Sonbaharla birlikte sebze-meyve ve kuru bakliyat fiyatları genelde bir miktar yükselir. Bunun sebebi başta domates gibi yoğun kullanılan tarım ürünlerinin bahçeden, seraya dönmesi ve yeni sezon bakliyat ürünlerinin piyasaya çıkmasından kaynaklanmaktadır. Buna da mevsimsel etki denmektedir.
Sonbahara gireli 2 aydan fazla oldu. Döviz fiyatları yatay bir seyir izliyor. Enerji fiyatları nispeten durgun. İşçilik maliyetleri, yılbaşındaki asgari ücretteki düzenlemeyi bekliyor. Mevsimsel etki ve süt ürünlerindeki artışların dışında, gıda ürünlerinin fiyatlarını artıracak önemli bir değişim söz konusu değilken, fiyatlar sürekli artmaktadır.
Başta gıda olmak üzere, ülkemizdeki perakende ticaretin büyük kısmı ulusal zincir marketler ve dünyada “Discount Market” olarak tanımlanan ve Türkçe karşılığı “İndirim Marketleri” diyebileceğimiz, perakende işletmeleri tarafından karşılanmaktadır. Artık yurdumuzun en ücra köşesinde bile, indirim marketlerine, markasına rastlamak mümkün. Hatta öyle ki, en küçük yerleşim biriminde bile aynı markanın birden fazla şubesi var. Sadece 2 marka, 20 binin üzerinde şubeye sahipken, son 10 yılda % 395 büyüyen indirim market konseptlerinin şube sayısı, bugün itibariyle 42 binin üzerine çıkmış ve toplam perakende pazarında % 79’luk aslan payına sahipler.
Kartellerin en önemli özelliklerinden bir tanesi; piyasaya çeşitli marka ve fiyatlarla ürünler sunarak, piyasayı kontrol altına almaya çalışırlar. İndirim marketlerinin dâhil olduğu ticari topluluklar, aynı zamanda farklı marka ve konseptte mağazalar ve internetten sipariş alan sanal mağazalar ile özellikle pandemi sırasında hızla büyümüşlerdir. Pandemi sürecinde müşterilerin ayağına ürün götüren market zincirleri ile sanal marketçilik yapanlar, market ve paket yemek ürünlerini 7/24 müşterinin ayağına götüren ulusal ve uluslararası tröstler piyasanın büyük bölümüne hâkim oldular.
Paket yemek servislerinin gıda mevzuatımızda bir karşılığı olmadığını, uzun zamandır buradan sizlerle paylaşıyoruz. Bu sefer bu konuya girmeyeceğiz. Girişte de ifade ettiğimiz gibi, gıda fiyatlarındaki artışların sebebini bulmaya çalışıyoruz.
Aralık ayı başında, iktidara yakın çevrelerden, “3 harfliler” olarak tanımladığı başat marketlerin; stokçuluk yaptıklarını, piyasada kartel oluşturarak, fiyatları keyfi olarak arttırdıklarını, buna karşı tedbir alınması gerektiği söylendi. Akıllara “bunda ne tuhaflık var” sorusu gelebilir.
Başta “3 harfliler” olarak tanımlananlar olmak üzere, zincir marketler ve bunların sanal marketleri, mevcut iktidarın döneminde ve iktidarın destekleri ile bu hacimlere ulaştılar. Market patronları ile iktidarın başındakilerin şahsi diyalogları ve birbirine gösterdikleri kolaylıklara dair ses kayıtları herkese açık kaynaklarda mevcut…
Anadolu’nun küçücük kasabalarına üçer-beşer market açıp, küçük esnafa birer birer kepenk kapattırırken, hükümet-mahalli idareler-belediye başkanları “dur” demedi, sınır getirmedi, aksine sorunları olduğunda bire bir ilgili gösterildi, törenlerle ve el ele mağazaların açılış kurdelaları kesildi. Göçmelere ve ihtiyaç sahiplerine yardım olarak, hep “üç hariflilerin” market çekleri dağıtıldı.Piyasayı regüle etmek için ithal edilen etleri yine “üç harfliler” sattı. Başta iktidara bağlı belediyeler ve kamu kurumları olmak üzere, sosyal yardımları halâ “üç harfliler”in market çekleri ile dağıtılmaya devam ediyor. Bunlar piyasada kartelleşirken sessiz kalıp önlerini açanlar, şimdi de şikâyet ediyorlar.
