Kategori Dışı

Atatürk ve Yemek

 

Ben onu da ailemle birlikte tanımaya başladım. Okula başlamadan marşlarımızı, andımızı Atatürk’ün hayatını ve ülkem için yaptıklarını öğrenmiştim bile, böyle büyüdüm.
Köydeki evimizde büyüdüğümde sahiplendiğim ve büyük oda dediğimiz oda da bir portresi vardı hep, Hala da yerinde asılı duruyor.

Okulda her sabah andımızı söylerken gururlandım ve ben söyleyip tüm okulun tekrar ettiği günlerde Yanımda bana gülümsediğini hissederdim.

Fakat kahramanlar yemek yemez diye mi düşünürdüm çocukken bilmiyorum ama ben yemek yediğini hiç aklıma getirmemiştim, çocukken biri bana sorsaydı muhakkak yemez diyebilirdim.

Atatürk ne yerdi, ne severdi, sofraları nasıl olurdu?
Kafam karışık sürekli araştırsam da, okusam da, birileri bir şeyler yazsa ve anlatsa da;
Kendisi çıkıp söylemedikçe emin olamayacağımı biliyorum ama birçok kaynak ve zamanında aşçılığını yapmış kişilerin de söyledikleri aynı yemeklerde buluşuyor.

Keşke kendi sesinden dinlemek nasip olabilseydi…
Atatürk en çok Yağlı Fasulye ‘yi severmiş kendi verdiği isimle.
Biz misafirlere menü hazırlarken daha çok gemici usulü kuru fasulye diyoruz,
Ben ise sadece  ‘ kuru ‘ diyorum.
Hatta her gün hazır bulunurmuş mutfakta ne zaman isteyeceği belli olmadığı için.
Yanında pilav ve ayran.

Ekmekle çok arası olmasa da pilav olmadığında 1-2 dilim fasulyenin yanında yermiş.
Fasulyeleri bir gece önceden ıslatıyoruz içerisine biraz tuz gazını alması için biraz karbonat ekleyerek, suyu aralıklarla değişmeliyiz. Ertesi gün üzerini geçecek kadar suyla kaynatıyoruz üzerinde biriken köpükleri alıyoruz.

Bir tencereye yağı ve yemeklik doğranmış soğanları ekleyip kavuruyoruz biraz salça ekleyerek karıştırmaya devam ediyoruz sonra fasulyeleri suyuyla birlikte ekliyoruz ve pişiriyoruz.
Dilerseniz fasulyelerden önce biber, havuç gibi sevdiğiniz sebzeleri de ekleyebilirsiniz.
Tuz ve baharatları da pişirmenin sonuna doğru ekliyoruz, biraz dinlendirerek yemek daha lezzetli olmasını sağlıyor.

Zübeyde hanımın ellerinden çocukluğu boyunca yediği Selanik usulü böreği de çok severmiş Atam.
Selanik gezimde yediğim börekleri hatırlıyorum da kilolarca alıp getirse miydim yanımda diye düşünmüştüm. Soğanı ve ıspanakları ayıklayıp yemeklik doğruyoruz. Biraz yağ ile geniş bir tavada kavuruyoruz. Ispanaklar yumuşayınca doğradığınız maydanozları ekliyoruz, suyunu çeken ıspanağa biraz şeker ekleyip karıştırıyoruz iç harcımız tamam.

Eriyip soğuyan tereyağını fırın tepsimize sürüyoruz. Yufkayı dışarıya sarkacak şekilde tepsiye
yerleştiriyoruz. Üzerine tereyağımızdan sürüyoruz. İkinci kat yufkamızı üzerine koyuyoruz. Üç kat yufkayı bu şekilde yağlayarak üst üste yerleştirdikten sonra soğuyan iç harcımızı ve ufaladığımız peynirleri ekliyoruz.

Üzerine iki adet yufkayı parçalayarak ve yağlayarak. Yerleştiriyoruz. Tepsiye ilk koyduğumuz yufkanın sarkan kısımlarını böreğin üzerine kapatıyoruz.  Yumurtaya biraz yağ ekleyip çırpıyoruz ve böreğin üzerine sürüyoruz. 200 dereceye ısıttığımız fırına alıp üzeri kızarıncaya kadar pişiriyoruz.

Rakıyı severdi atam ve hep tuzlu leblebi en sevdiği meze diye  bilirdim fakat, bakladan yapılan fava da sofralarında vazgeçmediği mezelerdenmiş.

Tencerenin içerisine ayıklayıp yıkadığınız baklaları koyuyoruz. Üzerine küçük küçük doğranmış soğanı, tuzu, şekeri üzerini örtecek kadar su ilave ederek baklalar iyice yumuşayıncaya kadar haşlıyoruz baklaları kolay pişirmek için bir gece önceden suda bekletebiliriz. Baklalar pişince bir tel süzgeçten ya da mutfak robotundan geçirerek püre haline getiriyoruz. Püre kıvamına getirdiğiniz baklayı kabın içerisine boşaltıp, üzerini düzeltiyoruz. Buzdolabında 1-2 saat beklettikten sonra çıkarıp üzerine zeytinyağı gezdiriyoruz ve hazır.

Akşam yemeklerinde sofraları kalabalık olurmuş, memleket meselelerin konuşulduğu sofralarda bu sohbetler uzun saatler devam edermiş. Bu sofralara eşlik eden yemeklerden en sevdikleri ve sofra da sıklıkla olanlar karnıyarık ve etli bamyaymış.
Benim de en sevdiğim yemek karnıyarık şu satırı yazarken nasıl mutluyum anlatamam her ortak yönümü bulduğumda hissettiğim gibi.Karnıyarığı da pilavla karıştırarak yemeyi severmiş.

Kahvaltı sonrası gazeteyi eline aldığında Türk kahvesi içermiş ve farklı birçok kaynakta gün içerisinde sıkça kahve içtiği söylenmiş.
Gece geç saatlere kadar çalışan Atatürk geceleri acıktığında ve kahvaltılarda peynirli omlet yermiş.
İki yumurta ve biraz beyaz peynir.

Tatlıyla arası çok yokmuş sadeve irmik helvası ve gül reçeli severmiş.
Gül yaprakları doğranır ve bir kâseye alıyoruz. Şeker eklenerek bir gece bekletiyoruz.
Bir tencereye alınarak ertesi gün suyla kaynatıyoruz.

İçerisine limon suyu eklenerek on – on beş dakika daha kaynatmaya devam ediyoruz.
Sıcakken kavanoza koyup, kapağını kapatıp ters çevirerek soğumaya bırakıyoruz.
Reçelimiz hazır.

Enginar yemekse hiç kısmet olmamış, beklemiş gelmesini ama yetişememiş.
Bu 29 Ekim’de benim menüm onun için Enginar olacak bundan sonra nasip oldukça her 29 Ekim’de olacağı gibi. Atam nasıl sevecekti bilmiyorum ben Zeytinyağlı yapacağım eminim öyle de severdi.

Söylenenlere göre ilerleyince eksik kalıyor, tam olamıyor.
Ama sevdiği yemeklere bakınca denebilecek net bir şey var Atam ’ın  sofraları da kendi gibi mütevaziydi.

Sevgi, Saygı ve Minnetle

 

 

Loading

Memnune Demirel
Latest posts by Memnune Demirel (see all)
Paylaş :

Comment here