Gezi

Cava Adası/Endonezya 2 Yogyakarta

 

Endonezya’nın en turistik yerlerinden biri olan Yogyakarta, sanatın, balenin, batik ve kukla gösterilerinin de merkezi. Halkın değişiyle Cogca.

Gittiğimiz gece Prambanan Tapınağında “Ramayana” balesi varmış. Boş yer olunca derhal bilet alıp Prambanan Tapınak kompleksine doğru yola koyulduk. Işıklandırılmış tapınaklar karşıdan çok etkileyiciydi. Hava yağmurlu olduğu için gösteri içeride yapılsa da Rama, karısı Sita ve Maymun Kral Hanuman bizi kapıda karşıladı.Hep birlikte oyuncularla fotoğraflar çektirdik.

Ramayana  Destanı

Dünya destanları her zaman çok ilgimi çekmiştir. Tüm Asya’yı yüzlerce yıldır etkileyen Hinduizmin temel öğretilerini barındıranRamayanaDestanıysa en çok ilgimi çeken. Hintli denizcilerin Endonezya’ya getirdiği Hinduizm, Cava Adasında biraz değişikliğe uğramış ve Ramayana Destanı da bundan etkilenmiş. 9. veya 10. yy.dayazıldığı tahmin edilen nazım destana,temelde aynı olsa da yerli tanrı ve karakterler eklenmiş, Destandaki şiir ölçüsü Java’da kullanılan kakawine çevrilerek tekrar yazılmış. O yüzden bu yeni destana KakawinRamayana’sı adı verilmiş. Biz de bu destanın bir bölümünü izledik. Dansçıların farklı duruşları, hareketleri, dansları ve mimikleri, kostümleriyle müthişti. Sahne arkasındaki perdede olayları açıklayan yazılar anlamamızı kolaylaştırdı. Konuya biraz ara verelim. Bali’de tekrar bu ilginç destana döneceğim!

SetumbuHill

Yogyakarta’da görülmesi gereken pek çok yer olunca Sinan zaman kaybetmemek için kaldığımız otelden şoförlü araç kiralamıştı. Sabah erkenden geldi ve gün doğmadan ilk durağımız olan Setumbu Tepesine gittik. Buradan pirinç tarlalarının üzerinde oluşan sis ve gün doğumu çok güzel oluyormuş. Hava bulutlu olunca söyledikleri gibi bir manzara göremedik. Yine de orada olmak güzeldi.

ChickenChurch (BukitRhema)

1990’larda yapılmaya çalışılan kilise malum parasızlıktan yarım kalmış. Aslında güvercin şeklinde yapılmak istenmiş ancak halk tavuğa benzetince de adı Tavuk Kilisesi olmuş. Herhangi bir mezhebe bağlı olmayan kilise, şahsına münhasır. Her din için ayrı ibadet yerleri var. Görüp görebileceğiniz en ilginç dini yapı.

MendutBuddhistMonastery (CandiMendut)

Hinduizm ve Budizm ögelerini birlikte görebileceğiniz Budist Manastırı, geniş bir alana yayılmış. Ritüellerin de merkezi haline gelmiş. Örneğin, Buddha’nın aydınlanma günü olan Vesak gününde tören burada başlıyor, Pawon ve Borobudur tapınaklarına yapılan geçit töreniyle sürüyormuş. Hindular için deikinci önemli tapınak olmuş.

BorabudurTapınağı

  1. yy.da yapılmış olan Budist tapınağı şehrin en turistik yerlerinden biri. Bilet almak bile başlı başına sorun. Sağ olsun biletlerimizi Şoförümüz Ari aldı. Saat 9:15’te içerideydik. Ayaklarımıza özel hasırdan sandaletler verdiler. Ayakkabılarımızı, verdikleri özel bez çantalara koyup tapınağa giriş yaptık. 9 katlı tapınak siyah lav taşından yapılmış. Güneşin altında siyah kayaların tepesine tırmanırken resmen piştik. Ama merak ve heyecanla ne olduğunu anlamadık.

