Kategori Dışı

Zedelenen Sosyal Adalet Duygusu

Ülkemizde maaş ve ücretli çalışanlar ile emekli aylığı alanların sayısı yaklaşık 40 milyon kişidir. Bu 40 milyonun % 80’ninin maaş, ücret ve emekli aylık zamlarına ve ne kadar alacaklarına doğrudan devlet karar veriyor. Maaş ve ücretli çalışanlar ile emekli aylığı alanlar ve hak sahipleri kimdir, bunların gelirlerini devlet nasıl belirliyor?

Özellikle emekli aylıkları söz konusu olduğunda, sürekli 4a, 4b ve  4c’den bahsediyoruz. Bunun ne olduğunu, nereden geldiğini biliyor muyuz? Bu kavramlar, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 4. Maddesinin a, b ve c bendlerindeki tanımlamalardan oluşmuş.

4a ile ifade edilen kesim, özel kesim ve kamu kesimi işçileridir. 4b kapsamındakiler, kendi nam ve hesabına çalışanlar (eski Bağkur) ile muhtarlardır. 4c kapsamındakiler ise (kural olarak) memurlardır. Bu kesimlerin emeklileri ile emeklilerin dul ve yetimlerinden oluşan hak sahipleri de aynı isimle anılmaktadırlar.

SGK kayıtlarına göre 2023 Nisan ayı itibariyle (*) yaklaşık 25 milyon çalışan, 15 milyon emekli ile hak sahibi bulunmaktadır. Çalışanlardan 3.4 milyon kişi 4c statüsünde memur, 3.1 milyon kişi 4b Bağkur statüsünde, 18,5 milyon kişi de 4a işçi statüsünde kayıtlıdır.

Emekli aylığı alanlar bakımından ise 10 milyon kişi 4a, 3 milyon kişi 4b, 2.5 milyon kişi 4c emeklisi veya hak sahibidir.

Liberal ekonomik sistemin uygulandığı bir ülkede (sözleşmeliler de dahil) 5 milyon memur çalıştıran devlet, nasıl olur da 40 milyonun alacağı maaş, ücret ve aylıkların % 80’lik kısmını belirleyebilir?

Bunu anlatmaya geçmeden önce, anayasamızın sosyal adaletin sağlanması için getirdiği normları gözden geçirmekte fayda var.

Anayasamıza göre;

  • Her Türk vatandaşının temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanması, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürmesi ve maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine sahip olduğu teminat altına alınmıştır.
  • Sosyal hukuk devleti gereği, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlama, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırma, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlama görevi devlete verilmiştir.
  • Çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alma ödevi devletindir.
  • Devletin, sosyal ve ekonomik alanlarda, Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirmesi amir hükümdür.

Anayasasında bu prensipler yazan devlet ne yaptı?

  • Mayıs ayında kamu işçilerine yapılan % 45’lik zamla en düşük kamu işçisinin ücreti net 15.000 TL.’ye yükseltti.
  • Temmuz ayından itibaren memur maaşlarına % 17,55 nispi artış ve ayrıca maktu olarak (seyyanen) net 8.077 TL. ilave edilerek, memura ödenecek olan en düşük tutar017 TL. oldu. Dikkat ederseniz “maaş” demiyorum. “tutar” diyorum. Çünkü ödenen 8.077 TL. maaş değil, ek ödeme. En düşük kök memur maaşı net 13.940 TL. oldu. Emekli olmaları halinde, ek ödemenin emekli aylığına yukarı yönde herhangi bir etkisi olmayacak.
  • Net 8.506 TL. olan Asgari Ücret, Temmuz ayından itibaren % 34 artışla net 11.402 TL.’ye yükseltildi. Özel sektör de, bu artışları personel ücretlerine uygulamak, buradan gelen maliyetleri de satış fiyatlarına yansıtmak zorunda.
  • İşin en tuhaf tarafı emekliler ve hak sahiplerinin aylıklarında gerçekleşti. Aslında, emeklilerin ücretlerinin artışlarındaki norm ve nisaplar, 5510 Sayılı Kanunla belirlenmiş ve otomatik olarak artması gerekiyordu. Ancak, devlet 2010, 2011, 2012, 2015 yılları ile bu yılın başı ve ortasında yaptığı gibi, 5510 Sayılı Kanun’a geçici maddeler ekleyerek, aylıklara % 25 ilave yaptığını bildirdi. Ama bu söylem sadece kağıt üzerindeydi. Niçin? Yılbaşında da yasal düzenleme yapılmış ve 7.500 TL.’nin altında kalan emekli aylıkları, Hazine tarafından yapılan ilave ödeme ile 7.500 TL.’ye yükseltilmişti. Temmuz ayına geldiğimizde, % 25’lik artışın kök maaşa yapılacağı, kök aylığı 6.000 TL.’ye kadar olanların (6 bin TL.’nin % 25’i bin beş yüz TL. olduğu için) yine 7.500 TL. almaya devam edeceği ortaya çıktı. En düşük emekli memur maaşı ise 9.876 TL. oldu.

Başta Cumhurbaşkanı ve Bakanlar olmak üzere, televizyonlardan bağıra-bağıra emekliye % 25 yapıldığı söylediler. Ama bunun istisnası olduğundan hiç bahsetmediler. Bir kesim hiç zam alamazken, bazı kesimlere 6 ay için % 85 üzerinde zam verildi. Bir kesim sadece 7.500 TL.’ye talim ederken, memura yapılan zammın alt sınırı 10.158 TL. oldu. Yanlış anlaşılmasın, bir tanesi “bir ay boyunca geçinmek için” ödenen para, diğeri de verilen en az fark tutarı….

  • Hani, vatandaşlar eşitlik ve sosyal adalet gereklerinden yaralanacaktı?
  • Hani, vatandaşın onurlu bir hayat sürdürme, maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkı vardı?
  • Hani, devletimiz sosyal bir hukuk devletiydi?
  • Hani, devlet ekonomik engelleri kaldırma, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamak zorundaydı?
  • Hani, devlet çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli ücret elde etmeleri için gerekli tedbirleri alacaktı?
  • Hani, devlet mali kaynaklarını yeterliliği ölçüsünde yerine getirirdi?

Devlet cüzdanına bakmadan, bazı kesimlere bol keseden dağıttı, diğer kesimlere ise gereğinin altında ya da hiç zam vermedi. Bu da yetmedi,  cüzdandaki boşluklar ek vergiler ve vergi oran artışları ile tüm vatandaşların üzerine yüklendi.

Bu adalet mi?

(*) Bu yazının kaleme alındığı tarihte, SGK resmi web sayfasında en son 2023 Nisan tarihli istatistik verileri bulunmaktaydı. 28.02.2023’te kabul edilen EYT düzenlemesine istinaden yapılan başvuruların tamamı henüz sonuçlandırılmamıştır.

Loading

Engin Güner
Latest posts by Engin Güner (see all)
Paylaş :

Comment here