananları hatırlamama sebep oldu. İlginçtir, her iki salgınla ilgili olarak yapılan mücadelede ve halkın tepkilerinde benzer sonuçlar olduğunu gördüm. Kuş Gribi AI ile mücadele süreciyle ilgili olarak yapılan Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesinde yapılan bir araştırma ve anket bulguları (*) raporundan benzerlik açısından ilginç bulduğum birkaç pasajı sizlerle paylaşmak istiyorum.

“Ailelerin AI krizinin nedeni hakkındaki düşünceleri”

“Ankete katılan kişilere Türkiye’de AI salgınının olduğuna inanıp inanmadıkları sorulmuş ve %56’sının Türkiye’de AI salgınının olduğuna inanmadığını, bunun bir komplo olduğuna inandığı ortaya çıkmıştır. Ancak bu oran iller itibariyle önemli farklılıklar göstermiştir. Ağrı’daki üreticilerin %73’ü AI salgınının varlığına inanırken, bu oran Kars’da %67, Erzurum’da %50, Van’da %43, Iğdır’da %25, Ankara’da %22 ve Balıkesir’de %12 olmuştur.”

“Köyde kanatlı hayvan yetiştiren ailelere, AI salgınlarının kriz halini almasının en önemli nedeninin ne olduğu sorulmuştur. Alınan yanıtlara göre, köylü ailelerin %51’i, krizin asıl sorumlusunun medya olduğunu; haberi oldukça abartılı sunarak halkı paniğe sevk ettiğini bildirmişlerdir. Ailelerin %20’si ise, piliç eti ve yumurta üreten firmaları suçlamıştır.  Köylüler, onlardan tavuk ve yumurta satın alması için krizi bizzat firmaların çıkardıklarını düşünmektedir. Kendileri ise krizde hiçbir olumsuz rollerinin olmadığını ifade etmişlerdir.”

“Ailelerin AI ile ilgili bilgi düzey ve bilgi kaynakları”

“Ankete katılan kişilere salgın öncesi AI konusundaki bilgi düzeyleri sorulmuş, %40’ı yeterince bilgiye sahip olduklarını; %17’si çok az bilgilerinin olduğunu, %47’si ise hiç bilgilerinin olmadığını bildirmiştir. Bu istatistikler ilden ile önemli değişiklik göstermiştir Ailelerin %90’ı AI ile ilgili bilgiyi “televizyon”dan elde ettiğini bildirmiştir.”

“Ankete katılan kişilere AI konusundaki bilgi seviyelerini ölçmek amacıyla, hastalıkla ilgili çeşitli sorular sorulmuştur. AI ile ilgili temel sorularda üreticilerin bilgi seviyelerinin oldukça düşük olduğu, 2. soru hariç, üreticilerin sorunun yanıtı konusunda genelde fikrinin olmadığı veya yanlış yanıtladığı görülmüştür.”

“Ailelerin Devletin mücadelesi ile ilgili düşünceleri”

“Anketin yapıldığı kişilere devletin itlaf faaliyetleriyle ilgili diğer görüşleri de sorulmuş ve elde edilen bulgular aşağıda sunulmuştur.”

Tablo3.55. Kırsalda yaşayan ailelerin devletin AI mücadelesi ve yardımları hakkındaki görüşleri

 Çok kötü (%)Kötü (%)Vasat (%)İyi

(%)

Çok iyi (%)Toplam

(%)

Devletin sizi hastalık hakkında bilgilendirme çabası hakkındaki görüşleriniz nelerdir?20,221,411,238,29,0100
Bakanlığın mihrakta hastalıkla mücadele faaliyetlerinin başarısı ile ilgili görüşleriniz nelerdir?13,516,96,746,116,9100
İtlaf için devletin hayvan başına ödediği miktarın yeterliliği konusundaki görüşleriniz nelerdir?23,632,615,722,55,6100
İtlaf için ödemenin zamanında yapılması konusundaki görüşleriniz nelerdir?2,34,518,036,039,3100
Ödeme faaliyetlerinin organizasyonu konusundaki görüşleriniz nelerdir?7,912,414,625,839,3100

“Köyde kanatlı hayvan yetiştiren ailelerin ‘devletin kendilerini hastalık hakkında bilgilendirme çabasıyla ilgili görüşleri’ oldukça farklılık arz etmektedir. %42’si vasatın altında değerlendirirken, %47’si ise bu soruyu vasatın üzerinde olarak değerlendirmiştir.”

“Bakanlığın mihrakta hastalıkla mücadele faaliyetlerini aileler genelde başarılı bulurken (%63), önemli bir kısmı da (%30) başarısız bulmaktadır.”

“AI’nin sosyo-ekonomik etkileri ve köylülerin hastalık ve hastalık kontrolüne bakış açılarını ortaya koyan oldukça çarpıcı bulgular elde edilmiştir.”