Stupa 3 kısımdan oluşmuş. 1. kısım nefsin insana hakim olduğu kısım; 2. kısım nefsin insana kısmen hakim olduğu kısım 3. kısımsa Nirvana yani insanın nefsine hakim olduğu kısım. Tapınağın duvarlarında bu bölümlerle ilgili binlerce rölyef var. Taşlara oyulan rölyefler ince detaylarla dolu. Hristiyanların dini öğretmek için kullandıkları resimler, uzak doğuda rölyeflere dönmüş. Nirvana kısmında bulunan küçük stupaların içindeyse buda heykelleri vardı. Biz en fazla 7. kataçıkabildik. Son 2 kata sadece rahipler çıkabiliyormuş. Çıkabilseydik belki nirvanaya erişebilirdik ama olmadı!

Prambanan Tapınağı

Buradan 1 buçuk saatlik yolculukla Hindu tapınağına ulaştık. Borabudur vePrambanan Tapınak biletlerini kombine alınca rahatlıkla içeri girdik. Borabudur tek büyük bir tapınakken, Prambanan başlangıçta 240 tane küçük tapınakkompleksinden oluşmuş. Yaşanan depremden çok etkilenen bu tapınak kompleksi bayağı hasar görmüş ve pek çoğu yıkılmış. Merkezde bulunan Brahma, Vişnu ve Şiva’ya adanan tapınakların etrafı Ramayana Destanından bölümlerle ilgili rölyeflerle çevriliydi. Tanrıların taşıyıcı hayvanları Nandi, Garuda ve Hamsa’ya adanan tapınaklar, Ana tapınakların etrafında daha küçüktü.

Java’nın evleri

Ertesi gün Ari, bizi erkenden aldı. Yolumuzun üzerindeki otantik evi gezdik. Ahşap evin duvarları yoktu. Çatı direkler üzerine oturtulmuştu. Evin içindeki eşyalarda ahşaptandı. Fakat en ilginci çatısıydı. Çünkü çatının yüksekliği ev sahibinin ne kadar zengin olduğunu gösteriyormuş.

Comblang Mağarası

Yogyakarta’nın en popüler yerlerinden biride bu mağara. Her gün belli sayıda ziyaretçi kabul ediyorlar. Kapıya gelen herkesi almıyorlar. O yüzden günler öncesinden Ari’yle irtibata geçmiş ve biletlerimizi aldırmıştık. Şehre yaklaşık 2 saat uzaklıkta olunca erkenden yola çıktık. Saat 9:30’da ordaydık fakat bizden önce pek çok grup gelmişti. Hemen ayağımıza lastik çizmeler verdiler. Sıraya soktular.

Comblang Mağarası; kayaların yağmur suları ve yeraltı nehrinin yıllarca süren çalışmasıyla aşınarak oluşmuş. Aslında tek bir mağara değil mağaralar sistemi demek daha doğru çünkü 3 bölümden oluşuyor. 1. kısım mağaranın ağzının olduğu yer. Buraya gelenleri sırayla manuel olarak ip inişiyle mağaraya indiriyorlar. 2’şerli gruplar halinde indirdikleri için çok bekledik. En nihayetinde sıra bize geldiğinde heyecanla aşağı indik. Grup tamamlanana kadar bu sefer de aşağıda bekledik. O kadar heyecanlıydık ki beklemek bile bize çok zevkli geldi. Hayranlık ve şaşkınlıkla mağaranın ağzının olduğu obruğu inceledik. Sonunda grup tamamlandı ve yürüyüşe başladık. Mağaranın içindeki yol ise 2. kısmı oluşturuyordu. Başlangıçta çamurlu patikaydı. Ancak sonra bataklığa dönüştü. Rehber eşliğinde karanlıkta karambole yürüyecektik ki yanımızda getirdiğimiz kafa lambalarımızı açıp önümüze baka baka yürümeye çalıştık. Bataklığın içine kayaları yerleştirmişler onların üzerinde yürümek gerekiyor ancak kayalar1) karanlıktan seçilemiyor,2) çamur inanılmaz yapışkan insanın ayağından lastik çizmelerini bile alıyor. Mağaranın bu ikinci kısmındaki hoplaya zıplaya yürüyüş yaklaşık yarım saat kadar sürdü. Sonra başka bir çöküntünün oluşturduğu aydınlık alana geldik. İşte burası mağaranın üçüncü ve son kısmını oluşturuyordu. Işık huzmelerinin görüldüğü,müthiş alandı. Rehberler hepimizin video ve fotoğraflarını çekti. Kayaların tepesinden hayran hayran yukarıda oluşan huzmeleri seyrettik. Fotoğraf çekmelere doyamadık. Yeraltı nehriyse kayaların arasından bir yerlerden doğuyor, gürül gürül akarak başka bir kayalığın arasından kayboluyordu. Sonrasında geldiğimiz yoldan aynı şekilde bata çıka mağara çıkışına döndük. Çıkışta püskürtme tekniğiyle yapılan renkli el izleri vardı. Büyük olasılık yeni yapılmıştı. Yine büyük heyecanla obruktan 10-12 kişinin çektiği iple yukarı çıktık.

