Yazarlar

Hijyenin Kokusu – Misk-İ Amber*

Şimdi hijyenin  kokusu da olur muymuş demeyin. Aslında hepimizin bildiği ve yaşadığı tabiatın kendi kokusu var ya işte o; tabiat kokusu, toprak kokusu diye adlandırılan kendine özgü bir koku, aslında tabiatın hijyen kokusudur. Temizliği ve Hijyeni çağrıştırır. Hani yağışlı bir havanın arkasından ormanda veya kırsal yeşillik bir bölgede gezerken oluşan hafif bir sisin içerisindeki o kendine has tabiat, toprak kokusu. Aslında tabiat kendini temizliyor, yeniliyor. Ortaya çıkan o koku tabiat ananın hijyen, temizlik kokusu. Nasıl diye merak ederseniz yağışlı havalarda gökyüzündeki şimşek ve yıldırımlar denizlere göllere, kırsal alanlara düşer.

Çok yüksek bir elektik akımı okyanus, deniz, göl ve kara parçalarındaki kimyasal bileşikleri parçalayarak havaya klor, klordioksit, ozon, hipokloröz asit, iyot  vb. benzeri bir çok kimyasal ve temiz bir koku yayar. İşte bu kimyasallar hem bulunduğu ortamı hem de gaz fazında havayı hijyenik duruma getirir. Hatta yağmur bulutlarıyla dünyamızı yıkayarak dezenfekte eder. Bizde mis gibi toprak kokuyor diye ciğerlerimize o temiz havayı çekeriz. Ruhumuza huzur ve mutluk verir. Bu duyguları yaşadığınız her koku Hijyenin kokusudur. Bir de ilkbaharda açan çiçek ve ağaçların kokusu var ki ömrünüze ömür katar.  

Hepimiz yaşamak için nefes almak zorundayız. Nefesi almamız iki saniye, vermemiz ise üç saniye sürer. Günde ortalama 23 bin kere tekrarladığımız, beş saniyelik bir işlem hayatta kalmamızı sağlar. Nefes aldığımızda burnumuza sadece hava değil, çevredeki şeylere ait moleküller de girer; bunların bir kısmı da koku molekülleridir. Biz her ne kadar fark etmesek de günde 23 bin kere koklama işlemi yaparız. Kokunun diğer dört duyudan en önemli farkı duygu ve hafıza merkezine direkt erişimidir. 

Daha anne karnında 8 haftalıkken kokuya ilişkin gelişmeler göstermeye başlıyoruz. İçinde uzun süre geçirdiğimiz plasenta sıvısı, anne kokusunu (buna annenin yediğinin içtiğinin kokusu da dahil) hafızamıza kazıyor. Bu nedenle bebek doğduktan sonra annesini tanımak için koku duyusundan faydalanıyor. Bebek doğumla aniden, karanlık ve pes seslerin olduğu bir ortamdan aydınlık ve gürültülü bir ortama geçiş yapıyor. Bu geçiş sırasında içerdeki hayatı ile dışarıdaki hayatı arasında kurabildiği tek bağ, tek ortak nokta koku. Rahat olduğu ortamın kokusu, doğumdan sonra da onu rahatlatıyor; mesela ağlayan bebeklere annenin kokusu sinmiş bir giysi koklatıldığında sakinleşebiliyorlar. ‘  Her insanın kokusu da, parmak izi gibi, tamamıyla kendine özgüdür.’ 

Güzel kokular hepimizi kendine çeker. Mis gibi kokan bir çiçek kokusu, insanın iştahını kabartan güzel bir yemek kokusu, bir taze çekilmiş bir kahve kokusu veya bulunmuş olduğunuz ortamda sizi rahatlatan taze bir koku. Güzel kokunun, insanı ruhsal ve psikolojik açıdan da ferahlattığı bilimsel olarak ispat edilmiştir. Psikolojik durumları değiştirebilirler ve bu değişmeler tedavide kullanılabilir. Güzel bir koku kişiyi canlandırıyor. Coşku, mutluluk, özgüven gibi iyi hissetme duyguları verebiliyor. Tabi terside mümkün. Aşırı terlemiş bir insan kokusu, ağız, ayak kokusu, çürümüş bayatlamış yiyecek kokusu, temizlenmemiş ortam kokusu bizi hemen negatif olarak etkiler.    

Türk tıp tarihinde İbn-i Sina ve Biruni gibi alimler gül kokusunu akıl hastalarının tedavisinde kullanmış ve hafızayı açtığını, belleği güçlendirdiğini görmüşlerdir. Bir Alman araştırma grubu, gül kokulu bir odada uyutulan hastaların zekâ ve algılama seviyelerinin arttığını görmüşlerdir. Bir başka araştırma grubu da gülle beslenen farelerin hafızalarının güçlendiğini ispatlamışlardır. Mevlana’nın “koku gönül gözünü açar” sözü Mesnevi’de sıklıkla kullanılmıştır. İnsanlık tarihi boyunca sevgi ve güzelliğin sembolü haline gelen gülün kokusunun, fiziksel ve metafiziksel alanlarda birçok fayda sağladığı görülmüştür. 