“Halkın hastalık konusundaki bilgisizliği ve bilinçsizliği yanında, bakanlığın itlafın organizasyonundaki aksaklık ve kusurları, hayvanların en az %8’inin itlaf edilememesine; %11’inin de yetiştiricinin kendisi tarafından itlafın gerçekleştirilerek daha da riskli bir durum yaratıldığını ortaya koymaktadır.”

Araştırma ve anket bulguları, köylü ailelerin AI salgını konusunda yeterli bilgi ve bilince sahip olmadığını, hastalığın varlığına genelde inanmadığını, bunu entegre piliç ve yumurtacı firmaların komplosu olarak algıladıklarını ortaya koymuştur. Diğer taraftan söz konusu ailelerin eğitimi açısından en etkili olabilecek medya kanalının televizyon olduğu da araştırma bulguları arasındadır.

Değerli okuyucular, anket sonuçlarına göre itlafların yapıldığı köylerde yaşayanların %56’sı yaşananlara rağmen Avian Influenza yani kuş gribi hastalığının varlığına inanmıyor ise bu insanları kuş gribi riskinden korumak da öyle kolay olmayacaktır. Bu köylerde yaşayanların %47’si kuş gribi hastalığı hakkında hiç bilgisinin olmadığı belirlenmiş. İnanıyorum ki bu insanlara gerekli bilgiler ulaştırıldığı zaman kuş gribi hastalığının varlığına inanmayanların sayısı çok aşağılara düşmüş olacaktır.

Salgın hastalıkların ortaya çıkışı konusunda üretilen komplo teorileri halk arasında hızla taraftar bulabilmektedir. Salgına karşı piyasaya sürülen aşılar konusunda da aynı şekilde komplo teorilerine inananlar aşı karşıtı aktivistler, aşı uygulamasından beklenen faydanın düşük seviyede kalmasına sebep olabilmektedirler. Halk Devlet tarafından salgına karşı alınan tedbirleri ve maddi destekleri yeterli bulmadığı gibi güvenilir de bulmamakta, kendi başının çaresine bakmak gibi münferit yollara sapmayı tercih etmektedirler.

Kuş gribi AI salgınını önleme çalışmalarında yoğun faaliyet gösteren Tarım ve Orman Bakanlığının ilk iki yıl sonunda duruma hâkimiyet sağlamayı başardığını söylemek mümkündür. 2005-2006 yıllarında Bakanlığın yaptığı çalışmalar ve aldığı sonuçlar durumu izleyen Avrupa Birliği uzmanları tarafından beğeni ve takdirle karşılanmıştır. Düzenledikleri raporda, Türkiye’nin kuş gribi ile mücadele yöntemleri konusunda başarılı buldukları uygulamalarının diğer ülkeler tarafından da benimsenmesini tavsiye etmişlerdir.

Böyle benzer bir deneyime sahip olan Veteriner Hekimlerin hizmetlerinden COVİD-19 ile mücadelede neden yararlanılmamış, veteriner hekimler neden mücadelenin dışında bırakılmıştır bunu anlayabilmiş değilim. Veteriner Hekimlerin değeri bilinmedi de pandemi sürecinde eşini, çocuğunu ve evini ihmal ederek kelle koltukta çalışan Doktorlarımızın ve sağlıkçılarımızın değeri bilindi mi? HAYIR. Şikayet eden doktorlara pişkin bir tavırla kapıyı gösterdik. Nankörlük olimpiyatları yapılsaydı altın madalyaları kimseye kaptırmazdık.

“Her İnsan Covid’i Tadacak mı?” sorusuna cevabım EVET olacaktır. Nasıl ki aşı olsak bile gribe yakalanmayı her zaman ihtimal dâhilinde kabul ediyor isek ve ilaç alırsak 7 günde, ilaç almazsak bir haftada atlatılan sıradan bir hastalık olarak tarif ediyorsak, Covid-19’un da bundan farklı olmayacağını Doktor oğlum Özgür Canoler ifade etmiştir.

 (*) Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi tarafından yapılan araştırmanın adı “Türkiye’de Yaşanan Avian Influenza Krizinin Kanatlı Sektörü, Köy Tavukçuluğu ve Tüketiciler Üzerindeki Sosyo-ekonomik Etkileri” Araştırma Prof. Dr. Cengiz YALÇIN ve ark.2007 tarafından yapılmıştır. Anket çalışması Eylül 2006- Mart 2007 tarihleri arasında, AI salgını nedeniyle karantina önlemlerinin uygulandığı Türkiye’nin Batısı’ndan Balıkesir ili, Doğu İllerinden ise Erzurum Kars, Ağrı, Van ve Iğdır illeri ve İç Anadolu Bölgesi’nden de Ankara ili olmak üzere  7 ilde tesadüfi örnekleme yöntemiyle seçilen toplam  89 hanehalkı üzerinde yüz yüze görüşme şeklinde yapılmıştır.

 

Loading

Yüce Canoler
Paylaş :

Comment here