Üstümüzdeki çamurları temizledikten sonra kocaman bir yaprağa sarılmış olan pilav, noodle ve tavuktan oluşan yemeklerimizi yedik. Her şey yaprak üzerinde servis edildiğinden bulaşık olarak tek yıkanması gereken çatallar oldu!

Yogyakarta ziyaretimiz ramazan ayına denk gelmişti. Akşamüzeri döndüğümüzde Ari bizi Ramazan çadırlarının kurulduğu yere bıraktı. “Allah’ım, Allah’ım!” diyeceğim. Tüm Yogyakarta oradaydı. Bütün cadde boyunca sağlı sollu yemek tezgahları kurulmuş, herkes yemek alıyor ve iftarı bekliyordu. Dikkatimi çekense mangal yerine et, tavuk ve balıkları pürmüz ateşinde pişirmeleri oldu.

Son günümüzü, şehir merkezini gezmeye ayırmıştık. İlk durağımız Kraton oldu yani Saray. Yogyakarta,Edonezya’nın monarşiyle yönetilen tek şehri. Kralda şehirde olduğu zaman burada kalıyormuş. Kapıda hemen bize rehber verdiler. Sarayın bazı yerlerini gezdirip fotoğraf çekmemize izin verdiler. Dışardan gördüğümüz kadarıyla krallarını seviyorlar. Saray gezisinden sonra hemen arkasında bulunan, sarayın hizmetlilerinin de yaşadığı, batik, boyama gibi el işlerinin yapıldığı labirent gibi sokakları olan bir mahalleyi gezdik. Misk kedilerinin yiyip sonra dışkıladıkları kahve çekirdeklerinden yapılan Luwak kahvesinin olduğu çok şirin bir cafe’de kahve içtik. Kahve eksperi değilim ama gerçekten Luwak kahvesinin aroması, kokusu ve lezzeti farklı. BuradanTamanSari yani Su Sarayına geçtik. Aslında çok büyük bir havuzlu bahçe kompleksiymiş ancak depremlerden yıkılmış. Kralın kendine eş olarak seçmek için cariyeleri seyrettiğihavuz ve kule ziyarete açıktı. Cariyelerin havuzlarını gezdikten sonra Ari’yle buluşup şehre 1 saat uzaklıkta bulunan UllenSentalu Müzesi’ne gittik. Endonezya’nın en iyi müzesiymiş. Bence zayıftı. Fotoğraf çekmek yasaktı. Rehber eşliğinde gezsek de kaçak göçek fotoğraf çektik.

Yogyakarta için ayırdığımız süre bitmişti. Saat 00:30’da trenimiz hareket etti. Güya businessclasstan bilet almıştık. Klimalar deli gibi çalışıyordu. Kat kat giyinip rahatsız bir uyku sonunda sabah 06:00 gibi gözümüzü Malang’ta açtık.

Gelecek sayımızda Malang’ı geziyoruz. Şimdilik hoşça kalın.

Hayallerinize dokunmanız dileğiyle!

 

 

 

Loading

Paylaş :

Comment here