Ülkemizin çözüm bekleyen birçok sorunu var. Ancak içlerinde bazıları var ki, çözülmesi oldukça kolay olmasına rağmen, nedense bir türlü adım atılmıyor ya da atılan adımlar engelleniyor. Genelde Türkiye’yi, özelde ise İstanbul’da yaşanan iki ayrı kronikleşmiş sorun…
Yurdumuz insanının kahir ekseriyeti; içinde“mahkeme, icra, haciz, hakim, savcı, tebligat” geçen sözleri duyduklarında, hemen hemen tüyler diken-diken olur. Sırf bu yüzden “aman haciz gelir” korkusuyla başta haksız site aidatları, internetten alınan/alınmayan ürünler vs. ödemesini yapılır.Öncelikle mahkemelerden görülen davalarla, icra takiplerinin aynı şey olmadığının altını çizmekte fayda var. Size icra dairesinden gelen her ödeme emri, borçlu olduğunuz anlamına gelmiyor.
Dünyada örneğine az rastlanır şekilde, yerli icra hukukumuzda bir uygulama var. Birine borcunuz olmasa bile, hakkınızda birileri icra takibi başlatabiliyor. Burada yapılması gereken tek şey, tebligat elinize ulaştıktan itibaren 7 gün içinde, borcunuz olmadığına dair itiraz etmektir. İtiraz icra takibini durdurmakta ve alacaklı olduğunu iddia eden taraf, bu aşamadan sonra alacaklı olduğunu mahkemede itiraz etmek zorunda kalmaktadır.
Kötü niyetli ve bu işi ekmek kapısı yapmış bazı site yöneticileri, (işini doğruluk kaideleri ile yapan meslek mensupları müstesna olmak üzere) piyasadaki az sayıdaki çakal avukat ve diğer dolandırıcılar, takip taleplerinin altına ya hiçbir belge koymadan ya da delil / dayanak niteliği bulunmayan belgeler ilave ederek takip başlatmakta ve borçtan korkan namuslu vatandaş, sırf haciz korkusu yüzünden, ödememeleri gereken paraları tekrar ödemektedirler. Bu konuda artık bir yasal düzenleme yapma zamanı gelmiştir.
İcra İflas Kanunu’nda yapılacak değişiklikle, ilamsız icra takip taleplerinde, alacaklı olduğunu iddia eden tarafın alacağını ispatlayan belge/dayanak zorunluluğu getiren bir düzenleme yapılmalıdır. Bu sayede icra daireleri üzerindeki iş yükünü önemli ölçüde azaltacak, vatandaş da sırf haciz kaygısından dolayı, haksız yere ödeme yapmak zorunda kalmayacaktır.
Diğer önemli bir sorun da, İstanbul’daki taksi sorunudur. İstanbul’daki taksi sayısı yeterli gelmiyor. Taksi bulmak neredeyse mümkün değil. Önce durumu kısaca özetlemek gerekir. İstanbul’da taksi plakasında bir ağalık sistemi var. Taksi plakasına sahip olanların çok büyük bir kısmı, bu plakalarını kiralaya vermekte, hiç çalışmadan kira geliri elde etmektedir. Bunlara ödenen kiralar ise hem taksilerde çalışan sürücüler, hem de İstanbul halkının cebinden çıkmaktadır. Taksi sahipleri, karar mercileri konumundaki otoriteleri de arkalarına alıp, İstanbul’a yeni taksi plakası verilmesine engel olmaktadır.
Mevcut taksilerin teknik ve temizlik yeterlilikleri ile bunların sürücülerinin büyük kısmının mesleki yeterlilikleri ve müşterilere davranış biçimleri de ayrıca tartışma konusudur. Özellikle İstanbul’a gelen turistlerden talep ettikleri fahiş fiyatlar ve yerli müşteriyi kabul etmemeleri uzun zamandır gündemi işgal etmektedir.
Gelişmiş ülkelerde taksicilik imtiyazı; araç ve araç plakasına değil, taksi sürücüsünün yeterliliğine verilmiştir. Açılacak sınavda ve mülakatlarla, adayın; belli bir eğitim seviyesi şartı ile şehri yeterince bildiği, mesleki teknik bilgileri, yabancı dil bilgisi ve iletişim becerisi değerlendirilip, taksicilik yeterliliği veriliyor. Kullanacağı aracın normları da belirleniyor. Bu sistemde; aracı yok, kira maliyeti yok, yeterli sayıda taksi ve liyakatli taksici var. Tabii ki etkin bir denetim mekanizması şart.
Bunun için yasal düzenlemeye gerek yok. Karayolu Trafik Kanunu bu konuda düzenleme yetkisini yerel yönetimlerin kurumlarına vermiş. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyeleri ve UKOME’de oy sahibi kamu kurumları temsilcilerinin niyeti ve mutabakatı yeterli. Kaldı ki, mevcut kapasitenin arttırılmasına yönelik bir adım atılmış olmasına rağmen, havadan kazandıkları paralara ortak istemeyen ve kendilerini taksici esnafı olarak takdim eden başta Taksi Ağaları ile (maalesef İstanbul’a hizmet için seçilen) üyelerin karşı oylarıyla, piyasaya yeni taksi plakası verilmesi teklifi İstanbul UKOME tarafından reddedildi.
Bunlar çözümleri oldukça basit iki uygulama. Bunun gibi onlarca konuda, hızlıca yol alabilecek durumdayken, maalesef kronikleşiyor. Yukarıda da anlattığımız gibi, bunlardan çok küçük bir azınlık nemalanırken, toplumun geri kalanı muzdarip…
Bu kadar kolay halledilebilecek konularda çözüm üretilemiyorsa, üretilenlerin önüne de engel konuluyorsa, sorumlularının bir muradı vardır herhalde…
- Devletimiz güçlüdür. Peki,adil mi? - Ekim 7, 2024
- Her Şeye Rağmen Yine Vatan - Ağustos 27, 2024
- GIDA GÜVENLİĞİ İÇİN YENİ (TUHAF) UYGULAMA - Temmuz 18, 2024
Comment here