Evimizde, iş yerimizde artık birçok yerde olduğu gibi modern AVM’lerde, restorantlarda, hotellerde hatta bir çok yerin tuvaletlerinde hoş koku verici aparatlar var. Amaç güzel koku ile huzurlu ve mutlu olmamızı sağlamak (Burada amaç kötü kokuyu bastırmak olmamalı , temizlik ve dezenfeksiyon sonrası kullanılmalıdır.) Tabiatın bize sunmuş olduğu binbir çeşit çiçek, bitki ve meyve hatta hayvansal kokular var. İlkbaharın gelişiyle tekrar canlanan doğa o muhteşem renk ve kokularını bizimle buluşturuyor. Güller, lavantalar, sardunya, yasemin, akasya, çam ağacı, hanımeli, reyhan, nane, karanfil, çilek, kayısı, muz kendilerine özgü kokuları bir çoğumuzu mest ediyor.  

 İnsanoğlu kirletmese, müdahale etmese tabiat kendi kendini hem temizliyor hem yenileyebiliyor. Dünya mis gibi güzel kokabilir.  

Tat duyumuzun beş kulvarı var. Oysa biliyoruz ki binlerce farklı lezzetle beraber yaşıyoruz. Burada yapılan bir hata var, lezzete de tat deniliyor. Oysa lezzet tadın da içinde yer aldığı bir karışım. Bu karışımın % 80’ini koku duyusu oluşturuyor. Koku, tat, yiyeceğin ısısı ve dokusu, hepsi bir arada bu lezzet duygusunu oluşturuyor. Burnumuzu kapatarak içmemiz veya yememiz halinde kola ile gazozu, elma ile patatesi ayırmamız imkânsız. Bu da lezzet dediğimiz duygu içinde koku duyumuzun önemini göstermeye yetiyor. Bu duyuya hitap eden dev bir endüstri var. İşlenmiş gıdalar endüstrisi. Portakallı gazoz, vişneli gazoz veya biftek, peynir aromalı cips vs. dediğimizde, aslında tat farkından değil, koku farkından söz ediyoruz. 

Kokular Aristo’dan beri çeşitli sınıflamalara tabi tutulmuştur. Bugün kullanılan en genel sınıflamaya göre kokuları 7 temel kokuya göre sınıflandırmaktayız. Bu kokular keskin, çürük, nane, misk, çiçek, kafur, eter olarak adlandırılmaktadır. 

Dünyanın en güzel kokusu hangi kokudur? Diye soracak olursanız, İsveç’teki Karolinska Enstitüsü ve Oxford Üniversitesi iş birliğiyle yürütülen araştırma, insanların kültürleri ne olursa olsun koku alma konusunda benzer tercihleri paylaştığını ortaya koydu. Sonuçlara göre en hoş koku vanilya olurken onu şeftali takip etmiş. 

Temizlik sektöründe de hijyen kokusu olarak doğal sabun kokusu, taze çiçek kokuları tercih edilirken temizlik takıntıları olan insanlar için ise çamaşır suyu kokusu öne çıkıyor.  Temizlik hastalığı rahatsızlığı (Obsesif kompulsif) aslında farkında olmadan hem kendilerini hem de diğer insanları zehirliyorlar. Gerek evlerde gerekse de çalışma alanlarında kullanılan fazla çamaşır suyu veya çamaşır suyu katkılı deterjan ve dezenfektanlar yıllar sonra hastalık olarak geri dönüyor. Sadece çamaşır suyu değil fazla kullanılan yumuşatıcı kokuları, vücut parfümleri, oda ve ortam parfümleri de aslında bizlere zarar veriyor.  

Bitkisel, hayvansal veya çiçeksi olmak üzere koku kaynakları çok çeşitlidir. Doğal olmayan birçok parfüm sentetik kimyasallar içerir ve bu kimyasallar bazı insanlarda alerjik reaksiyonlara ve solunum sorunlarına neden olabilir. Astım, solunum güçlüğü, baş ağrısı, mide bulantısı, göz ve cilt tahrişi gibi semptomlar, parfüm solumanın zararları arasında en dikkat edilmesi gereken noktalardır. 

Tarih boyunca insanlar güzel kokmaya çalışmışlardır. Tabiattaki kokuları taklit ederek parfümleri icat etmişlerdir. Parfüm kelimesi, hoş bir koku veren, genellikle doğal veya sentetik bileşenlere dayalı, sıvı bir preparat olarak tanımlanmaktadır. Koku kelimesi ise genellikle parfümün içinde bulunan bir bileşen için veya parfüm formülasyonu için kullanılmaktadır. 