Ülkemizde liberal ekonomik sistem uygulanmakta olup, ticaret özgürdür. Ancak bu özgürlük, isteyenin istediğini yapabileceği anlamına gelmiyor. Anayasamızın 48/2. maddesi “Devlet, özel teşebbüslerin milli ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır” amir hükmünü getirerek, iktidarlara görev vermektedir.
İnsanların sürekli tüketime yönlendirildiği bir konjonktürde; internet üzerinden alınan siparişleri, 24 saat sürekli ve istediği saatte müşterinin ayağına kadar, markette yapılan satışa ilave olarak araç yatırımı, akaryakıt ve personel masraflarına girip, marketteki aynı fiyatla götürdüğünü söyleyenlerin sözleri, ne kadar doğru ve inandırıcı olabilir? Aslında bu giydirilmiş maliyet, tüm müşterilerin üzerine yükleniyor. Aynen paket yemek servislerinde olduğu gibi… Orada da ilave ambalaj, personel, nakliye ve komisyon masraflarına karşın, lokanta ile aynı fiyatta olukları iddia ediliyor. Tüketici mağazaya da, lokantaya da gitse, ürünleri ayağına da getirtse, en yüksek tarifeden para ödüyor. Evlere götürülen market ürünleri ve yemeğin ek maliyetlerini, markete veya lokantaya gidenlere de ödetiyorlar.
Minicik semtlere, hiçbir planlama yapılmadan, yanyana kartel mağazaları açılmasına ses çıkarılmazsa, aynı marketin farklı mağazalarında aynı ürün ve markanın farklı fiyatlarla satılmasına göz yumulursa, yasal altyapısı bulunmaksızın müşterinin ayağına 7/24 teslimata bir norm ve sınırlama getirilmezse; fiyatlar patlar. Küçük esnaf yok olur, ebeveynlerinden habersiz eve sipariş veren çocuklar ve gençler ailenin kaynaklarını israf eder. Ailenin bütçesine ve aileye zarar verir, artan talep fiyat artışlarını, sürekli fiyat artışı da ülkede enflasyon oluşturur. Enflasyonun dünyanın her yerinde sosyolojik sonucu aynıdır. Toplumu kemirir ve ahlâkını bozar.
Ekonominin arz/talep dengesi ya da dengesizliği şöyledir: Talep ve arz dengeliyse, fiyat ve piyasa istikrarı sağlanır. Arz çok, talep az olursa fiyatlar geberir, üretici mağdur olur. Talep çok, arz az ise fiyatlar patlar, enflasyon olur.
Türkiye’de de, talep çok… Ama nasıl? Kartellerin oluşumuna çanak tutulunca, yukarıda da görüldüğü gibi ekonomik açıdan o kadar büyüyüp-güçlenirler ki, üreticiye kendi markalarıyla özel markalı (private label) ürün yaptırıp, devasa lojistik depolar ve üreticilerin depolarında stokluyorlar. Çok büyük miktarlarda siparişler verdikleri için gıda üretim tesislerinin kapasitelerini tamamen doldurup, kendilerine bağladıkları için üreticiler ayrıca mal üretip, piyasaya arz edemez duruma geldiler. Yapılan reklam, kampanyalar ve yeterli bilinç oluşmamış tüketicilerle, talep hep canlı tutuluyor. Onlar da istediği zaman, malı piyasaya çıkarıp, istediği fiyatla mal satıyorlar.
Tüketici olarak her istediğimiz ürünü, her istediğimiz zaman alır ya da ayağımıza getirtmeye devam edersek ya da zam gelecek söylentileriyle yağa, şekere, tuvalet kâğıdına saldırırsak, zamlar ve enflasyon hiç bitmez. Her karnımız acıktığında cep telefonuna sarılırsak, sadece ihtiyaçlarımızı gösteren alış-veriş listesi yapmaz, markete girdiğimizde kırmızılara saldıran boğa refleksi ile hareket edersek, bu zamlar daha çok devam eder.
Zamların sebebi aşırı talep ve devletin yapması gereken yasal düzenleme ve kontrolü yerine getirememesinden kaynaklanmaktadır. Vatandaş olarak talebi frenlendiğimizde, rahatlamaya hep birlikte şahit olacağız.
- YENİ NORMAL - Ekim 31, 2024
- Devletimiz güçlüdür. Peki,adil mi? - Ekim 7, 2024
- Her Şeye Rağmen Yine Vatan - Ağustos 27, 2024
Comment here