Dünyada ilk parfüm üreten insan, Tapputi adında kimyacı bir kadınmış ve ilk kokuyu Mezopotamya, Babil’de mürrüsafi, yağlar ve çiçeklerden üretmiş. Mısır’da, yaklaşık 4000 yıl önce, insanlar parfümleri dini törenlerden cenazelere ve hatta günlük hayatta bile kullanıyorlarmış. 

Parfüm 17. yüzyılda, özellikle Fransa’da o günlerde hijyen oldukça kötü haldeymiş ve hoş olmayan vücut kokularını gidermek için parfüm kullanılıyorlarmış. İngiltere’de parfümler, VIII. Henry ve Kraliçe I. Elizabeth döneminde yaygın olarak kullanılmış. 

Musevilik, Hristiyanlık, İslam gibi bütün dinler, koku duyusunu kurumsal imajlarının bir parçası olarak çok kullanırlar. Musevilikte çok fazla kokulu tütsü tarifi vardır. Hz. İsa’nın doğumunda onu ziyarete giden üç âkıl insanın elindeki üç hediyeden ikisi kokudur: Mür ve Günlük ağacı. Hz. Muhammed’in terinin kokusu “gül kokusu” olarak tarif edilmiştir. 

Gıda sektörü olarak konuya baktığımızda iyi temizlik ve dezenfeksiyon yapılmamış işletmeler kötü kokar. Tabi bu da ürün kalitesini ve çalışmaları, çalışanları etkiler. Sektörün kendine has ürünlerinin kokması normal olmakla birlikte kötü kokuların zararlı mikroorganizmalar tarafından üretildiğini bildiğimizden bu tür kokularla karşılaştığımızda ilk aklımıza gelen o işletmenin Hijyen kalitesinin iyi olmadığıdır. Sizi rahatlatacak hoş kokular duyuyorsanız işte oda Hijyenin kokusudur. Yani temizlik ve dezenfeksiyon yapılmış demektir. 

Gıda sektöründe çeşitli işletmelerin proses hatlarında parfümlü ürün kullanmak yasaktır (Gıda kodeksi gereğince kokunun ürünlere bulaşmaması için). 42 yıldır sektörde olan biri olarak bu konuyu eleştiriyorum. Üretiminiz bittikten sonra (yani açıkta açık bir gıda maddeniz yoksa) hafif, taze kokulu temizlik ve dezenfeksiyon ürünlerinin kullanılmasına izin verilmelidir. Örneğin; bir balık fabrikanızda üretim sonrası ne kadar temizlik ve dezenfeksiyon yaparsanız yapın kendine has kokuyu engellemeniz pek mümkün olmuyor. (Bir de bunu küçük işletmeler, restoranlar, büfeler için düşünün) . En çok kullanılan çamaşır suyu katkılı birçok ürün ağır bir şekilde çamaşır suyu kokuyor. Hele birde yaz aylarında buharlaşmanın etkisiyle ayyuka çıkıyor. Hiç olmazsa hafta sonları yani çalışmanın olmadığı zaman dilimlerinde az parfümlü ürünlerin kullanılmasına izin verilmelidir. Amaç kötü kokuyu bastırmak değil hoş kokulu, temiz ve ferah bir ortam yaratmak olmalıdır.  

Eminim bu koku sizi rahatlatacağı gibi Hijyen konusunda da olumlu düşünmenizi sağlayacaktır. 

Sadece temizlik ürünleri değil, kokulandırılmamış halleri tahmin edilemeyecek kadar kötü kokabilen kişisel bakım ürünleri, yani losyon, krem veya ruj gibi ürünlerde de koku kullanılıyor. Kimse kötü kokulu bir şey almak istemediğinden, bakım ürünleri endüstrisi de bu ürünlerin doğal kokularını önce nötralize ediyor, ardından üzerine hoş bir koku iliştirerek cazip hale getiriyor. 

Aşırıya kaçılmadığı sürece güzel kokular hepimizin hayatını güzelleştiriyor. Atalarımızın dediği gibi her yer“ misk-i amber” olsun.   

KAYNAKLAR 

https://ztbb.org/koku-koku-algisi-parfumler-vedat-ozan/ 

https://www.feyzanesans.com/blog/koku-frekansi.html 

*Misk-i amber kelime anlamı olarak eşi benzeri olmayan çok hoş bir koku anlamına gelir. 

MEHMET BAKİ ASUTAY – CATERİNG GUIDE DERGİSİ,  Yıl 16 , sayı : 90   EKİM-KASIM 2020 ”ÇAMAŞIR SUYU –  EN ÇOK KULLANILAN YERLİ TEMİZLİK ve DEZENFEKTAN ÜRÜNÜ”  adlı yazı sayfa 28-29-30

 

Loading

M.Baki Asutay
Latest posts by M.Baki Asutay (see all)
Paylaş :

Comment here